Author Archives: admin

ZMSS sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkin davada, sigorta şirketinin rücu edebileceği tazminat tutarının, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına ve zarar görenlerin gerçek zararına göre belirlenmesi gerektiği gözetilmelidir.

Davacı vekili, 05.05.2012 günü, saat 05.12 sıralarında, refüjle bölünmüş T… Ö… Bulvarında sol şeridi takiben Kartal-Bostancı yönünde seyreden davalı Durak İslam yönetimindeki, müvekkili şirkete ZMMS poliçesiyle sigortalı 34 … 3431 plakalı otomobil ile b… b… kebap önündeki 3921 nolu trafik ışıklarının bulunduğu ışıklı kavşakta, kırmızı ışık nedeniyle orta şeritte duraklatılmış sürücü Özden yönetimindeki 34 … 52 plakalı ticari taksiye çarptığını, çarpma şiddetiyle taklalar atarak sağa savrulan taksinin, sağ kavşak kolu üzerindeki refüjü aşıp yol üzerinde devrildiğini, olay sonucu taksi sürücüsü Özden’in yaralı olarak kaldırıldığı hastanede öldüğünü, davalı sürücünün %100 kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiğini ve kaza nedeniyle yapılan alkol testinde sürücünün alkollü olduğunun tespit edildiğini, müvekkil şirketin kazada ağır hasara uğrayan 34 … 52 plakalı aracın hasarı için 8.000-TL ve ölüm nedeniyle 98.870-TL destekten yoksun kalma tazminatını varislere ödediğini belirterek, Zorunlu Trafik Poliçesi Genel Şartları 4/d maddesi uyarınca, 8.000-TL tazminatın 07.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek, 98.878-TL tazminatın ödeme tarihi olan 03.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

Hayat sigortası sözleşmesinde öngörülen rizikolardan birinin ya da bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığının ispat yükü sigortacıda olup, eldeki davada sigortalı murisin poliçe tarihinden önce vefat ettiği kanser hastalığı şikayetleri nedeniyle tedavi görüp görmediğinin, bu durumu bilip bilmediğinin ispat yükünün davalı sigorta şirketinde olduğu gözetilmelidir.

Davacılar vekili, muris Derviş’e … Bankası Ç… Şubesi tarafından 20.10.2010 tarihinde kredi verildiğini; kredi verilmesi yanında murise 5… poliçe numarasıyla hayat sigortası yapıldığını, poliçe düzenlenirken murisin gizleme ve aldatma yapmadığını, davacı mirasçıların poliçeden ölümden sonra haberdar olduğunu ve poliçe bedelinin ödenmesi için başvuru yapıldığını ancak 20.04.2011 tarihinde davalının poliçe öncesi riziko sebebiyle ödeme yapılamayacağının bildirildiğini belirterek 23.270 TL poliçe bedelinin 20.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini TALEP ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Yerel mahkeme, davanın kabulüne KARAR VERMİŞTİR.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Devamını Oku..

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 37. ve devamı hükümleri uyarınca korkutma nedeniyle alındığı belirtilen bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece anılan yasa hükümlerince dava konusu bononun korkutma sonucu düzenlenip düzenlenmediği konusunda davacı tanıklarının dinlenerek TBK’nın 39. maddesinde belirlenen bir yıllık süre de değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Devamını Oku..


Somut olayda, ana tarafından açılan küçük Nil’in babasının davalı Cihan olduğunun tespiti istemine lişkin davanın Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye ihbar edilmeden karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Dosyanın incelenmesinden; davalı vekiline, DNA incelemesi için davalıyı hazır bulundurması konusuda ihtarlı davetiye çıkarıldığı, DNA incelemesi için ilgilinin icabet etmemesi üzerine mevcut delil ve beyanlarla davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 292/1. maddesinde uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkesin soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanması gerektiği, haklı bir sebep olmaksızın bu şarta uyulmaması hâlinde hâkimin incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar vereceği düzenlendiğinden; mahkemece, açıklanan konusu hükmü gözetilerek işlem yapılması yerine eksik inceleme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, doğru görülmemiştir.

 

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

Devamını Oku..

2886 sayılı Kanun uyarınca davacıya kiralanan yer hakkında taraflar arasında usulüne uygun yeni bir sözleşme yapılmadığı gibi, sözleşmede kira sözleşmesinin süre bitiminde uzayacağına dair bir kararlaştırma da bulunmadığından, kiracının fuzuli şagil olduğunu kabul ile açtığı uyarlama davasının reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Taraflar arasındaki uyarlama davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Devamını Oku..

