Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan, sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:5237 sayılı TCK’nın 135 inci maddesinde düzenlenen “Kişisel verilerin kaydedilmesi” suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, hukuka aykırı olarak kaydedilmesi gerekmekte olup, suçun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevreyle paylaştığı, herkes tarafından bilinmeyen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olmayan, kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli,
Devamını Oku..
Medeni Kanunun 612 nci maddesi uyarınca, miras haklarının temlikine ilişkin olarak mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği için sözleşmenin miras hakkının tümünü kapsaması gerekip gerekmediği konusunda Hukuk Genel Kurulu, ikinci ve Ondördüncü Hukuk Daireleriyle Yedinci Hukuk Dairesi kararlan arasında içtihat aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek aykırılığın giderilmesi YARGITAY Birinci Başkanlığından istenilmiş, YARGITAY Kanununun 45 inci maddesi uyarınca konuyu inceleyen YARGITAY Birinci Başkanlık Kurulu’nca kararlar arasında aykırılık bulunduğuna ve bu aykırılığın içtihadı birleştirme yoluyla giderilmesine 17.5.1985 gün ve 50 sayılı kararla KARAR VERİLMİŞTİR.
Devamını Oku..
Dava, geç teslim nedeni ile uğranılan kira kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan satış sözleşmesinin “gayrimenkulün teslimi ve kullanılması” başlıklı kısmında gayrimenkulün inşaat süresi 30 ay olarak düzenlenmiştir. Her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, alacaklı, temerrüde düşen borçludan TBK.125. vd. (BK. 106. vd.) maddeleri çerçevesinde aynen ifa ve gecikmeden dolayı uğradığı zararının veya aynen ifayı reddederek müspet zararının yahut sözleşmeyi feshederek menfi zararının tazminini seçimlik olarak isteyebilir. Somut uyuşmazlıkta davacı, sözleşmeye ayakta tutarak geç teslim nedeni ile uğradığı zararın tazminini istemektedir.
Devamını Oku..
Yargıtay Soma davasını onadı: Aslolan insan yaşamıdır. Soma davasında mahkeme faciada ölen işçilerin yakınlarına 125 bin liraya kadar tazminat verilmesine hükmetmişti. TKİ bu rakamı fazla bularak temyiz hakkını kullandı. Davayı inceleyen Yargıtay, mahkemenin kararını onayarak, “Aslolan insan yaşamıdır ve yakınlarında açılan derin ıstırabı hiçbir değer telafi edemez” dedi.” Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.
Devamını Oku..
İstemin Özeti : Hatay İdare Mahkemesince verilen 25/11/2011 tarihli ve E:2010/1719; K:2011/2087 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesi uyarınca temyizen incelenerek BOZULMASI İSTENİLMEKTEDİR.
Devamını Oku..
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Ölü kişi adına hüküm kurulamaz. Yalnız öleni ilgilendiren yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçıları tarafından veya ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Borçlar Kanunu’nun 397. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 513.) maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur.
Devamını Oku..
Esat ve Hayriyeyle Mehmet ve Fatma arasındaki evlat edinmeye izin davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hüküm davacılardan Hayriye tarafından temyiz edilmekle evrak okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Devamını Oku..
Taraflar arasındaki “ceza-i şartın tazmini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 20.10.2009 gün ve E:218, K:626 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 19.Hukuk Dairesinin 20.09.2010 gün ve 2010/2907 – 9997 sayılı ilamı ile;
(…Dava, bayilik sözleşmesiyle belirlenen eksik ürün alımı hali için öngörülen cezai şartın tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.
Devamını Oku..
Olayın, iş kazası olarak kabul edilebilmesi için; olaya maruz kalan kişinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesi anlamında sigortalı olması, olayın, aynı Kanunun 13. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi gerektiği ve bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesinin zorunlu olduğu gözetilmelidir.Dava, iş kazasının tespiti İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine KARAR VERİLMİŞTİR.
Devamını Oku..
Satılan malın garanti süresinin yasada öngörülen zamanaşımı süresinden daha uzun olması durumunda zamanaşımı süresi değil garanti süresi uygulanır.Davacı vekili, davalılardan satın alınan aracın 4 motor pistonunun birisinin üst kısmında erime, birisinin de üst kısmında çatlama meydana geldiğini iddia ederek, aracın yenisiyle değiştirilmesini yahut 27.109,50 TL bedelinin iadesini ve araç aksesuarlarının iadesini veya araç (4.500 TL) ödenmesini, ayrıca 2.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve DAVA ETMİŞTİR.
Devamını Oku..
Kimlik bilgileri kullanılarak talebi olmaksızın adına sahte imzalarla telefon hatlarının açılmış olması sebebiyle kişilik haklarının zarara uğradığından bahisle manevi tazminat talebinde bulunan davacının bu zararının oluşmasından sadece ilgili telefon şirketi adına hareket eden davalı değil aynı zamanda tüzel kişiliğe sahip olan ve abonelik sözleşmelerinde bayi olarak adı yer alan ilgili şirket ile bayisini iyi seçmeyerek ve gerekli denetimleri yapmayarak zararın doğmasına sebep olan GSM operatörü şirketinin de sorumlu tutulması gerektiği gibi ortaya çıkan zarar sebebiyle ödenecek tazminat miktarı hakimin takdir yetkisine bırakılmış olduğundan, bu miktarın olayın özelliği, kusur oranı ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak, elde edilmek istenilen tatmin duygusunu geçmeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmelidir.
Devamını Oku..
Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK’nın 26). Davalı kadının cevap dilekçesinde yoksulluk nafakası talebi olmadığı halde, lehine yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından, kadın yararına takdir edilen nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Devamını Oku..
Davacıya başarı primi ödeneceği konusunda yazılı iş sözleşmesi hükmü olmamasına rağmen, işyeri içi yazışması veya işyeri uygulaması ile bu ödemenin yapılacağı yönünde işveren tarafından taahhütte bulunulup bulunulmadığı ve bu beyana güven ile çalışan davacıya başarı primi ödenip ödenmeyeceğinin dava konusu olduğu somut olayda; güven sorumluluğunun gerçekleşebilmesi için, bir kimsede hukuken korunmaya değer bir güvenin olması, bu güvene dayanılarak bir tasarruf işleminde bulunulması, tüm bunların da bir kişiye isnat edilebilmesi gerektiği, öte yandan işyerinde işveren adına hareket eden, işin ve işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan işveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı muamele ve yükümlülüklerinden doğrudan işverenin mesul olduğu, diğer taraftan işyerinde iç yazışmalarda kullanılması ve çalışana ait olması durumunda elektronik postanın belge ve delil olarak kabul edileceği gözetilmelidir.
Devamını Oku..
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Devamını Oku..
Dava, mirasçılıktan çıkarmanın iptali istemine ilişkindir. TMK’nun 510/1. maddesi uyarınca, ancak saklı paylı mirasçılar mirasçılıktan çıkarılabilir. Saklı payı bulunmayan bir mirasçının mirastan çıkarılmasına ihtiyaç yoktur. Zira, saklı pay dışında kalan kısım tasarruf edilebilir kısmı teşkil eder ve vasiyet eden esasen bunun üzerinde dilediği gibi serbestçe tasarruf edebilir. Somut olayda, mirasbırakanın kardeşi olan davacı, saklı pay sahibi değildir (TMK. Md 506). Bu durumda, mahkemece; saklı pay sahibi olmayan davacının, mirasçılıktan çıkarmanın iptalini talep ve dava etme hakkı bulunmadığı gözetilerek, davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
Devamını Oku..