Archives: 2015

AnaSayfaSlide-46100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294/3.maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.(6100 s.HMK. m.298/2). Buna göre, tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa , gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir.Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur.O halde mahkemece yapılacak iş,10.4.1998 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir.

Yargılamanın sona erdiği oturumda verilen ve duruşma tutanağına geçirilen tefhim edilen kararda müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedildiği halde, sonradan yazılan gerekçeli kararda bu hususlarda herhangi bir hüküm kurulmadığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle tefhim olunan hüküm sonucuna aykırı gerekçeli karar oluşturulmuştur. (HMK.md.298/2)

Devamını Oku..

Doktor teşhisi hatalarıDava; davacılar tarafından, İ. B.’in SSK Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Hastanesi’nde 05.11.2002 tarihinde gerçekleşen doğumu esnasında anne adayı M. B.’e gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, uygulanan sağlık hizmeti sunumunda kusurlu davranıldığı, bu nedenle davacılardan İlker Başer’in bünyesinde korpus kollozum agenezisi, miyelinizasyon, migrasyonda gecikme rahatsızlıkları oluştuğu ileri sürülerek toplamda 340.000,00-TL maddî, 45.000,00-TL manevî olmak üzere 385.000,00-TL tazminatın 05.11.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

İstemin Özeti: Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin 07/02/2013 günlü, E:2009/1139; K:2013/164  sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti: Davalı idarece davacının temyiz taleplerinin reddi gerektiği savunulmakta olup, davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

Devamını Oku..

ayriyasamadaKarşılıklı açılan boşanma davaları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra ikame edilmiştir. Davalı-karşı davacı, cevap ve karşı dava dilekçesinde yoksulluk nafakası isteğinde bulunmamış, ön inceleme duruşmasında yoksulluk nafakası talep etmiş ve aynı oturumda hazır bulunan davacı-karşı davalı bu isteğe muvafakati olmadığını beyan etmiştir.Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe,ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir ceya değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun onayı aranmaksızın iddia ve savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra diğer tarafın açık muvafakati  ve ıslah dışında iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. Davalı-karşı davacının ilk defa ön inceleme duruşmasında ileri sürdüğü yoksulluk nafakası isteği, talep sonucunun genişletilmesi niteliğindedir.Açıkça muvafakat ve ıslah da söz konusu olmadığından, davalı-karşı davacının yoksulluk nafakası talebi artık incelenemez. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

Taraflar arasındaki “boşanma” ve “karşı boşanma” davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı tarafından, diğer tarafın kabul edilen boşanma davası, fer’ileri, kusur belirlemesi ve manevi tazminat talebinin reddi yönünden; davalı-karşı davacı tarafından ise, davacı-karşı davalının kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşüldü:

Devamını Oku..

consumer.jpg2828 sayılı yasa uyarınca alınmış olan korunma kararının kaldırılmasına yönelik istek, korunma altında bulunan çocuğun hak ve menfaatleriyle ilgilidir.Bu nedenle davanın, hakkında korunma kararı alınmış olan,inceleme tarihi itibariyle ergin olduğu anlaşılan, temyiz eden Yaşar’a yöneltilmesi, göstereceği deliller varsa toplanıp, sözü edilen yasanın 24.ve müteakip maddeleri çerçevesinde değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar oluşturulması gerekir. Bu hususlar gözetilmeden kurulacak hüküm doğru bulunmamıştır. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

1-Dava, 2828 s. Kanununa göre alınmış olan korunma kararının kaldırılmasına ilişkindir. Sözü edilen Kanun, korunmaya muhtaç çocukların, ergin oluncaya kadar, bu kanun hükümlerine göre kurulan sosyal hizmet kuruluşlarında bakılıp gözetilmeleri hususundaki tedbirin görevli ve yetkili mahkemece alınacağını hükme bağlamış (2828 s. K. m. 22/1), görevli ve yetkili mahkemenin hangi mahkeme olduğunu göstermemiş bulunmaktadır. Kanunun 24 üncü maddesi de, korunma kararı alınmasını gerektiren şartların ortadan kalkması halinde, kurum yetkililerinin önerisi üzerine mahkemece, çocuk ergin olmadan kaldırılabileceği gibi, ergin olduktan sonra da, çocuğun rızası alınmak şartıyla ve bu maddede gösterilen şartların varlığı halinde korunma kararının devamına karar verilebileceği hükme bağlamıştır.

