Blog

soma1Borçlar Kanunu 71. madde kapsamında düzenlenen tehlike sorumluluğu, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturmaktadır. Bu çeşit sorumlulukta, kişinin sorumluluğundan bahsedebilmek için, kusur ya da objektif özen, gözetim ödevinin ihlal edilmiş olması hususu aranmamaktadır. Özel bir kanun ya da bir kanun hükmü ile çevre için önemli ölçüde tehlike arz eden bazı işletmelerin faaliyetlerinden doğan zararlı sonuçların giderilmesi hakkında öngörülen tehlike sorumluluğunda, bu çeşit işletmelere; hava ve denizde çalışan uçak ve gemi işletmeleri, enerji işletmeleri, atom reaktörleri örnek olarak gösterilebilmektedir. Bu işletme türleriyle diğer işletmeler mukayese edildiğinde, bu işletmelerin diğerlerine oranla çok daha büyük bir tehlike eğilim ve potansiyeli arz ettikleri görülmektedir. Dolayısıyla, bu işletmelerin sahip ve işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek, tazmin etmek zorunda bırakılmışlardır.

Devamını Oku..

somaMaden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği

İşveren aşağıdaki hususları yerine getirmekle yükümlüdür:

a) Çalışanların sağlık ve güvenliklerini sağlamak amacıyla;

1) İşyerleri, çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atmayacak şekilde tasarlanır, inşa edilir, teçhiz edilir, hizmete alınır, işletilir ve bakımı yapılır.

2) İşyerinde yapılacak her türlü çalışma, yetkili kişinin nezaretinde ve sorumluluğu altında yapılır.

3) Özel riski bulunan işler yalnızca bu işlerle ilgili özel eğitim alan ehil kişiler tarafından ve talimatlara uygun olarak yapılır.

4) Tüm güvenlik talimatları çalışanların anlayacağı şekilde hazırlanır.

5) 18/6/2013 tarihli ve 28681 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak yeterli ilk yardım donanımı sağlanır ve yılda en az bir defa olmak üzere düzenli olarak gerekli tatbikatlar yapılır.

Devamını Oku..

mv.jpgMilletvekili Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılmasıyla  %10 olan seçim barajının %3’e indirilmesini amaçlayan kanun teklifi meclise sunulmuştur.

Türkiye’de nisbi yani oransal seçim sistemi mevcut olup, bu sistem; seçime katılmaya hak kazanan siyasi partilerin halktan aldıkları oy oranında temsilci çıkartmaları usulüne tabidir. Nisbi sistem Türkiye’de önceden uygulanan çoğunlukçu sisteme göre çok daha adaletli bir seçim safhası ortaya koyduğundan ötürü bu sistem ülkemizde benimsenmiştir. Ancak nisbi temsil sistemi, bazı uygulamalar nedeniyle sağlıklı işleyememekte olup sistemin adaletli seçim ortamını gerçekleştirmesi bakımından önündeki en büyük engel %10’luk seçim barajı uygulamasıdır. İşbu oran, temsilde adaletin sağlanması bakımından ciddi bir engel teşkil etmektedir. Demokratik ülkelerde mümkün olduğunca az tutulan bu oran, ülkemizde farklı sebepler gerekçe gösterilerek yüksek tutulmaktadır.

2002 Milletvekili seçimlerinde AKP oyların toplam %34’ünü, CHP %19’unu almıştır. Seçim barajı engeline takılan siyasi partiler nedeniyle o dönemde meclise yalnızca iki parti girebilmiştir. Bu durum; söz konusu dönemde seçmenlerin en az yarısının iradesinin T.B.M.M.’de temsil edilememiş olması anlamına gelmektedir. Siyasal yaşamın tüm aktörlerinin temsil edilebildiği daha adil bir seçim barajı belirlenmesi ve bu barajın %3 olması elzemdir. Görece küçük siyasi partilerin seçim ittifaklarının önünü kesen anlayışın değişmediği ve %10’luk seçim barajının var olduğu bir ülkede, sağlıklı bir demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.

Devamını Oku..

TBMMEkonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında meclis soruşturması açılmasına ilişkin 1059 numaralı karar Resmi Gazete’de yayınlandı.

