Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ; asağıda kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay’ca dosya incelendi,ve şu şekilde karara bağlandı :
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı Hasan Evren aleyhine icra takibi yapıldığını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını bu nedenle borçlunun adına kayıtlı taşınmazın davalı Yasemin’e devrine ilişkin tasarrufun ve davalı Banka adına konulan ipotek işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.











Somut olaya gelince; murisin davacı ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir problemin bulunduğu ileri sürülmediği gibi tanık beyanlarından miras bırakanın ölünceye kadar davacı kızı Ayşe ile arasının iyi olduğu, hatta davacının çocuklarını büyüttüğü, evlilikleri sırasında masraflara katıldığı, alınan bir kısım altınların parasını ödediği, bunlar dışında davacı ve davalıların babası, murisin ise ilk eşi olan Hüseyin’in ölümüyle intikal eden 238 parsel sayılı taşınmazın 02.11.1989 tarihinde Nasuh isimli şahsa satıldığı, bu satıştan davalıların payına düşen kısmın dava konusu taşınmazın karşılığı olarak Nasuh tarafından murise ödendiği, ayrıca murisin davalı çocuklarından aldığı senet bedellerini de tahsil ederek ev yaptırdığı anlaşılmaktadır. O halde; belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davacı kızından mal kaçırmak amacıyla temlikte bulunduğunun 6100 sayılı HMK’nın 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlanamadığı gibi davalılara yapılan temlikinin de bedelsiz ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.