Blog

Somut olayda; eşler, 08.08.2008 tarihinde evlenmiş, 26.08.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 10.09.2013 kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Tasfiyeye konu daire, eşler arasında henüz resmi evlilik birliği kurulmadan 10.07.2008 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiştir. Ne var ki, davacı tarafça taşınmazın alımında çekilen banka kredisinin ödemelerin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapıldığı iddia edilmiştir. Daire alımında kullanıldığı tarafların kabulünde olan Finansbank’tan davalı adına çekilen konut kredisine ilişkin evraklar incelendiğinde 120 ay vadeli konut kredisinin bir kısım taksitlerinin evlilik birliği içinde ödendiği sabit olup, davalı tarafça bu ödemelerin kişisel mal ile karşılandığının dosya kapsamından ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Öncelikle, mal rejiminin devamı süresince yapılan ödemelerin, tasfiyeye konu malın edinme tarihindeki tamamının değeri karşısındaki oranı bulunarak, bulunan bu oran, malın tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılarak tasfiye davasına konu yapılabilecek değer belirlenir.

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, boşanma dava dilekçesiyle birlikte evlilik birliği içerisinde tarafların birlikte edindikleri davalı adına kayıtlı bir adet taşınmaz ile ev eşyaları yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL alacağın tahsili talebinde bulunmuş, ev eşyaları yönünden beşinci celse taleplerinden VAZGEÇTİKLERİNİ BİLDİRMİŞTİR.

Davalı Selal vekili, davacının malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR.

Mahkemece, davalının dava konusu taşınmazı satın almak için 10/07/2008 tarihinde yani evlenmeden önce müracaat ettiği, gerek 10.07.2008 tarihli başvuru istem belgesi, gerekse davalı tanıklarının beyanlarından dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olduğunun sübut bulduğu, bu durum karşısında davacının dava konusu taşınmazda katılma alacağı hakkına sahip olmadığı, davacının davasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine KARAR VERİLMİŞTİR. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

TMK’nun evlenmeyi düzenleyen 134 ve devamı maddelerine göre, evlilik resmi evlendirme memur önünde yapılır ve ondan sonra taraflar evli kabul edilir. Yasanın tanıdığı ve kabul ettiği evlenme şekli dışında gerçekleşen birliktelikler ne ad altında olursa olsun, evlilik olarak değerlendirilemez. Medeni Kanunun, evlilik saymadığı birliktelikler sırasında edinilen mallara yönelik olarak da, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin kurallara ve değerlendirmelere dayanılarak katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı ve katılma alacağı talebinde bulunulamaz. Mal rejiminin tasfiyesi davasına konu edilebilmesi için, malvarlığının mal rejiminin devamı süresince edinilmiş olması veya evlilik öncesi edinmekle birlikte ödemelerinin tamamının ya da bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapılmış OLMASI GEREKİR. Buna göre, önceden edinilen malvarlığının, mal rejiminin içine sarkan ödemesinin bulunmaması durumunda eşler arasındaki uyuşmazlık mal rejiminin tasfiyesi kurallarına göre değil, Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözüme kavuşturulur.

Somut olayda; eşler, 08.08.2008 tarihinde evlenmiş, 26.08.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 10.09.2013 KESİNLEŞMESİYLE BOŞANMIŞLARDIR. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa’nın 10, TMK 202.m).

Tasfiyeye konu 4 nolu daire, eşler arasında henüz resmi evlilik birliği kurulmadan 10.07.2008 tarihinde satın alınarak davalı eş adına TESCİL EDİLMİŞTİR. Ne var ki, davacı tarafça taşınmazın alımında çekilen banka kredisinin ödemelerin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapıldığı İDDİA EDİLMİŞTİR. Daire alımında kullanıldığı tarafların kabulünde olan Finansbank’tan davalı adına çekilen konut kredisine ilişkin evraklar incelendiğinde 120 ay vadeli konut kredisinin bir kısım taksitlerinin evlilik birliği içinde ödendiği sabit olup, davalı tarafça bu ödemelerin kişisel mal ile karşılandığının dosya kapsamından ispat EDİLEMEDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR.

Mahkemece yapılacak iş; öncelikle, mal rejiminin devamı süresince yapılan ödemelerin, tasfiyeye konu malın edinme tarihindeki tamamının değeri karşısındaki oranı bulunarak, bulunan bu oran, malın tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeriyle çarpılarak tasfiye davasına konu yapılabilecek değer belirlenir. Bu belirlemeden sonra, YARGITAY ve Dairemizce de kabul edilip devamlılık gösteren uygulama ve yöntemler göz önünde bulundurularak artık değere katılma alacağı hakkında bir KARAR VERİLMELİDİR.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla HUMK’nun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince YARGITAY Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 04.07.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan Ulusal Bayram Genel Tatil Alacakları başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.