Bazı maddi menfaatler karşılığında bir şahsın İran’a altın ihracatı işlerinde imtiyaz sağladığı, Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubai’ye çıkışını sağlamaya çalıştığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet oluşturduğu, Türk Ceza Kanunu 204 ve 252. maddelerine uyduğu iddiasıyla Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan,

Bazı maddi menfaatler karşılığında bir şahsın araçlarına trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve söz konusu şahıs için koruma polisi görevlendirdiği, bu şahısla birlikte gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağladığı, bu şahısla ilgili adli ve istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat verdiği, bu şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunduğu ve bu eylemlerin TCK 204, 255, 252 ve 285. maddelerine uyduğu iddiasıyla İçişleri eski Bakanı Muammer Güler,

Devamını Oku..

icraaedit.jpgYargıtay, fiil ehliyeti bulunmayan borçluya ödeme emri gönderilmesi ile ilgili şikayetin temyiz edilmesi üzerine hüküm verdi. Yargılama konusu şikayet usulsüz tebligat ile ilgili olarak yapılmıştır. Yerel mahkeme istemin borçlunun fiil ehliyeti bulunmadığından takibin iptali talebi olarak nitelendirilerek, fiil ehliyetinin varlığını araştırma görevinin icra mahkemesinin yargı yetkisini aştığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar vermiştir. Ancak bilindiği üzere hukuki tavsif hakime ait olup, borçlanma ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olduğundan yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Borçlunun akıl sağlığı sebebiyle vesayet altına alındığı, takibin ise vesayet tarihinden sonra başlatıldığı görülmüştür. Takip tarihi itibariyle fiil ehliyeti bulunmayan borçluya gönderilen ödeme emri hukuki sonuç doğurmayacağından, kısıtlı adına düzenlenen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

Yerel mahkeme kararının temyizen Yargıtay incelemesine tabi tutulması üzerine Yargıtay 12. HD. 2013/12173E., 2013/21203K. ve 06.06.2013 tarihli kararında;  borçlu görülen şahsın Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21.02.2008 tarih,2007/1602E sayılı kararıyla vesayet altına alındığı, mevzu bahis icra takibinin vesayet altına alma işleminden sonra başlatıldığı dolayısıyla takip tarihi itibariye fiil ehliyeti bulunmayan borçluya ödeme emri tebliği hukuki sonuç doğurmayacağından, mahkemece kısıtlı adına düzenlenen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi isabetsiz bulunmuş, yerel mahkeme kararının bozulmasına oybirliği ile karar vermiştir. 

Devamını Oku..

https://www.google.com.tr/search?q=polis+%C5%9Fiddeti&newwindow=1&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ei=I9xpU7ubKY6e7Aaq6oDADw&ved=0CAgQ_AUoAQ&biw=1366&bih=667#facrc=_&imgdii=_&imgrc=kXUVvdBMdZ8gGM%253A%3BDu4aAJDS4zFmDM%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.bianet.org%252Fresim%252Folcekle%252F49444%252F490%252F496%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.bianet.org%252Fbianet%252Fkadin%252F147002-kadin-muhabire-polis-siddeti%3B490%3B496Yargıtay, jandarma dayağının yaralama değil işkence olduğuna hükmetti. Yargıtay 8. CD. bir vatandaşa karakolda dayak atan jandarmaya verilen cezayı az bularak kararı bozdu. Bozma hükmünde atılan dayağın yaralama değil işkence olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Tokat Ağır Ceza Mahkemesi, bir kişiye suçunu söyletmek amacıyla tokat atan ardından karakolda falakaya yatırarak ayaklarına copla vuran jandarma görevlisine kasten yaralama suçundan 2 yıl hapis cezası verdi. Kararın temyiz incelemesi üzerine Yargıtay 8.CD. kamu görevlisi olan sanığın zanlıyı dövüp yaralaması eyleminin kasten yaralama değil işkence suçunu oluşturduğu kanaatine vardı. Yargıtay kararında sanığın 12 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasının önünü açacak olan işkence suçundan yargılanması gerektiğine hükmetti.