Somut olayda; eşler, 08.08.2008 tarihinde evlenmiş, 26.08.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 10.09.2013 kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Tasfiyeye konu daire, eşler arasında henüz resmi evlilik birliği kurulmadan 10.07.2008 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiştir. Ne var ki, davacı tarafça taşınmazın alımında çekilen banka kredisinin ödemelerin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapıldığı iddia edilmiştir. Daire alımında kullanıldığı tarafların kabulünde olan Finansbank’tan davalı adına çekilen konut kredisine ilişkin evraklar incelendiğinde 120 ay vadeli konut kredisinin bir kısım taksitlerinin evlilik birliği içinde ödendiği sabit olup, davalı tarafça bu ödemelerin kişisel mal ile karşılandığının dosya kapsamından ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Öncelikle, mal rejiminin devamı süresince yapılan ödemelerin, tasfiyeye konu malın edinme tarihindeki tamamının değeri karşısındaki oranı bulunarak, bulunan bu oran, malın tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılarak tasfiye davasına konu yapılabilecek değer belirlenir.

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

Devamını Oku..

İşçiye ödenmesi gereken fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından işyerini devreden işverenin, devralan işveren ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, bu mesuliyetinin devir tarihinden itibaren 2 yıl süreyle sınırlı olduğu gözetilmelidir.

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı E… Elektrik İnş. Nak. Tarım ve Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

 

YARGITAY KARARI

Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını TALEP ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

Katılana ait telefonun arandığı ve arayan şahsın, “evinizde internet var mı?” diye sorduğu ve katılanın “var” demesi üzerine, arayan kişinin kendisinin komiser olduğunu, evlerinde kullandıkları internete başkaları tarafından girildiğini, bu nedenle internetin borçlarının olduğunu ve giren şahısların bulunması için verecekleri cep telefonu numaralarına kontör transferi yapılması gerektiğini söylediği, katılanın bunun üzerine sanığın verdiği cep telefonlarına kontör transferleri yaptığı ve bu suretle katılanın dolandırıldığı iddia olunan olayda; eylemin, hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 14.maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 158/1.maddesine eklenen (L) bendi kapsamında öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği zorunluluğu bozmayı gerektirmiştir.

Devamını Oku..

Kural olarak, tahdidin kesinleştiği yerlerde bir yerin orman olup olmadığının kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanması ile çözümleneceği gözetilmelidir.

Davacı Orman Yönetimi, dava dilekçesinde, K… köyü 92 parsel sayılı 12200 m² yüzölçümlü taşınmazın mera vasfında orta malı olarak tapuda kayıtlı olduğu, taşınmazın ağaçlandırma sahası ve eylemli orman olduğu iddasıyla, mera tespit ve tahdidinin iptaline, taşınmazın orman niteliğiyle tespit ve tesciline karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkemece, davanın kabulü ile İl Mera Komisyonunun 15.04.2011 tarihli 238/7 sayılı kararının iptali ile … sayılı parselin tapu kaydının malik bölümünün iptaline ve orman olarak Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve A…. Büyükşehir Belediyesi ile Ç… Belediyesi tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Devamını Oku..

Sigortalının malullük durumuna ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca verilen karara yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kurulunca inceleneceği, bu kurul tarafından verilen karar Kurumu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer bakımından bir bağlayıcılığı bulunmadığından Yüksek Sağlık Kurulu kararına itiraz edilmesi durumunda incelemenin Adli Tıp Kurumu İkinci üst Kurulu aracılığıyla yaptırılması gerektiği, bu itibarla somut olayda mahkemece, SSYSK raporu ile ATK 3. İhtisas Kurulu raporu arasındaki çelişkiyi gidermek ve davacı işçinin çalışma gücü kaybı oranını belirlemek için ATK İkinci Üst Kurulundan rapor alarak neticesine göre karar verilmelidir.

Devamını Oku..