Devamını Oku..

indirİİK’nın 361.maddesi gereğince icra dairelerince borçludan fazla  para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.Ancak İİK’nın 361.maddesi hükmünün uygulanabilmesi için icra dairesince borçludan tahsil edilmiş bir para mevcut olması gerekir. Somut olayda icra dairesinden iade isteminde bulunan belediye icra takibinin borçlusu olmayıp takipte taraf olmayan 3.kişi olduğundan anılan maddeye dayalı olarak iade talebinde bulunamaz. Üçüncü kişi tarafından yanlışlıkla yapıldığı iddia edilen bu paranın iadesi yargılamayı gerektirdiğinden ancak adı geçen tarafından açılacak bir istirdat ya da sebepsiz zenginleşme davasında ileri sürülebilir. O halde mahkemece şikayetin kabulü ile icra müdürlüğünün İİK’nın 361.maddesi hükmüne aykırı işleminin iptaline karar verilmesi gerekir. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

İİK’nun 361 inci maddesi gereğince icra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır. Ancak, İİK’nun 361 inci maddesi hükmünün uygulanabilmesi için icra dairesince borçludan tahsil edilmiş bir para mevcut olması gerekir.

Devamını Oku..

 

Unal Hukuk Kumar (1) Daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olan hükümlü hakkında, 5237 sayılı TCK.nun 228/1 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 25 gün hapis cezasının TCK.nun 50/3. maddesi uyarınca, TCK.nun 50/1. maddesinde belirtilen adli para cezası veya seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi yasaya aykırıdır.

Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçundan sanık Ercan Yıldız’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 228/1, 62 ve 52/2 nci maddeleri gereğince 25 gün hapis ve 80,00 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5 inci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına dair İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 24.10.2013 tarihli ve 2013/485 esas. 2013/928 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içinde yeniden suç işlediğinden bahisle 5271 s. Kanun’un 231/11 inci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 228/1, 62 ve 52/2 nci maddeleri gereğince 25 gün hapis ve 80,00 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (İZMİR) 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.10.2014 tarihli ve 2014/539 esas, 2014/202 sayılı kararını kapsayan dosyasıyla ilgili olarak;

Devamını Oku..

Copyright MEHMET YALHI

Hakkında sayaçsız su kullandığına dair 24.05.2007 tarihli suç tutanağı nedeniyle kamu davası açılan sanığın, aynı meskende boru bağlamak suretiyle su kullanması nedeniyle düzenlenen 25.06.2007 tarihli tutanak üzerine açılan kamu davası sonucunda Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyasında mahkumiyetine karar verildiği belirtilerek, sanık hakkında CMK 223/7. maddesi uyarınca beraat hükmü kurulmuş ise de; öncelikle yargılamaya devam edilip, bahsi geçen dosya getirtilip incelenerek, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK.nın 43. maddesinin uygulanması ya da 5271 Sayılı CMK’nın 223/7. madde ve fıkrası uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekebileceği nazara alınarak, sanık hakkında hüküm kurulması veya kesinleşen dosyadaki ceza miktarları mahsup edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik ve yetersiz inceleme ile yazılı biçimde, sanığın beraatine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

1-Hakkında sayaçsız su kullandığına dair 24.05.2007 tarihli suç tutanağı nedeniyle kamu davası açılan sanığın, aynı meskende boru bağlamak suretiyle su kullanması nedeniyle düzenlenen 25.06.2007 tarihli tutanak üzerine açılan kamu davası sonucunda Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/108 esas sayılı dosyasında mahkumiyetine karar verildiği belirtilerek, sanık hakkında CMK 223/7 nci maddesi uyarınca beraat hükmü kurulmuş ise de; öncelikle yargılamaya devam edilip, bahsi geçen dosya getirtilip incelenerek, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK.nın 43 üncü maddesinin uygulanması ya da 5271 Sayılı CMK’nın 223/7 nci madde ve fıkrası uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekebileceği nazara alınarak, sanık hakkında hüküm kurulması veya kesinleşen dosyadaki ceza miktarları mahsup edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik ve yetersiz incelemeyle yazılı biçimde, sanığın beraatine karar verilmesi,

Devamını Oku..

cyber.jpgDava,basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir.Yargıç,manevi tazminatın tutarını belirlerken,saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını,sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel(objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın,hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa’nın 4.maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi olan özgün bir niteliğini haizdir. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Buna ilişkin karar şu şekildedir:

Devamını Oku..

cezaevleriyle_ilgili_devrim_gibi_karar_tutuklular_artik_avukatlariyla_h60899_1b23dSanığın cezaevindeki kendisine ait dolapta suç konusu esrarı kullanmak amacıyla bulundurduğu, sanık hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” ve “infaz kurumuna uyuşturucu madde sokma” suçlarından kamu davası açıldığı, sanığın tek olan fiilinin belirtilen suçları oluşturduğu, TCK’nın 297.maddesinin 1.fıkrasının ikinci cümlesinde infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunu oluşturan eşyanın temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek olan cezanın da yarı oranında artırılacağının öngörüldüğü gözetilerek; sanık hakkında tefrik edilen dosyanın akıbeti araştırılarak, derdest durumda ise asıl dosya ile birleştirilmesi,karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiş ise, sözü edilen dosyanın Yargıtay’ın denetimine esas olacak şekilde dosyamızın arasına alındıktan sonra , daha ağır sonuç doğuran ve TCK’nın 297.maddesinin 1.fıkrasında tanımlanan “infaz kurumuna uyuşturucu madde sokma”  suçundan hüküm kurulması gerekirken, tek olan eylem ikiye bölünerek yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Devamını Oku..

