Archives: Eylül 2015

7b98bac423425030_630x350Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ;  asağıda kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay’ca dosya incelendi,ve şu şekilde karara bağlandı :

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı Hasan Evren aleyhine icra takibi yapıldığını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını bu nedenle borçlunun adına kayıtlı taşınmazın davalı Yasemin’e devrine ilişkin tasarrufun ve davalı Banka adına konulan ipotek işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Devamını Oku..

ipotekMahkemece, davacı kadın eş tarafından açılan ipoteğin iptali davası, dava konusu taşınmaz üzerinde ipotekten önce aile konutu şerhinin bulunmadığı, davalı bankanın kötü niyetli olduğunun ispatlanmadığı , davacının satış ilanı tebliğinden 2 yıl sonra bu davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

Toplanan delillerden; dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu, davalı bankanın ipotek işlemi sırasında davacı kadın eşin rızasını almadığı gibi, mahkemece yaptırılan imza incelemesi sonucunda da muvafakatnamedeki imzanın davacı kadın eşe ait olmadığı anlaşılmaktadır.

Banka, davacı kadın eşin rızasını gösteren muvafakatname istediğine göre taşınmazın aile konutu olduğunu biliyor demektir. Basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davalı bankanın gerekli özeni göstererek kimlik tespitiyle birlikte imzasını işlem sırasında alması gerekirdi. Bu durumda iyi niyetin varlığından söz edilemez. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ. 11.03.2015

Devamını Oku..

emekliye_ek_ikramiye_geliyor_mahkeme_kararini_verdi_h61364_783c1Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmiştir. Bunun üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Yargıtay ilgili dairesine gönderilmiştir. Dava dosyası incelenip Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin kararı şu şekilde olmuştur :
K  A  R  A  R

1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK’nun 366. ve HUMK’nun 438 inci maddeleri uyarınca (ONANMASINA),

2- İİK’nun 134/2 nci maddesi uyarınca ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkeme davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re’SEN UYGULANMALIDIR. Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih ve 2004/1-433 esas sayılı kararında da benimsendiği üzere kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen davacı aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi yasaya aykırı bulunmuştur.

Devamını Oku..

lab.jpgDavacı, ücret, fazla mesai, kıdem, ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davacı ve davalı Aras Elektrik Dağıtım A. Ş. ile Selim Yeğen İnş, Ltd. Şti. avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Hacıoğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünülmüş ve Yargıtay tarafından şu şekilde karar verilmiştir :

Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ve ücret alacaklarını istemektedir.

Davalı Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili, müvekkiliyle davacı arasında iş sözleşmesi bulunmadığını, davalının ihale makamı olduğunu beyanla davanın reddini istemektedir.

Davalı Dal-pa Gıda Tem. Yem Hiz. Ltd. Şti. vekili, hizmet sözleşmesinin belirli süreli olduğunu ve süresinin sona erdiğini, davacının fazla çalışma alacağının doğmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

Devamını Oku..

avukatTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmiştir. Temyiz istemi üzerine dosya incelenmiştir. Yargıtay’ın konuya ilişkin kararı şu şekildedir:

KARAR

Davacı, avukat olduğunu, davalı Yöneticilik ile 28.02.2010 tarihinde 2006-2009 yılları için 120 blok lehine irtifaklı bulunan yerler için yapılan harcamalardan dolayı katkı payı alacağının tahsili için yapılacak icra takibi ve vukuunda itirazın iptali davası açmak ve karşılığında da 3 taksit halinde toplam 9.000.00.TL vekalet ücreti ödenmesi ve mahkemeyle icra dairesinin takdir edeceği vekalet ücretinin avukata ait olacağı hususunda yazılı sözleşme yaptıklarını, ilk 3.000.00.TL’nın ödendiğini, 26.02.2010 tarihinde davalı adına 87.392.53.TL’nın tahsili için Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2010/3851 Esas sayılı dosyasında icra takibi yaptığını, takibe borçluların itirazı üzerine 07.05.2010 tarihinde Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/221 esas sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açmıştır.

Devamını Oku..

NDIxNTAzNj-kamulastirmasiz-el-atma-davasiTaraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün YARGITAY’ca incelenmesi, davacılar vekilince verilen dilekçeyle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan karara geçilmiştir.

Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar bedelinin tahsili istemine ilişkin bulunmaktadır.

