Blog

 

Davacı, aracının satışı için davalıya vekalet verdiğini, aracın satıldığını ancak satış bedelinin kendisine verilmediğini beyanla 15.575,00 TL satış bedelinin tahsili için yapılan takibe haksız itirazın iptali isteği ile eldeki davayı açmıştır. İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıcerkezkoyavukat-makale-0023ldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Dava konusu olayda, davalı vekilin aracı sattığı ve bedelini de tahsil ettiği halde bu bedel konusunda davacıya bilgi ve hesap vermediği, davacının da bu miktarın tahsili için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, taraf delilleri toplanıp , davalıya hesap verme konusunda ispat imkanı verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

 

resmibelgeDava, miras payının devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. TMK m. 677/1 maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Somut olayda, taraflar arasında miras payının devri konusunda yazılı bir sözleşme bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Davacı vekili, müvekkil davalının müşterek murislerinin vefatı sonrası bir araya gelerek kendilerine intikal eden ve etmesi lazım gelen tüm taşınır ve taşınmaz malların taksimine ilişkin anlaşma yaptıklarını, anlaşma uyarınca murise ait olan ancak hayli yüksek kıymet ifade eden taşınır ve taşınmazların davalıya bırakıldığını, davalının kendisine bırakılan ve devri yapılan miras hisselerine karşılık müvekkili davacıya, Tekirdağ Merkez’de bir daireyi, müşterek murisleri dedeleri müteveffa Fethi Birkandan adına kayıtlı İstanbul, Beykoz, Göksu Mahallesi, 19 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki payını, yine 2007 yılı Nisan ayı sonunda olmak üzere 22.000 TL nakit para ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin anlaşma gereği edimlerini yerine getirdiğini, davalıya isabet eden tüm menkul ve gayrimenkulleri hemen davalıya devir ve teslim ettiğini, davalının Tekirdağ merkezde bulunan dairedeki payını müvekkiline devrettiğini ancak nakden ödenmesi gereken 22.000 TL’yi ödemediğini, buna karşılık 31.04.2007 tarihli bir adet çek tanzim ederek müvekkile verdiğini, 19 ada 10 parsel sayılı taşınmazın devir işlemlerini de en kısa sürede gerçekleştireceğini söyleyerek bu hisseye mukabil 30.000 TL tutarında bir adet teminat çeki verdiğini, davalıya Tekirdağ 1. Noterliğinin 14.07.2009 tarihli 06620 yevmiye no’lu ihtarnamesinin tebliğine rağmen ödemede bulunmadığı gibi İstanbul’da bulunan taşınmazdaki payını da devretmediğini belirterek, 22.000 TL alacağın 30.04.2007 vade tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, 19 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki pay karşılığı 50.000 TL maddi tazminatın da 30.04.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR.

Devamını Oku..

 

dugunedit.jpgSomut olayda; davacı, davalı Filiz ile nişanlı oldukları dönemde, davalı Filiz’in ailesi tarafından evlendikten sonra ikamet etmeleri için kendilerine tahsis edilen ve tapuda davalıların murisi adına kayıtlı olan taşınmazda bir kısım faydalı ve zorunlu masraflar yaptığını ileri sürerek, nişanın bozulması nedeni ile taşınmazın değerini artıran bu masrafların iadesi isteminde bulunmuştur. Buna göre, davacının talebi TMK’nun 120 .maddesinde düzenlenen “nişanın bozulmasına dayalı maddi tazminat” istemi kapsamında olmayıp, sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir. Nitekim dava, yalnızca davacının nişanlısı olan Filiz’e karşı değil, dava konusu taşınmazın tapu maliki olan Kamil Ü.’nün mirasçılarına karşı açılmıştır ve bu durumda uyuşmazlığın çözümü genel mahkemelerin görevi içerisindedir.

Devamını Oku..

 

aile-hekimi-rapor-verecekDava, doktor hatası nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davaya konu edilen olayda, davacı, davalı doktorların hatalı ve yanlış tedavisinden dolayı sağ gözünde iyileşme olmadığını, korneanın zedelendiğini ve bu durumun ödeme yol açtığını iddia ettiğine göre, Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince adli yargı yerinde davalıya yönelik açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece açıklanan yasal düzenleme gözetilerek, davalı doktorlar hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekir.

