Archives: Eylül 2016

işyeriDavacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı işverence feshin haklı sebebe dayandığı ispatlanmadığından, mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmiş olması dosya içeriğine uygun olduğundan, davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak, mahkemece sadece işe iade kararı verilmekle yetinilmiştir. Davalılardan hangi işveren işyerine iade kararı verildiği belirtilmediği gibi, davacının işe müracaatı sonrasında işe başlatılmaması halinde söz konusu olabilecek ücret ve tazminat miktarı konusunda karar verilmemesi de hatalıdır.

Devamını Oku..

zamanasimiSomut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının günlük beş saat fazla mesai yaptığı kabul edilerek hesaplandığı anlaşılmıştır. Davalı işyerinde çalışan başka işçilere ait olan ve Dairemizden geçen dosyalar ile davalıya ait Dairemizden geçen diğer emsal dosyalar birlikte değerlendirildiğinde, davalı işyerinde haftanın 08:00-18:00 saatleri arasında çalışıldığı, buna göre bir saat ara dinlenmenin tenzili ile ayda iki hafta haftalık onbuçuk saat, iki hafta da haftalık dokuz saat fazla mesai yapıldığının kabulü dosya içeriğine uygun düşecektir. Davacının fazla mesai alacağı belirtilen süreler esas alınarak yeniden hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır.

Davacı, ihbar tazminatı, fazla measi, ulusal bayram ve genel tatil hafta tatil ücreti alacaklarının ödetlimesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Devamını Oku..

ofis işyeriİstem, ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanunu’nun 258/1 hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat getirmesinden” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delillerin gösterilmesi yeterli kabul edilmektedir. Somut olaya gelindiğinde, alacaklınını, fatura sevk irsaliyesi ve teyit formlarına dayanarak ihtiyati haciz isteminde bulunması karşısında, alacağın varlığına kanaat oluşturacak belgeleri ibraz ettiği anlaşılmakla ihtiyati haczin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.

Devamını Oku..

cA4aKEIPQrerBnp1yGHv_IMG_9534-3-2Davacı 09.07.2014 havale tarihli dava dilekçesinde, kaybettiği nama yazılı pay senedi ilmuhaberinin ilgili makamca yenisinin tanzim edilerek verilmesi hususunda karar verilmesini talep etmiş olup, davaya nama yazılı pay senedinin iptali davası (6102 sayılı TTK’nın 657. maddesi yollaması ile 658 ve devamı maddeleri) olarak bakılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

Hasımsız olarak görülen davada İskenderun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/10/2014 tarih ve 2014/797-2014/776 sayılı kararın YARGITAYca incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ düşünüldü:

Devamını Oku..

devremülkİİK’nun 78/2.maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde haciz talep edilmesi gerekir. Bu süre içinde haciz talep edilmediği takdirde dosya işlemden kaldırılır.Yeniden haciz istenilebilmesi için yenileme harcı yatırılarak dosyanın yenilenmesi gerekir. Somut olayda, örnek 7 ödeme emrinin 07.06.2011 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, alacaklı tarafından yasal sürede 23.06.2011 tarihinde haciz talep edildiği, 28.06.2011 tarihinde de fiilen haciz işleminin uygulandığı görülmektedir. Bu durumda alacaklı tarafından süresinde haciz talep edilmiş olmakla İİK.nun 78/4. maddesine aykırı olarak dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan, HMK’nın 297/2. maddesi gereğince mahkeme, taleplerin herbiri hakkında inceleme yaparak karar vermek zorundadır. Borçlu şikayetinde murisinden intikal eden taşınmaz üzerine kayden işlenen hacze ilişkin İİK’nun 82/1-12. maddeleri uyarınca meskeniyet iddiasında bulunduğuna göre bu konuda inceleme yapılmaksızın olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da yerinde görülmemiştir.

Devamını Oku..

mahkeme yargıtay danıştayİcra müdürlüğünce yapılan ihale sonucu alınan taşınmaza ilişkin %18 olarak hesaplanan KDV oranının, % 1’e indirilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hakkında.

Davacı, Muğla 1. İcra Dairesi Müdürlüğünün E:2014/ 3554 sayılı dosyasında satışa sunulan daireyi 15.09.2015 tarihinde yapılan ihaleye katılarak 208.000,00 TL bedelle satın aldığını, bu bedel üzerinden %18 oranında tahakkuk ettirilen 37.440,00 TL tutarındaki Katma Değer Vergisini 09.10.2015 tarihinde ihtirazı kayıtla ödediğini; daha sonra 16.10.2015 tarihli dilekçe ile, Muğla 1.İcra Dairesi Müdürlüğüne başvurarak, dairenin net alanının 150,00 m2 den küçük olmasına rağmen %18 olarak tahakkuk ettirilen hatalı KDV işleminin iptal edilmesini, KDV oranının %1 olarak belirlenerek fazladan ödemiş olduğu 35.360,00 TL’nin iade edilmesini istediğini; bunun üzerine Muğla 1. İcra Dairesinin, 19.10.2015 tarihli Karar Tensip Tutanağında; satışı istenilen gayrimenkul ilgili olarak hazırlanmış olan 18.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda gayrimenkulün(konut) 168,70 m2 brüt alana sahip olduğunun belirtildiğini, taşınmazın satışının bilirkişi raporlarına istinaden hazırlanmış olduğunu,15.09.2015 tarihinde satışı yapılan taşınmazın satış işleminin İcra Mahkemesinin 2015/933 muhabere sayılı 29.09.2015 tarihli yazılarıyla kesinleşmiş olduğunu, bu aşamadan sonra gayrimenkulun alanının tespit edilemeyeceğini ve Lİ.K’nun 16 ncı maddesi gereğince şikayet yolunun açık olduğunu belirterek, talebim reddettiğini; mimari projede yaptığı incelemede dairenin net alanının 115,50; Maliye Bakanlığının net alan tanımına giren hususları dikkate alarak yapmış olduğu incelemede 133,50 m2 olduğunu hesapladığım ifade ederek; satın aldığı taşınmazın net alanının 150,00 m2 den küçük olması nedeniyle %1 olarak tahakkuk ettirilmesi gerekirken, usul ve yasalara aykırı olarak %18 olarak tahakkuk ettirilen Muğla 1. İcra Dairesi Müdürlüğünün E:2014/ 3554 sayılı dosyayla ilgili 19.10.2015 tarihli kararının iptali, KDV oranının %1 olarak belirlenmesiyle fazladan ödemiş olduğu 35.360,00 TL’nin faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle, 23.10.2015 tarihinde, hasımsız olarak adli yargı yerinde DAVA AÇMIŞTIR.