Mahkemece, dava konusu taşınmazların kamulaştırıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu taşınmazların davalı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce topraksız köylülere dağıtılmak üzere 1757 sayılı yasa gereğince 11.10.1976 tarihinde kamulaştırıldığı anlaşılmaktadır.

Devamını Oku..

 

222A0518Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksiksiz ve yeter derecede kanaat verici olması, varılan sonucun teknik ve hukuki dayanakları, dökümleri ve ayrıntılarını göstermesi, tarafların itirazlarını karşılaması ve Yargıtay denetimine elverişli bulunması gerekir. Kanaat verici olmayan, yetersiz ve denetime elverişsiz bulunan rapora dayanılarak hüküm verilemez. Bu kapsamda bilirkişilerce mahallinde muayene çukurları açtırılmamış, numuneler alınarak laboratuvar ortamında incelenmemiştir. Fiilen gerçekleştirilen dolgunun %60’ının 11.04 pozundaki granüler dolgu, %40’ının da 11.01 pozu kapsamında yapılmış dolgu olduğu tespitinin teknik dayanakları da Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde gösterilmemiştir. Hükme esas alınan rapor bu haliyle de usul ve yasaya aykırı, eksik ve yetersiz olduğu gibi keşfin akabinde hazırlanan ilk bilirkişi heyetinin raporundaki sonuçlarla çelişmekte ve farklılık arz etmektedir. Mahkemece 1. ve 2. bilirkişi kurulunca hazırlanan raporlar arasındaki çelişkiler giderilmemiş, tarafların rapora yönelik hukuki ve teknik itirazları da dayanakları gösterilmek suretiyle karşılanmamış olup, yanlış ve eksik değerlendirme ile hüküm tesisi yoluna gidilmiştir. Mahkemece yapılacak iş; 6100 sayılı HMK 281/3. maddesi uyarınca gerçeğin ortaya çıkması için aynı Kanun’un 266. maddesindeki usule göre konunun uzmanı olan teknik bilirkişilerden yeniden 3 kişilik bir kurul oluşturularak imalat bedelinin hesaplanması ve sonucuna göre davacının bakiye iş bedeli alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi suretiyle hüküm kurulmasından ibarettir.

Uyuşmazlık zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmış olup; davacı yüklenici, davalı İŞ SAHİBİDİR.

 

Devamını Oku..

 

222A0509Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca davalı Dursun hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerekçeyle reddi de doğru değildir. Zira, 6762 sayılı TTK’nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK’nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı Dursun’un da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK’nın 50. maddesi gerekse de TTK’nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Davacı vekili, davalı şirketlerinde içinde bulunduğu Yimpaş Grubunun 1990’lı yıllardan itibaren Almanya başta olmak üzere birçok ülkede yüksek faiz ve paraların her istendiği an geri çekilebileceği garantisiyle binlerce kişiden mevduat topladığını, müvekkili de bu garantilere inanarak toplam 32.000 DM yatırdığını, kendisine makbuz olarak Yimpaş Grubunun Almanya’da kurduğu paravan şirketi olan Yimpas Verwaltungs GmbH şirketine ait makbuz verildiğini, söz konusu yabancı şirketin Türkiye’de kurulu ana şirketler olan davalı şirketlerin ortağı olup, doğrudan bu şirketlerin kontrolünde olduğunu, davalı şirkelerle doğrudan organik bağı bulunduğunu, Almanya’da paravan şirket olarak para toplamak amacıyla kurulan ve aslında hiçbir ticari faaliyeti bulunmayan Yimpas Verwaltungs GmbH şirketi, para toplama faaliyetine son verdikten sonra tüm malvarlığı Türkiye’deki şirketlere aktararak içi boşaltıldığını ve bilerek iflas ettirildiğini, müvekkilinin bu şirkete başvurarak alacağını tahsil etmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, 32.000 DM (16.361,34 EURO) karşılığı 40.491,04 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

UnalhukukDava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacı vekilince dava dilekçesinde müteselsilen tahsil talebinde bulunulmamış olup, dosya kapsamına göre ölen desteğin başıboş hayvana çarpıp kaza yaptığı hususu sabittir. Bu durumda mahkemece, kusur oranları hususunda konusunda ehil bilirkişiden rapor aldırdıktan sonra, sürücü desteğin kusuru oranında davalıyı tazminattan sorumlu tutmak gerekirken, yazılı olduğu şekilde davalıyı zararın tümünden sorumlu tutarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozma sebebi yapılmıştır.