MjcwMTM2ND-kadastro-tespitine-itirazDava,kadastro tespitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı kanunun 5304 sayılı kanun ile değişik 4.maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır. Mahkemece,05/08/2011 günlü celsede mahallinde 27/10/2011 günü keşif icrasına karar verilmiş, hükme esas alınan keşif ise davalı tarafa yeni keşif günü bildirilmeden 29/10/2011 tarihinde yapılmıştır. 1086 sayılı HUMK’nın 364 ve 6100 sayılı HMK’nın 290.maddesi uyarınca keşif, taraflar usulen davet edildikten sonra hazır iseler huzurlarında,aksi takdirde yokluklarında yapılır. Bu kuralın ihlali halinde bir tarafın savunma hakkı kısıtlanmış,hukuki dinlenme hakkı elinden alınmış sayılır. (6100 sayılı HMK m.27). Davanın oturumlarının başında yapılan tebligatla davaya takip etmeyen kişiye, bulunamadığı oturumlarda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği tebliğ edildiğinden (HMK’nın 139 ve 150/2) duruşmada belirlenen keşif yeri ve zamanının bulunmayanlara ayrıca tebliğine gerek yok ise de somut olaya keşif günü duruşmada belirlenen gün dışında yapıldığından yeni keşif gününün bulunmayan taraflara tebliği gerekmektedir. Hükme esas alınan keşif, davalının yokluğunda hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yapıldığından, yöntemince yapılmayan bu keşfe dayanarak hüküm kurulamaz.Buna ilişkin karar şu şekildedir:

Kadastro sırasında Köprüçay Köyü 151 ada 4 parsel sayılı 8043,36m’ yüzölçümündeki taşınmaz,fıstıklık niteliğiyle belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına  tespit edilmiştir.

Devamını Oku..

taşnırrehni (1)Davacılar, trafikte murisleri adına kayıtlı aracı 27.10.1992 tarihli noterde  düzenlenen satış sözleşmesi ile davalıya satıp teslim ettikleri halde, aracın trafikte kaydının davalı üzerine intikal ettirilmemesi nedeniyle,aracın vergi ve cezalarının davacılar adına gelmesinden dolayı, aracın mülkiyetinin davalıya geçtiğinin tespiti için bu davayı açmışlardır. 2918 sayılı kanunun 20/d maddesi uyarınca, trafikte kayıtlı araçların satışı resmi şekilde yapılması halinde geçerli olacaktır. Aracın satışına ilişkin noterde düzenlenen sözleşme geçerli ise de, aracın trafikteki kaydının davalı adına yapılması idari bir işlemi gerektirdiğinden,ayrıca trafik tescil bürolarına başvurulması gerekmektedir. Taraflar arasında noterde yapılan geçerli satış sözleşmesi ile araç,davalıya teslim edilerek sözleşmenin 5.maddesine göre de , alıcının trafikte aracı kendi adına kayıt ve tescil ettirmek hakkına haiz olduğunu bildirildiği halde, davalı aradan geçen süreye rağmen trafik kaydını üzerine almadığı için bu yüzden aracın vergi ve cezalarının davacılar adına gelmeye devam ettiğinden davacılar satış sözleşmesi ile aracın mülkiyeti davalıya geçtiğinin tespitini istemekte hukuki yararları vardır.Öyle olunca davacıların davalarının kabulüne karar verilmesi gerekir. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

Taraflar arasındaki “Mülkiyet Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 10. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.5.2006 gün ve 2006/48-126 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 13. Hukuk Dairesinin 16.11.2006 gün ve 2006/10349-15075 sayılı ilamı ile, …Davacılar murislerinden kalan trafikte kayıtlı aracı davalıya noterde düzenlenen kati satış sözleşmesiyle satıp teslim ettikleri halde davalının trafikte kendi adına tescilini yaptırmadığını bildirerek mülkiyetin davalıya geçtiğinin tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı davanın reddini dilemiştir.

