1980’lerle ortaya çıkan küreselleşme kavramı ile, sermayenin dünya genelinde likidite kazanarak hareket hızının artması süreci yaşanmıştır. Küreselleşme ile aynı dönemde ortaya çıkan neoliberalizim konseptiyle sermaye dolaşımının önündeki engeller kalkmış, ancak bu nedenle, toplum, doğa ve emeğin saldırıya uğrayabilmesinin önü açılmıştır. Neoliberalizm esasen; toplumun çürütülmesi, doğanın talanı ve emeğin sömürülmesi temelinde işleyen kapitalizmin güncel biçimi olup, özelleştirme, serbest dış ticaret rejimi ve ihracata dayalı büyüme modellerini baz almaktadır. Neoliberlizm, ortaya çıktığu 80’lerden itibaren kapitalizmin vahşi uygulamalarını arttırmış, emekçilere yıkım getirecek uygulamalar ortaya koymuştur. Kamu işletmelerinin verimsizliği ve hantal bürokratik anlayış bahane edilerek özelleştirme adı altında kamusal kaynakların özel sermayeye peşkeş çekilmesi, işsizliği arttırmıştır. Bir yandan da ‘emeğin üretkenliğinin artırılması’ kılıfı altında toplu sözleşme hakkı ve sendikal haklar zedelenmiş, işten çıkarmalar kolaylaşmış, iş güvencesi azalmış, işçi sağlığı standartları aşağıya çekilmiştir. Böylece, sermaye likiditesini sağlamak için her türlü engelin ortadan kaldırılması amacıyla uygulanan deregülasyon/kuralsızlaştırma politikalarıyla, ne pahasına olursa olsun ‘daha az maliyet daha fazla kar’ kaygısı sisteme hakim olmuştur.
Söz konusu politikaların en vicdansız uygulamaları maden sektöründe yaşanmaktadır. Maden sektöründe uygulanan rödövans sözleşmeleri ile, daha az maliyet daha fazla kar ilkesi temelinde taşeronlaşmayı hayata geçirmektedir. Buna göre ruhsat sahipleri, faaliyetleri ile ilişkili olarak üçüncü kişi ya da kuruluşlarla sözleşme yaparak işletme izinlerini kiralamakta, maden işletmelerinin maden işçileri üzerindeki baskısı artmakta, daha fazla üretim yapılması baskısıyla yoğun ve sağlıksız koşullarda çalışma şartları dayatılmaktadır. Yalnız ve yalnız kar etme ilkesiyle hareket eden şirketler, maden gibi yüksek güvenlik isteyen tehlikeli bir sektörde maliyetleri azaltmak için gerekli güvenlik önlemlerini göz ardı etmektedirler. Bu husus da, zaten yüksek risk taşıyan maden sektöründe iş kazası olarak adlandırılan iş cinayetlerine zemin hazırlamaktadır.