Blog

 

222A0509Olay günü saat 13:30 sıralarında mağdurların evine cebir veya tehdit kullanmak suretiyle girdiklerine dair yeterli delil bulunmayan sanıkların TCK.nın 116/1. maddesi gereğince cezalandırılmaları yerine, eylemlerini cebirle işledikleri kabul edilip TCK.nın 116/4. maddesi uyarınca temel ceza tayin edilmesine rağmen aynı Kanunun 116/1. maddesindeki cezanın alt sınırından uygulama yapılmak suretiyle çelişkiye düşülmesi, kasıtlı suçtan mahkûmiyeti bulunmayan, sanıkların yargılama sürecindeki tutum ve davranışları olumlu değerlendirilerek haklarında 5237 sayılı TCK.nın 62. maddesi uygulanmasına karşılık, şahsi ve sosyal durumları ve duruşmada edinilen izlenim itibarıyla yeniden suç işlemeyeceklerine dair olumlu kanaat oluşmadığından bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, TCK.nın 37. maddesi anlamında müşterek faillik durumunun gerekliliği, suçun icrai hareketlerinin bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden konumunda olmaları halinde bu fıkra hükmüne göre ceza verilemeyeceği gözetilmeden sanık Mustafa’nın diğer sanık Özgür tarafından işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine TCK.nın 39. maddesi anlamında yardım eden sıfatıyla katılması suçun birden fazla kişi tarafından işlendiğini göstermeyeceğinden sanıklar haklarında koşulları oluşmadığı halde TCK.nın 109/3-b maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini kanuna aykırıdır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Dosya kapsamına göre olay günü saat 13:30 sıralarında mağdurların evine cebir veya tehdit kullanmak suretiyle girdiklerine dair yeterli delil bulunmayan sanıkların TCK.nın 116/1 inci maddesi gereğince cezalandırılmaları yerine, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle eylemlerini cebirle işledikleri kabul edilip TCK.nın 116/4 üncü maddesi uyarınca temel ceza tayin edilmesine rağmen aynı Kanunun 116/1 inci maddesindeki cezanın alt sınırından uygulama yapılmak suretiyle çelişkiye düşülmesi,

Kasıtlı suçtan mahkûmiyeti bulunmayan, sanıkların yargılama sürecindeki tutum ve davranışları olumlu değerlendirilerek haklarında 5237 sayılı TCK.nın 62 nci maddesi uygulanmasına karşılık, şahsi ve sosyal durumları ve duruşmada edinilen izlenim itibarıyla yeniden suç işlemeyeceklerine dair olumlu kanaat oluşmadığından bahisle kanuni ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Sanık Mustafa Kürşat’ın suçun yapıcı hiçbir davranışına katılmayıp herhangi bir söz ve harekette de bulunmadan diğer sanık Özgür’ün yanında bulunması şeklindeki eyleminde fiil üzerinde ortak hakimiyet kurması da söz konusu olmadığından eyleminin TCK.nın 39/2-c maddesi kapsamında suçun işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olduğu bu nedenle hakkında TCK.nın 39 uncu maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, TCK.nın 109/3-b maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi halinin kabulü için madde gerekçesinde de belirtildiği şekilde suçun icrai hareketlerinin birden fazla şahıs tarafından beraber gerçekleştirilmesinin, yani TCK.nın 37 nci maddesi anlamında müşterek faillik durumunun gerekliliği, suçun icrai hareketlerinin bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden konumunda olmaları halinde bu fıkra hükmüne göre ceza verilemeyeceği gözetilmeden sanık Mustafa Kürşat’ın diğer sanık Özgür tarafından işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine TCK.nın 39 uncu maddesi anlamında yardım eden sıfatıyla katılması suçun birden fazla kişi tarafından işlendiğini göstermeyeceğinden sanıklar haklarında koşulları oluşmadığı halde TCK.nın 109/3-b maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,

Kanuna aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 s. Kanunun 8/1 inci maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.03.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

Yargıtay
14. Ceza Dairesi

Esas : 2013/5369
Karar : 2015/2683
Tarih : 12.03.2015

Bir önceki yazımız olan YAŞLILIK AYLIĞI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.