Devamını Oku..

işçiİşçi işveren aleyhine bir davada tanık olarak dinlenmiş ve işveren aleyhine ifade vermiştir,İşveren aleyhine ifade vermesi nedeniyle iş sözleşmesi feshedilirse işçiye ihbar tazminatı ve kötü niyet tazminatı ödenmesi gerekmektedir. İşverenlerin davalarında tanık olarak işçilerin aleyhlerine ifade vermeleri nedeniyle işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilmesi haksız fesihtir.İşveren aleyhine tanıklık yapan işçinin kıdem tazminatı hakkı için Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin kararına konu olan davada işçinin çalışma süresinin 1 yıldan az olduğu anlaşılmaktadır.Yargıtay Kararı’na konu olan davada işçinin çalışma süresi 1 yıl ve üzerinde olmadığı için işçi kıdem tazminatına hak kazanamamıştır.Ayrıca işçinin iş güvencesi kapsamında olmadığı da dosyadan anlaşılmaktadır.Bu nedenle işe iade kararı yerine kötü niyet tazminata hükmedilmiştir. Buna ilişkin karar şu şekildedir:

“Taraflar arasındaki ihbar,kıdem ve kötü niyet tazminatı,fazla çalışma ve izin ücreti,ikramiye, bayram, hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesi davasının yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.05.2005 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat E.TK ile karşı taraf adına Avukat H.K. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 

Devamını Oku..

imagesElektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip,bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan dağıtım şirketlerine aittir. Öte yandan, nihai tüketici olan abonenin, kayıp-kaçak bedeli gibi davacı dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; sayaç okuma bedeli,perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Ne var ki davaya konu bedeller ile ilgili olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik,kurul kararları ve tebilğlerinin de,Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulü de mümkün değildir. Mahkemece, ilke ve esaslar gözetilerek; kayıp kaçak sayaç okuma,perakende satış hizmet,iletim sistemi kullanım bedellerinin elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği kabul edilip davacı tarafından davalı kuruma bu isimler altında ödenne meblağın iadesi gerekir.Buna İlişkin karar şu şekildedir:

Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Devamını Oku..

unalhukuk bankaBir dağıtım firmasında dağıtıcı olarak çalışıp ele geçirdiği şikayetçilere ait kimlik bilgileri ile katılan bankaya müracaat ederek düzenlenen kredi kartlarını alıp birden çok kez kullandığından bahisle açılan davalarda; şikayetçilerin suça konu kartlarla ilgili başvuruda bulunmadıklarını beyan etmeleri,sanığın ise başvuruların internetten yapıldığı için kredi kartlarına ekli sözleşme ve kimlik tespit tutanaklarının eklendiğini,kredi kartlarını dağıtırken de kimlik tespit tutanağını doldurduklarını,kredi kartına ekli sözleşmeyi de doldurup ilgili kişinin imzasını alarak kredi kartını bu şahsa teslim ettiklerini,kimlik tespit tutanağı ve kredi sözleşmesindeki yazıların kendisine ait olduğunu, ancak kredi kartı sahibi adına atılan imzaların kendisine ait olmadığını savunması,yazı ve imza incelemelerinin şikayetçi Murat D. ile sanık yönünden ve kredi kartı başvuru-sözleşmeleri üzerinde yapılıp,şikayetçi Barış T. ile kimlik tespit tutanakları yönünden inceleme yapılmaması, katılan bankadan gelen belgelerde müracaatın telefon bankacılığıyla irtibat sağlayan telefon numaralarının tespiti ile şikayetçilerin imza örnekleri huzurda alınıp hem sanığı hem de şikayetçilerin suç tarihlerinden önce resmi dairelerdeki imzalarının temin edilerek belgelerdeki imzaların kime ait olduğunun tespiti, başvuruların sanık tarafından yapıldığının tespiti halinde eylemlerin kartların aynı bankaya ait olması nedeniyle sahte kart oluşturulması halinde TCK.nın 245/2,43 bu kartın kullanılmasında aynı yasanın 245/3,43 , başvuruların sanık tarafından yapılmadığı ancak sahiplerine teslim edilmemesi halinde de mağdur banka olup aynı yasanın 245/1,43 maddeleri kapsamındaki suçları oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi,suça konu kartların kullanıldığı iddia ve kabul edilmişse de buna ilişkin belgeler dosyada bulunmadığından ilgili bankadan istenmesi,sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.Buna ilişkin karar şu şekildedir.

Devamını Oku..

cerkezkoyavukat-makale-00235237 sayılı TCK’nın 145.maddesindeki malın değerinin azlığı kavramı , daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar, değer olarak az olan şeyi alma durumunda,olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek,yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği gözetilmeden; hırsızlık suçuna konu eşyanın değerinin azlığı gerekçesiyle aynı Kanun’un 145.m uyarınca cezada indirime gidilmesi bozmayı gerektirmiştir. buna ilişkin karar şu şekildedir:

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Suça sürüklenen çocuk hakkında mala zarar verme suçundan da dava açıldığı halde, bu suçtan hüküm kurulmamış ise de; zamanaşımı süresi içinde karar verilmesi olanaklı görülmüştür.

Devamını Oku..