Archives: Ekim 2016

222A05186100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 305. maddesi uyarınca “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez”.

Devamını Oku..

awhCbhLqRceCdjcPQUnn_IMG_0249Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacıya 2009 yılından itibaren ödenen aylık ücretinin eksik ödenmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi kapsamında geçerli olup olmadığıdır. Madde metninde açıkça işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma şartlarında esaslı bir değişikliğin ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabileceği belirtilmiştir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamayacaktır. 4857 sayılı Kanun’un 62. maddesinde düzenlenen ücretlerde indirim yapılamayacağı yasağı, işverenin tek taraflı indirim yapamaması ile ilgilidir. Taraflar karşılıklı anlaşarak ve ileriye dönük her zaman asgari ücretin altına inmemek şartıyla ücrette indirim yapabilirler. Zira işyerinin ekonomik şartları bunu zorunlu kılabilir ve işçi işsiz kalmamak için işçi bunu kabul edebilir. Dosyada davacının ücretinin düşürülmesine rıza gösterdiğine dair bir sözleşme hükmü veya yazılı beyanı bulunmadığından fark ücretin hesaplanması doğrudur. Ancak uyuşmazlık döneminde asgari ücrete yapılan artış oranlarının uyarlanarak zamlı şekilde belirlenen ücrete göre hesaplama yapılması hatalı olmuştur. Davacı işçinin düşürülmeden önceki son ücreti esas alınarak bu ücret ile ödenenler arasındaki farklar tespit edilerek hüküm altına alınması gerekir.

Devamını Oku..

trafik-kazasiGüvence hesabına karşı açılan davada, eğer araç devri varsa bunun sigortacı şirkete tebliğ edilip edilmediği konusunda araştırma yapılmalı KTK m.94 hükmü olaya uygulanmalıdır.                                        Davacı vekili, müvekkilinin 17.07.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yolcu olarak bulunan eşi olan desteğinin vefat ettiğini, trafik sigortası bulunmayan araç sürücüsünün kazada tam kusurlu bulunduğunu, davalı sigorta şirketine yapılan başvuruyla temerrüde düştüğünü ileri sürerek, şimdilik 8.000,00 TL, ıslah ile 37.135 TL destekten yoksun kalma tazminatının 16.08.2010 temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve DAVA EDİLMİŞTİR.

Devamını Oku..

cA4aKEIPQrerBnp1yGHv_IMG_9534-3-2Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili, dosyaya sunduğu, 28.08.2015 tarihli dilekçesi ile davasını ikinci kez ıslah ederek, bir kısım dava konusu alacaklar için talep ettiği değeri yükseltmiş, aynı dilekçede terditli istemde bulunarak, ikinci kez ıslahın mahkemece kabul edilmemesi halinde ise bu dilekçesinin yeni bir dava dilekçesi gibi kabul edilerek, yükselttiği dava değeri üzerinden hüküm kurulmasını talep etmiştir. Mahkemece, söz konusu dilekçe “ek dava dilekçesi” olarak nitelendirilmiş ve bu dilekçeye göre yükseltilmiş dava değeri üzerinden hüküm tesis edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, 176/2. maddesi uyarınca, aynı davada iki kez ıslah yoluna başvurulması mümkün değildir. Mahkemece, söz konusu dilekçeye, “ek dava dilekçesi” olarak değer verilmiş ise de, 6100 sayılı Kanun’da ve bu kanuna dayanılarak çıkartılan yönetmelikte, belirtili şekilde uygulamayla dava açılmasına ya da bir davada ileri sürülen taleplerin miktarlarının artırılmasına imkan veren bir düzenleme bulunmamaktadır. Anılan sebeplerle, davacının, söz konusu dilekçeyle ileri sürdüğü ıslah talebinin reddine; diğer terditli istemi hakkında ise, usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir.

Devamını Oku..

