Blog

aldatma1

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Davacı, davalının kendisiyle evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR.

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkemece, toplanan delillere göre davalının, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulüyle davacı eş lehine manevi TAZMİNATA HÜKMEDİLMİŞTİR.

TMK.nun 185 inci maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanun’un 174 üncü maddesi ise , “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” ibaresini içermektedir.

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda manevi tazminat TALEP EDİLEBİLECEĞİDİR.

BK. 41 (TBK 49). maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı GİDERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. Yine BK. 49 (TBK.58) maddesinde “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zararla işlenen fiil arasında da uygun illiyet bağı OLMASI GEREKİR.

Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin TARTIŞILMASI GEREKLİDİR.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK’nun evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun’un 185. ve 174 üncü maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte OLDUĞU KUŞKUSUZDUR. TMK’daki düzenleme, dava dışı eşin evlenmeyle kurulan Aile birliğinin tarafı olması SIFATINDAN KAYNAKLANMAKTADIR. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler ALTINA GİRMİŞTİR.

Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Kanun da yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir DÜZENLEME GETİRİLMEMİŞTİR.

Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma İMKANI BULUNMAMAKTADIR. Zira, sözkonusu Kanun’un 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna GİDİLEBİLECEKLER GÖSTERİLMİŞTİR. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine Kanun hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir OLMASI GEREKİR. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz HALE GETİRECEKTİR.

Açıklanan nedenlerle, BK.49 (TBK.58) maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olmayacağından kararın BOZULMASI GEREKMİŞTİR.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07.05.2015 tarihinde OY ÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLDİ.

Esas:2014/8075
Karar:2015/5850
Tarih:07.05.2015

Bir önceki yazımız olan EL ATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.