Kararda; belli bir süreç içerisinde süreklilik gösteren ve dolayısıyla sistematik bir şekilde işlenen, insan onuru ile bağdaşmayan, mağdurun bedensel ve ruhsal yönden acı çekmesine neden olan, algılama ve irade yeteneğini ve buna bağlı olarak etkilenmeden, özgür iradesiyle ifade vermesinin önüne geçen, aşağılanmasına yol açan davranışların işkence suçunu oluşturacağı belirtildi. Anayasa ve AİHS’ne atıfta bulunularak ayrıca; kamu görevlisi olan sanığın eyleminin kasten yaralama değil işkence suçunu oluşturacağı, Anayasa 17. Maddedeki herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilerek, kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyeti ile bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hususları belirtildi.

İşkence suçunun müeyyidesini düzenleyen TCK madde 94’e göre; bir kişiye insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Devamını Oku..

ohal1Yargıtay 12. CD. haksız aramaya tazminat talebinde bulunan vatandaşın başvurusunu, ortada makul şüphe olduğuna dair somut delil ve soruşturma bulunmadan arama kararı verildiği gerekçesiyle haklı buldu. Yerel mahkemenin tazminat istemini reddeden kararını bozan Yargıtay, davacı ile ilgili olarak ‘uyuşturucu ticareti ve silah kaçakçılığı’ yaptığına ilişkin telefon ihbarı üzerine, konunun gerçeği araştırılmadan, ortada makul şüphe olduğuna dair somut delil veya mevcut bir soruşturma aşaması bulunmaksızın verilen arama kararının AİHM kararlarındaki ilke ve ölçülere aykırılık teşkil ettiğine kanaat getirdi.

Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat konulu yargılamada, davacı evinde usulsüz arama yapıldığını, herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını, yapılan arama nedeniyle toplum nazarında itibarını kaybettiği, küçük düşürüldüğünü belirterek, yapılan haksız arama nedeniyle 10.000TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Tazminat talebini reddeden mahkeme gerekçesinde; arama kararının bizatihi kendisinin ve içeriğinin hukuka uygun olmadığının tazminat konusu yapılamayacağı, arama kararının şekil şartları yönünden usule uygun olması halinde hukuka da uygun kabul edilmesi gerektiğini, arama kararının kendisinin CMK 141 ve 142. maddeleri uyarınca tazminata konu olamayacağını, ancak kararın uygulanması sırasında ölçülülük ilkesine uyulmadığı taktirde bu durumun tazminata konu olabileceğini, arama kararının ölçüsüz olarak gerçekleştirildiğine dair belge ve delil bulunmadığı, olayda ölçüsüz bir şekilde aramanın gerçekleştirilmediği, davacının arama nedeniyle herhangi bir zararının da olmadığı şeklinde görüş bildirmiştir.

Devamını Oku..

yargitay_buyuk_genel_kurulunun_is_durum_cizelgesi_ve_is_bolumu_karari_resmi_gazetede_yayinlandi_h12158YARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS: 2013/19331 KARAR: 2013/28902

ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Genel haciz yoluyla takipte icra müdürlüğünce ihale bedelinin vergi dairesi alacağını dahi karşılamaması nedeniyle sıra cetveli yapılmamasına karar verilmiştir. Alacaklı vekili icra mahkemesine başvurusunda,vergi dairesinin alacağının taşınmazların aynından kaynaklanmadığını, kendi alacaklarının taşınmazların aynından kaynaklandığını, lehlerine vekalet ücreti takdir edilmediğini, vekalet ücretinin öncelikli alacaklardan olduğunu belirterek alacaklarının ödenmesini ve vekalet ücreti takdirini talep etmiştir. Mahkemece şikayet reddedilmiştir.

 

İcra İflas Kanunu’nun 140. maddesinde; “Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar” hükmü yer almaktadır.

Devamını Oku..

sosyal medyaYargıtay 15. HD. Taraflar arasındaki elektronik posta yazışmalarında davacı tarafın ayıbı kabul edip iskonto teklifinde bulunmuş olması bakımından, ayıbın süresinde ihbar edildiğinin kabul edilip edilemeyeceği ile ilgili bir karara hükmetti. Yargıtay 15.HD. eser sözleşmesine dayanan alacak davasında, davacı tarafından sipariş üzerine üretilen ürünlerin davalıya tesliminden sonra ayıp ihbarında bulunulduğu, davacı tarafın delil listesinde davalı şirket yetkilileriyle yapıldığı açıklanan elektronik posta yazışmalarından davacı tarafından da ayıbın kabul edilerek iskonto teklifinde bulunulduğu, bu durumda her ne kadar ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı bildirilmiş ise de ayıbın süresinde bildirildiğinin kabulünün zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır. Davanın kabulüne karar verilen hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.