Emekli30 fiili hizmet yılından fazla süreler için emekli ikramiyesi ödenmesine engel olan yasal düzenlemenin, Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle oluşan yeni hukuki duruma göre, davacıya 30 yılın üzerinde bulunan hizmet süresi için emekli ikramiyesi ödenmesi gerektiği açıktır. KARAR: İdare Mahkemesince; davacının var olan ve önceki mevzuat ile elinden alınan hakka Anayasa Mahkemesinin kararı ile yeniden kavuştuğu, geçmişte elde edemediği bir hakkı talep edebileceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline; 30 fiili hizmet yılından fazla hizmet süreleri için emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan değerler dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

Devamını Oku..

iş tamirhaneSomut olayda, davacının davalı işyerinde yaklaşık 18 yıl süreyle çalıştığı, iş akdinin düşük performans gerekçesiyle feshedilmiş ise de davalı işverence düşük performans gösterdiğinin ispatlanamadığı görülmekle feshin geçersiz olduğu anlaşılmış olup işe iade kararı verilmesi isabetli ise de davacının işyerindeki kıdemi göz önünde tutulduğunda işe başlatılmaması durumunda verilmesi gereken tazminatın ilkeler ışığında 6 aylık ücret tutarı olarak belirlenmesi gerekirken 7 aylık ücreti tutarında tespiti hatalıdır.

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, YARGITAYca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Devamını Oku..

ofis işyeriDava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m. 701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Bu durum, satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de geçerlidir. Dosyada mevcut tapu kaydına göre, satış vaadi sözleşmesine konu 5912 ada 3 parsel sayılı taşınmazda 749/960 payın davalı şirket adına kayıtlı olduğu ve satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunduğundan işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

telif-hakki17.10.2016 tarihinde http://www.hurriyet.com.tr’de; “18 yıllık telif davasını kazandı. Ünlü piyanist ve besteci Mehveş Emeç sözleri ve bestesi kendisine ait ‘Galatasaray Marşı’nı izinsiz kullanıp çoğalttıkları gerekçesiyle üç şirkete açtığı davayı 18 yıl sonra kazandı.” şeklind eyer alan habere ilişkin Yargıtay Kararı.

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26.10.2010 tarih ve 2006/34-2010/158 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı … Müzik San. A.Ş. vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16.04.2013 günü temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebinde bulunan davalı vekilinin duruşma (mürafaa) isteminden vazgeçerek incelemenin dosya üzerinde yapılmasını talep etmesi üzerine duruşma yapılmasına yer olmadığına karar verildikten sonra, dosya üzerinde yapılan incelemede Tetkik Hakimi Mutlupınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ düşünüldü:

Devamını Oku..

 

yargc.jpgDava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK’nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.

Devamını Oku..

 

Davacı, aracının satışı için davalıya vekalet verdiğini, aracın satıldığını ancak satış bedelinin kendisine verilmediğini beyanla 15.575,00 TL satış bedelinin tahsili için yapılan takibe haksız itirazın iptali isteği ile eldeki davayı açmıştır. İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıcerkezkoyavukat-makale-0023ldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Dava konusu olayda, davalı vekilin aracı sattığı ve bedelini de tahsil ettiği halde bu bedel konusunda davacıya bilgi ve hesap vermediği, davacının da bu miktarın tahsili için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, taraf delilleri toplanıp , davalıya hesap verme konusunda ispat imkanı verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

 