Davacılar vekili, müvekkillerinin murisinin davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracı kullanmakta iken gerçekleşen tek taraflı kazada vefat ettiğini belirterek ıslahla birlikte davacı Hava Çiftçi için 39.125 TL, davacı Hatice Çiftçi için 5.273 TL, davacı Ömer Çiftçi için 4.755 TL, davacı Ayşe Nur Çiftçi 8.347 TL olmak üzere 57.500 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini TALEP ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

6322_21Dava dilekçesinde, Define Töre X’ın adının ve soyadının Eylül Hira Y olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı nüfus müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı dava dilekçesinde; kızı Define Töre X’ın babasının kardeşinin Kars’ta yüz kızartıcı suç işlemesinden dolayı çocuğunun ileride mağduriyet yaşamaması için çocuğun isminin Eylül Hira, soy isminin İli olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Devamını Oku..

emekliye_ek_ikramiye_geliyor_mahkeme_kararini_verdi_h61364_783c1

Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatıyla yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, ücret alacağı, asgari geçimi indirimi alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

YEREL MAHKEMECE, davanın kısmen kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

Hüküm süresi içinde davalılardan DSİ Genel müdürlüğü avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Devamını Oku..

aldatma1

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Davacı, davalının kendisiyle evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR.

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkemece, toplanan delillere göre davalının, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulüyle davacı eş lehine manevi TAZMİNATA HÜKMEDİLMİŞTİR.

Devamını Oku..

 

222A0525Dava paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.

Devamını Oku..

 

Alper Tunga ÜnalSomut olaya gelince; murisin davacı ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir problemin bulunduğu ileri sürülmediği gibi tanık beyanlarından miras bırakanın ölünceye kadar davacı kızı Ayşe ile arasının iyi olduğu, hatta davacının çocuklarını büyüttüğü, evlilikleri sırasında masraflara katıldığı, alınan bir kısım altınların parasını ödediği, bunlar dışında davacı ve davalıların babası, murisin ise ilk eşi olan Hüseyin’in ölümüyle intikal eden 238 parsel sayılı taşınmazın 02.11.1989 tarihinde Nasuh isimli şahsa satıldığı, bu satıştan davalıların payına düşen kısmın dava konusu taşınmazın karşılığı olarak Nasuh tarafından murise ödendiği, ayrıca murisin davalı çocuklarından aldığı senet bedellerini de tahsil ederek ev yaptırdığı anlaşılmaktadır. O halde; belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davacı kızından mal kaçırmak amacıyla temlikte bulunduğunun 6100 sayılı HMK’nın 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlanamadığı gibi davalılara yapılan temlikinin de bedelsiz ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Devamını Oku..

 

222A0509Olay günü saat 13:30 sıralarında mağdurların evine cebir veya tehdit kullanmak suretiyle girdiklerine dair yeterli delil bulunmayan sanıkların TCK.nın 116/1. maddesi gereğince cezalandırılmaları yerine, eylemlerini cebirle işledikleri kabul edilip TCK.nın 116/4. maddesi uyarınca temel ceza tayin edilmesine rağmen aynı Kanunun 116/1. maddesindeki cezanın alt sınırından uygulama yapılmak suretiyle çelişkiye düşülmesi, kasıtlı suçtan mahkûmiyeti bulunmayan, sanıkların yargılama sürecindeki tutum ve davranışları olumlu değerlendirilerek haklarında 5237 sayılı TCK.nın 62. maddesi uygulanmasına karşılık, şahsi ve sosyal durumları ve duruşmada edinilen izlenim itibarıyla yeniden suç işlemeyeceklerine dair olumlu kanaat oluşmadığından bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, TCK.nın 37. maddesi anlamında müşterek faillik durumunun gerekliliği, suçun icrai hareketlerinin bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden konumunda olmaları halinde bu fıkra hükmüne göre ceza verilemeyeceği gözetilmeden sanık Mustafa’nın diğer sanık Özgür tarafından işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine TCK.nın 39. maddesi anlamında yardım eden sıfatıyla katılması suçun birden fazla kişi tarafından işlendiğini göstermeyeceğinden sanıklar haklarında koşulları oluşmadığı halde TCK.nın 109/3-b maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini kanuna aykırıdır.

Devamını Oku..