Yerel mahkemede görülen yargılamada davacı özetle, davalıya sipariş üzerine dvd kutusu imal edip teslim ettiğini, bakiye 31.535 Euro alacağının ödenmediğini, yapılan icra takibine de davalı tarafça itiraz edilmediğini belirterek davalının takibe itirazının iptaline karar verilmesini istemiş, davalı cevabında, gönderilen ürünlerin ayıplı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiş, mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığından bahisle dava kabul edilmiştir.

Devamını Oku..

indir 3

Yargıtay, ‘aldığı hizmetten yeterince yararlanamadığı gerekçesiyle’ sözleşmeyi tek taraflı fesheden bir kişi hakkında emsal olabilecek bir karara imza attı.

Yargıtay, ‘aldığı hizmetten yeterince yararlanamadığı gerekçesiyle’ sözleşmeyi tek taraflı fesheden bir kişi hakkında emsal olabilecek bir karara imza attı. Yerel mahkemenin ‘mağdur’ sayarak tazminat ödenmesine hükmettiği vatandaş, tazminattan mahrum bırakılıp sözleşmedeki hattın bedelini ödemeye mahkûm edildi.

Devamını Oku..

işçi1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanılması için hazırlanan kanun teklifi meclise sunuldu. İşçi ve emekçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan, dünya tarihinde önemli bir gün kabul edilen 1 Mayıs ülkemizde de uzun bir süre kutlanmış, 1977 yılındaki 1 Mayıs ise Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kanlı 1 Mayıs olarak geçmiştir. İşçi ve emekçilerin bayramı olarak kutlanması gereken 1 Mayıs, 2429 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeyle ulusal bayram ve resmi tatil olarak kabul edilmiş olmasına karşın, her yıl bayram kutlamasından ziyade toplantı ve gösteri yürüyüşü olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin en fazla işçiye sahip ili olan İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamaları, bayram öncesinde istikrarlı bir biçimde mülki amirlik tarafından çeşitli gerekçeler gösterilerek Taksim Meydanı dışındaki alanlara yönlendirilmek istenmektedir. Oysa Taksim Meydanı, kanlı 1977 1 Mayıs’ıyla beraber işçi bayramının sembolik kutlama alanı haline gelmiş olup 1 Mayıs ile özdeşleşmiş bulunmaktadır. Bu nedenle işçiler tüm yasaklama ve engelleme kararlarına rağmen bayramlarını aynı zamanda 1977 kanlı 1 Mayıs’ının anma yeri olarak Taksim Meydanı’nda kutlamak istemektedirler.

2014 yılının ilk üç ayında yaşanan iş kazalarında 54 işçi hayatını kaybetmiş ve en az 258 kişi de yaralanmıştır. İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli tedbir alınmaması dolayısıyla hemen her gün ölüm ve yaralanma haberlerinin alındığı ülkemizde, bayram yapmayı en çok hak eden sınıf işçilerdir. Ancak buna rağmen Taksim Meydanı’nda yapılmak istenen kutlamaların engellenmesi çeşitli olaylara sebebiyet vermekte ve işçiler bu anlamlı günde bayramlarını kutlamaktan mahrum edilmektedirler. Taksim Meydanı’nın işçiler açısından tarihi ve sembolik anlamı bakımından her yıl 1 Mayıs kutlamalarının burada gerçekleştirilmesinin önünün açılması gerekmektedir.

Devamını Oku..

yargc.jpg

CMK’nın 100.maddesinin 1. fıkrası, 116.maddesinin 1. fıkrası ve 128. maddenin 1 fıkrası değiştirildi. 128. maddenin 2. fıkrasının a bendinin 10 numaralı alt bendi yürürlükten kaldırıldı ve maddeye 9. fıkra eklendi.