Devamını Oku..

222A0518-300x138Dava ile; Hollanda mahkemesince verilen boşanma kararının tanınması talep edilmiştir. Dosyaya sunulan yabancı mahkeme kararında “apostil” mevcut değildir. Yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmi belgelerin Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmi belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklıdır.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup

Devamını Oku..

cA4aKEIPQrerBnp1yGHv_IMG_9534-3-2Miras bırakanın öldüğü tarihte borca batık olduğu anlaşılan terekenin az bir kısım borçlarının mirasçılar tarafından ödenmesi terekeyi kabul anlamına gelmez. Taraflar arasındaki “mirasın reddi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 27.10.2009 gün ve 2009/250 E.-2009/422 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 2. Hukuk Dairesi’nin 14.02.2011 gün ve 2010/480 E. – 2011/2400 K sayılı ilamı ile;

‘‘…Davacılar dava dilekçesinde miras bırakanın Vakıfbank’a olan kredi borcu nedeniyle aleyhlerine takip yapıldığını ve 2.000 TL ödeme YAPTIKLARINI BELİRTMİŞLERDİR. Belirtilen bu takip dosyasının tespit ve celbiyle ödemenin miras bırakanın borcu nedeniyle davacı mirasçılar tarafından yapılıp yapılmadığı belirlenmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR…”

Devamını Oku..

işçi “Kesin karar verme” ifadesinden, Yargıtay Özel Daire kararının kesin olduğunun amaçladığı, bu bakımdan Daire bozma kararının direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekir. Yasa koyucu burada açıkça, “Yargıtay’ca kesin olarak karara bağlanır” demek suretiyle, bozma kararına karşı direnme yolunu kapamış bulunmaktadır. Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.04.2012 gün ve 2011/1244 E. 2012/399 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 22. Hukuk Dairesi’nin 11.12.2012 gün ve 2012/10888 E. 28026 K. sayılı ilamıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.

Devamını Oku..

devremülkDava; TMK’nun 713/2 maddesindeki “ölüm” nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. TMK’nun 713/5.maddesinde, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerekleştiği anda mülkiyetin kazanılacağı açıklanmıştır. Anılan madde hükmü uyarınca, mülkiyeti kazanma koşulları 1976 yılında davacı lehine gerçekleşmiş olup, mülkiyetin kazanıldığı tarihte 5403 sayılı Kanun yürürlükte değildir. Öyle ise; teknik bilirkişi krokisi eklenmek suretiyle taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nden, imar planı kapsamında olduğunun belirlenmesi halinde Manavgat Belediye Başkanlığı’ndan sorularak belirlenmesi, ifrazının mümkün olması durumunda B ile gösterilen bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, aksi halde, 3402 sayılı Kanunun 15/2.maddesi hükmü uyarınca davacının kullanımındaki bölümün taşınmazın tamamına oranlanmak suretiyle davacı payının belirlenmesi, ondan sonra elde edilecek sonuca göre paylı mülkiyet hükümleri çerçevesinde iptal ve tescile karar verilmesinin düşünülmesi gerekir.

Devamını Oku..

iş tamirhaneTaraflar arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve davacının ücretinin ne kadar olduğu noktalarında toplanmaktadır. Somut olayda, davacı ücretinin 2.390,00 TL olduğunu ileri sürmüş, davalı sunduğu imzalı bordrolar ile davacının ücretinin 1.299,00 TL brüt olduğunu savunmuştur. Mahkemece davacının ücret bordrolarına itibar edilerek yapılan hesaplamaya göre karar verilmiştir. Ancak davacının aldığı ücret ihtilaflı olduğundan alabileceği emsal ücret ilgili meslek odası ve kurumlardan sorularak gelen cevaplar tüm dosya içeriği ile bir değerlendirmeye tabi tutularak davacının ücreti belirlenip alacaklarını bu ücrete göre hesaplattırılarak bir karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

madenDava, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde kabulü ile olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınarak değer biçilmesinde ve bedelinin tespit edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; dava konusu taşınmaz üzerindeki bulunan ve bilirkişi raporunda belirtilen 20 yaş asma, 15-25 yaş aralığındaki incir ve 30 yaşındaki dut ağacının dava tarihi itibari ile yaş ve cinsine göre maktu bedellerinin İl Tarım-Gıda ve Hayvancılık Müdürlüğünden getirtilip bilirkişi rapou denetlenmeden, eksik inceleme ile ağaç bedellerine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Taraflar arasındaki 4650 s. Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün YARGITAY’ca incelenmesi, davacı idare vekilince verilen dilekçeyle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Devamını Oku..