resmibelgeDava, miras payının devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. TMK m. 677/1 maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Somut olayda, taraflar arasında miras payının devri konusunda yazılı bir sözleşme bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Davacı vekili, müvekkil davalının müşterek murislerinin vefatı sonrası bir araya gelerek kendilerine intikal eden ve etmesi lazım gelen tüm taşınır ve taşınmaz malların taksimine ilişkin anlaşma yaptıklarını, anlaşma uyarınca murise ait olan ancak hayli yüksek kıymet ifade eden taşınır ve taşınmazların davalıya bırakıldığını, davalının kendisine bırakılan ve devri yapılan miras hisselerine karşılık müvekkili davacıya, Tekirdağ Merkez’de bir daireyi, müşterek murisleri dedeleri müteveffa Fethi Birkandan adına kayıtlı İstanbul, Beykoz, Göksu Mahallesi, 19 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki payını, yine 2007 yılı Nisan ayı sonunda olmak üzere 22.000 TL nakit para ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin anlaşma gereği edimlerini yerine getirdiğini, davalıya isabet eden tüm menkul ve gayrimenkulleri hemen davalıya devir ve teslim ettiğini, davalının Tekirdağ merkezde bulunan dairedeki payını müvekkiline devrettiğini ancak nakden ödenmesi gereken 22.000 TL’yi ödemediğini, buna karşılık 31.04.2007 tarihli bir adet çek tanzim ederek müvekkile verdiğini, 19 ada 10 parsel sayılı taşınmazın devir işlemlerini de en kısa sürede gerçekleştireceğini söyleyerek bu hisseye mukabil 30.000 TL tutarında bir adet teminat çeki verdiğini, davalıya Tekirdağ 1. Noterliğinin 14.07.2009 tarihli 06620 yevmiye no’lu ihtarnamesinin tebliğine rağmen ödemede bulunmadığı gibi İstanbul’da bulunan taşınmazdaki payını da devretmediğini belirterek, 22.000 TL alacağın 30.04.2007 vade tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, 19 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki pay karşılığı 50.000 TL maddi tazminatın da 30.04.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR.

Devamını Oku..

 

dugunedit.jpgSomut olayda; davacı, davalı Filiz ile nişanlı oldukları dönemde, davalı Filiz’in ailesi tarafından evlendikten sonra ikamet etmeleri için kendilerine tahsis edilen ve tapuda davalıların murisi adına kayıtlı olan taşınmazda bir kısım faydalı ve zorunlu masraflar yaptığını ileri sürerek, nişanın bozulması nedeni ile taşınmazın değerini artıran bu masrafların iadesi isteminde bulunmuştur. Buna göre, davacının talebi TMK’nun 120 .maddesinde düzenlenen “nişanın bozulmasına dayalı maddi tazminat” istemi kapsamında olmayıp, sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir. Nitekim dava, yalnızca davacının nişanlısı olan Filiz’e karşı değil, dava konusu taşınmazın tapu maliki olan Kamil Ü.’nün mirasçılarına karşı açılmıştır ve bu durumda uyuşmazlığın çözümü genel mahkemelerin görevi içerisindedir.

Devamını Oku..

 

aile-hekimi-rapor-verecekDava, doktor hatası nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davaya konu edilen olayda, davacı, davalı doktorların hatalı ve yanlış tedavisinden dolayı sağ gözünde iyileşme olmadığını, korneanın zedelendiğini ve bu durumun ödeme yol açtığını iddia ettiğine göre, Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince adli yargı yerinde davalıya yönelik açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece açıklanan yasal düzenleme gözetilerek, davalı doktorlar hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekir.

Davacı Kemal tarafından, davalılar İclal ve diğeri aleyhine 17/01/2007 gününde verilen dilekçeyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 22/10/2015 günlü kararın YARGITAY’ca incelenmesi davacı mirasçıları vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Devamını Oku..

222A0518Somut olayda mahkemece, davalı işyerindeki sendikalaşma süreci kronolojik açıdan irdelenmeli, davacının sendika faaliyetlerinde aktif rol alıp almadığı, işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı ile hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin iş sözleşmelerinin devam edip etmediği, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı, davacının iş sözleşmesinin feshedildiği dönemde sendikaya üye olmayıp iş sözleşmesi feshedilen işçi bulunup bulunmadığı yanında fesihten önce işe alınan bir kısım işçilerin işe başvuru formunda sendika ile ilgili yazılı beyanları da değerlendirilerek feshin sendikal nedenle yapılıp yapılmadığı tespit edilmelidir. Mahkemece, belirtilen hususlar araştırılmaksızın, ayrıca üye olmayan kişinin de sendikal faaliyette bulunabileceği gözetilerek sendikal nedenle feshin üyeliğe indirgenmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Devamını Oku..

 

A photo by Clem Onojeghuo. unsplash.com/photos/HYNOp2CUcbYDava, yeniden inşaat sebebiyle tahliye istemine ilişkindir. Türk Borçlar Kanun’unun 350/2. maddesi hükmüne göre kiralananın yeniden inşa veya imar amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi için açılacak davaların belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulması gerekir. Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir.

Devamını Oku..