Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmiştir. Temyiz istemi üzerine dosya incelenmiştir. Yargıtay’ın konuya ilişkin kararı şu şekildedir:
KARAR
Davacı, avukat olduğunu, davalı Yöneticilik ile 28.02.2010 tarihinde 2006-2009 yılları için 120 blok lehine irtifaklı bulunan yerler için yapılan harcamalardan dolayı katkı payı alacağının tahsili için yapılacak icra takibi ve vukuunda itirazın iptali davası açmak ve karşılığında da 3 taksit halinde toplam 9.000.00.TL vekalet ücreti ödenmesi ve mahkemeyle icra dairesinin takdir edeceği vekalet ücretinin avukata ait olacağı hususunda yazılı sözleşme yaptıklarını, ilk 3.000.00.TL’nın ödendiğini, 26.02.2010 tarihinde davalı adına 87.392.53.TL’nın tahsili için Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2010/3851 Esas sayılı dosyasında icra takibi yaptığını, takibe borçluların itirazı üzerine 07.05.2010 tarihinde Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/221 esas sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açmıştır.
Dava devam ederken davalı yöneticiliğe geçici olarak atanan kişinin 10.05.2011 tarihli ihtarnameyle kendisini haksız yere azlettiğini, 01.06.2011 tarihinde haksız azli kabul etmeyeceğini, azlin yoklukla malul olduğunu bildirip, azlin iptali davası açtığını, itirazın iptali davası sonradan davalı lehine sonuçlandığını ve 8.244.44.TL mahkeme vekalet ücretine hükmedildiğini ayrıca icra dosyasından da 9.831.65.TL icra vekalet ücretine hak kazanıldığını bunlarla birlikte bakiye 6.000.00.TL sözleşme vekalet ücreti toplamı olan 24.256.09.TL’nın tahsili için davalı aleyhine icra takibinde bulunduğunu, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptaliyle icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştirç
Davalı, davacı avukatın vekilliklerini yaparken aleyhlerine başka kat malikleri lehine ihtarnameler çekmesi üzerine çogunluk kat maliklerinin talebi üzerine yönetim kararıyla davacının vekilliğine son verildiğini ve genel kurulda da bu azlin onaylandığını, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle takibin 18.804.87.TL asıl alacak üzerinden ve takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının REDDİ gerekir.
2-Davalının temyiz itirazları yönünden; Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 389 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 505 ve devamı) maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK.’nun 506.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa ETMEKTE YÜKÜMLÜDÜR. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan KAÇINMAK ZORUNLULUĞUNDADIR. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34 üncü maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.”, yine “sadakat borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun işin reddi zorunluluğunu düzenleyen 38 inci maddesinin b bendinde “aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa” teklifi reddetmek zorunda olduğu hükmüyle Avukatlık Meslek Kurallarının 36 ncı maddesinde “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz” şeklindeki hükümler, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 390. (6098 sayılı TBK.’nun 506.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel BİR DÜZENLEMEDİR. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle KAÇINMAK ZORUNDADIR. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun KABULÜ GEREKİR. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini AZLİ HAKLIDIR. Avukatlık Kanunu’nun, 174 üncü maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle YÜKÜMLÜ DEĞİLDİR. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı avukatla davalı arasında yazılı ücret sözleşmesiyle avukat olan davacının davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 10.05.2011 tarihli azille sona ERDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının vekalet görevi devam ederken başka kat malikleri adına aleyhlerine ihtarnameler göndererek görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı OLDUĞUNU SAVUNMUŞTUR. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığıyla ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına KARAR VERİLEBİLECEKTİR. Davacı avukatın davalı Apartman Yönetiminin vekilliğini yaptığı sırada dava dışı bir kısım kat malikleri adına Noterden 11 Nisan ve 28 Nisan 2011 tarihlerinde davalı Apartman yönetimi aleyhine ihtarnameler keşide ettiği; buna göre davacı avukatın üzerine aldığı vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediği, davalının vekil olan davacıyı 10.05.2011 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174 üncü maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle YÜKÜMLÜ DEĞİLDİR. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda, 10.05.2011 tarihli azlin davacıya ulaştığı 01.06.2011 tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen dava ve icra dosyası bulunmadığından, vekalet görevi tamamlanmadığından davacının sözleşme, mahkeme ve icra karşı yan vekalet ücreti yani tüm vekalet ücreti taleplerinin mahkemece reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde bu talebin kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince hükmün davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 2,50 TL harcın davacıdan alınmasına, peşin alınan 322,00 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.05.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
ESAS: 2014/16879 KARAR:2015/15258 TARİH:13.05.2015
Bir önceki yazımız olan KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA BEDELİNİN TAHSİLİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.