Devamını Oku..

adalet_bakanligi_kanunlar_genel_mudurluguden_avukatlik_kanunu_taslagi_tam_metni_h14048

 

KGM’ ünden Avukatlık Kanunu Taslağı görüşe sunulmuştur.

Devamını Oku..

https://www.google.com.tr/search?q=sivil+toplum+kurulu%C5%9Flar%C4%B1&newwindow=1&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ei=o8BYU5OCAYrY7Aax24G4Dg&ved=0CAgQ_AUoAQ&biw=1366&bih=667#facrc=_&imgdii=_&imgrc=6f79qeAvEdXkrM%253A%3BzxwfD9bMZk5hkM%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.e-devlet.in%252Fwp-content%252Fuploads%252F2013%252F12%252Fsivil-toplum-kurulu%2525C5%25259Flar%2525C4%2525B1.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.e-devlet.in%252Fsivil-toplum-orgutleri.html%3B300%3B249Meclise 10.04.2014 tarihinde sunulan kanun teklifi ile İş Kanununda değişiklik yapılarak kamu yararına faaliyet gösterme izni bulunan ve engellilere hizmet amacıyla çalışan dernek, vakıf, federasyon ve konfederasyonlarda istihdam edilen personelin işverene ait primlerinin Hazinece karşılanması amaçlanmaktadır.

Ülkemizde Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yararına faaliyet gösterme izni verilen dernek ve engelliler alanında faaliyet gösteren vakıflar her ne kadar özel hukuk tüzel kişisi olsalar da ifa etmekte oldukları görev kamu hizmeti niteliği taşımaktadır. Kamu yararına çalışan dernek ve sivil toplum kuruluşları toplumun beklentisi doğrultusunda hizmet vermektedirler. Engelliler ile ilgili STK’lar finansman bakımından bağışa bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmekte, günümüz sosyo ekonomik şartlarında bu durum devamlılık arz edememesi bakımından sıkıntılara neden olmakta, dolayısıyla söz konusu kuruluşlar sağlıklı bir hizmet verememe durumuyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Devamını Oku..

mobbingYargıtay 22. H.D. işyerinde bir başka personelin yapması gereken işler sık sık kendisine verilen, cumartesi günleri mesai yapmaya zorlanan çalışanın işyerinde mobbinge maruz kaldığına hükmetti.

Mobbing nedir?

Bir çalışana karşı işyerinde sistematik şekilde diğer çalışanlar veya işveren tarafından düşmanca veya etik dışı davranışlarda bulunulmasıdır. Bir eylemin mobbing olarak kabul edilebilmesi için söz konusu eylemin devamlılık arz etmesi gerekmektedir. Yaşanan olayın niteliği, sıklığı ve tekrar eder mahiyette olması söz konusu eylemin mobbing olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda fikir verici olacaktır. Mobbing teşkil eden eylemler özetle; sistematiklik ve süreklilik arz eden etik dışı ve düşmanca davranışlardır. Mobbinge örnek olarak; iş yetiştirme kaygısıyla çalışana daha seri çalışması gerektiğinin söylenmesi mobbing kapsamına girmez iken, iş bölümü ve kapasitesinin çok üzerinde iş yüklemesi yapılması nedeniyle işlerini yetiştiremeyen çalışana ‘çok beceriksizin’ gibi ithamlarda bulunulması mobbing teşkil etmektedir. Bir çalışana hatalı tutum ve davranışları nedeniyle ihtar vermek mobbing kapsamında sayılmazken, çalışana hak etmediği halde sürekli ihtar vermek mobbing niteliğindedir. Çalışanın objektif nedenlerle çalışma yerinin değiştirilmesi mobbing kapsamına girmezken, keyfi şekilde ve ortada somut dayanak olmaksızın çalışma yerinin sürekli değiştirilmesi mobbing niteliğindedir. İş yerinin yoğunluk ve stresli ortamından kaynaklı olarak çıkabilecek ufak ve rencide edici nitelikte olmayan tartışmalar mobbing kapsamına girmezken, bir çalışanın başka bir çalışan karşısında sürekli olarak rencide edilmesi, onur kırıcı sözlerde bulunulması, sürekli olarak düşmanca ve etik dışı davranılması mobbing olarak kabul edilmektedir. 

Devamını Oku..