Trafik kazası sebebiyle meydana gelen zararın karşılanması için açılan maddi ve manevi tazminata ilişkin davada, mahkemece öncelikle davacıya maddi tazminat talebinin ne kadarının destekten yoksun kalma tazminatı ne kadarının araç hasarına ilişkin olduğu açıklattırıldıktan sonra, SGK tarafından davacıya ödenen tazminattan kaynaklanan rücu davasının sonucuna göre davalının SGK’ye rücuan ödeyeceği bir tazminatın belirlenmesi durumunda bu tazminatın davacıya ödenecek tazminat miktarından mahsup edilmesi gerektiğinden, bu davanın kesinleşmesi beklenilerek neticesine göre karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Davacı vekili, davacının eşi olan muris Ramazan Karataş’ın Bartın ilinde halıcılık işi ile uğraşmakta iken kendisine ait olan araçta davalı Murat Hışır’ı şoför olarak çalıştırdığını, 08.10.2007 günü iş için köyleri dolaşmakta iken davalının kusurlu ve dikkatsiz kullanması sonucunda bir trafik kazası geçirmesi sonucunda davacının eşinin hayatını kaybettiğini, bu ölüm olayı nedeniyle müvekkilinin duyduğu acı ve ızdıraptan kaynaklanan manevi tazminat haklarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL manevi tazminat ve maddi zararlarına yönelik olarak ise 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

Davacının, davalıya ait özel ilköğretim okulunda 15.09.2011-26.03.2014 tarihleri arasında müdür yardımcısı olarak çalıştığı, bu süre boyunca da emekli çalışan statüsünde olduğu tartışmasız olan somut olayda, 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, 5580 sayılı Kanun ve yönetmeliklerinde hüküm bulunmayan konular hakkında davacıya uygulanabileceği, anılan Yasa’nın 9. maddesi gereğince, fiilen okuttuğunu kanıtladığı her bir ek ders saati bakımından, resmi okullar için belirlenen ek ders saati ücretinden az olmamak üzere ek ders ücreti isteminde bulunmasının olanaklı olduğu, fakat Bakanlar Kurulu Kararı’nın 6/3, 10. ve 11. maddelerinin davacıya tatbikinin mümkün olmadığı, öte yandan emekli çalışan olması ve iş sözleşmesinin sona erdiği tarih nazara alındığında 657 sayılı Kanun’un ek 32. maddesinde düzenlenen öğretim yılına hazırlık ödeneği isteminin de yerinde olmadığı gözetilmelidir.

Davacı vekili, müvekkili işçinin davalıya ait ilköğretim okulunda müdür yardımcısı olarak çalıştığını, müvekkilinin alacaklarının ödenmemesi sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, öğretime hazırlık tazminatı, ödenmeyen ek ders ücretleri, hazırlık planlama ücreti, müdür yardımcılığı yönetim görevine özgülenen ek ders ücreti, seminer ücreti, kalan süre alacakları ve kıdem tazminatının hüküm altına alınmasını TALEP ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

Grup şirketlerin borca batıklığının tespitinde, borcun asıl borçlu şirket pasifinde gösterilmesi, ayrıca borca kefil olan grup şirketin pasifinde kefil olunan bu borca yer verilmeden borca batıklığın hesaplanması ve bu şekilde yapılan hesaplama sonucu grup şirketin borca batık olmadığının tespiti halinde, bu şirketler bakımından iflasın ertelenmesi davasının reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Davacı vekili dava dilekçesinde; 2008 yılında meydana gelen ekonomik krizin davacı şirketleri iflasın eşine getirdiğini, nakit akışlarının durduğunu, alınmış olan yeni işler bulunduğunu ve bu işlerden sağlanacak gelirlerle müvekkil şirketlerin borçlarının yapılandırmasının sağlanacağını, davacı şirketlerin tüm borçlarını ödeyecek vadeli alacaklarının olduğunu, davacı şirketlerin zora düştüklerini ve borca batık hale geldiklerini ileri sürerek, davacı şirketlerin İİK’nın 179 uncu maddesi gereğince iflaslarının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini TALEP ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

Sanığın savunmasında, mağdurlarla aralarında arsa anlaşmazlığı olduğunu, suç tarihinde mağdurların, eşine ”sen başkalarıyla geziyorsun” biçiminde sözlerle hakaret ettiğini belirtmesi karşısında, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak bu sözleri söyleyen mağdurların tespit edilmesi ve sonucuna göre TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünün sanık hakkında uygulanma olanağının tartışılmaması, sanığın kardeşi Cihan’a yönelik kasten yaralamaya teşebbüs eylemi ile aynı zamanda, diğer mağdur kardeşlerine yönelik tek fiille TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, mağdur Cihan’a karşı tehdit eyleminin uzlaşma kapsamında bulunmayan yaralama eylemiyle birlikte gerçekleşmesi nedeniyle bu mağdura yönelik tehdit suçundan uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı anlaşılmış ise de; mağdurlara yönelik TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit eyleminin, aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş olduğundan ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşıldığından, mağdurlara yönelik tehdit suçundan uzlaşmanın gerçekleşmesi durumunda, Cihan’a yönelik tehdit suçunda TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirmiştir.

Devamını Oku..