Davacı Kemal tarafından, davalılar İclal ve diğeri aleyhine 17/01/2007 gününde verilen dilekçeyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 22/10/2015 günlü kararın YARGITAY’ca incelenmesi davacı mirasçıları vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Devamını Oku..

222A0518Somut olayda mahkemece, davalı işyerindeki sendikalaşma süreci kronolojik açıdan irdelenmeli, davacının sendika faaliyetlerinde aktif rol alıp almadığı, işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı ile hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin iş sözleşmelerinin devam edip etmediği, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı, davacının iş sözleşmesinin feshedildiği dönemde sendikaya üye olmayıp iş sözleşmesi feshedilen işçi bulunup bulunmadığı yanında fesihten önce işe alınan bir kısım işçilerin işe başvuru formunda sendika ile ilgili yazılı beyanları da değerlendirilerek feshin sendikal nedenle yapılıp yapılmadığı tespit edilmelidir. Mahkemece, belirtilen hususlar araştırılmaksızın, ayrıca üye olmayan kişinin de sendikal faaliyette bulunabileceği gözetilerek sendikal nedenle feshin üyeliğe indirgenmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Devamını Oku..

 

A photo by Clem Onojeghuo. unsplash.com/photos/HYNOp2CUcbYDava, yeniden inşaat sebebiyle tahliye istemine ilişkindir. Türk Borçlar Kanun’unun 350/2. maddesi hükmüne göre kiralananın yeniden inşa veya imar amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi için açılacak davaların belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulması gerekir. Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir.

Devamını Oku..

sel-seylapİşyeri sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine yönelik davanın, rizikonun seylap kavramı içinde kaldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; sigorta konusu mahallin veya binanın içinden kaynaklanan rizikonun, yangın sigorta poliçesine eklenen Dahili Su Hasarları Klozu ile güvence altına alındığı, sel (seylap) veya su baskını rizikolarının ise, Sel veya Su Baskını Klozu ile sigorta güvencesi altına alındığı, her iki klozun da uygulamada yangın sigortası poliçesi genel şartlarına ek olarak ve istek üzerine verildiği, rizikonun dahili su basması ya da seylap mı olduğu hususunun her somut olaya göre ayrı ayrı nitelendirilmesi gerektiği, eldeki davada da gelen cevabi yazılara göre hasarın seylap değil dahili su teminatı klozu içinde bulunduğunun kabulü gerektiğinden, gerçek zarar miktarı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Davacı vekili, davalı şirkete işyeri sigortasıyla sigortalanmış davalının sahibi olduğu işyerinin bina içindeki bir borunun patlaması nedeniyle sular içinde kaldığını ve hasar talebinin sigorta şirketince karşılanmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 67.000,00 TL hasar bedelinin olay tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini TALEP ETMİŞTİR.

Devamını Oku..

kamulaştırmaDava, kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davalı idarenin sunduğu 1975 tarihli kamulaştırma evrakında kamulaştırılan alanlar ile fen bilirkişi raporunda el atıldığı belirtilen alanların yüzölçümleri farklı olduğundan, kamulaştırılan kısımla ilgili varsa dava dosyasının, yoksa kamulaştırma krokisi dahil ilgili tüm belgelerin getirtilmesinden sonra, önceki kamulaştırmaya konu yol ile davacının kamulaştırmasız el atıldığını iddia ettiği 141 nolu parselde 5926,50 m2, 152 nolu parselde 4534,62 m2 yerin çakıştırılıp, fen bilirkişisi raporunda işaretlettirilmesi suretiyle el atıldığı öne sürülen alanla daha önce kamulaştırılan yerin aynı yer olup olmadığının tespiti için fen bilirkişisinden ek rapor alınması gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ile karar verilmesi, kamulaştırmasız el atma olduğunun tespiti halinde, el atılan kısımların yer bedeli ile, kalan kısımların yüzölçümleri, geometrik şekilleri, kullanım durumları itibariyle değer düşüklüğü olup olmadığı yönünde ziraat bilirkişilerinden rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün YARGITAY’ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçeyle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Devamını Oku..

Processed with VSCOcam with m3 preset

Norm kadro açığı ve ihtiyaç bulunmadığı halde anılan okula fazladan atanan öğretmenlerin, norm kadroyla ilişkilendirilmeksizin norm kadro fazlası olarak atandıkları hususunun belirtilmesi ya da norm kadro açığı bulunan başka okullarda değerlendirilmesi gerekirken, norm kadroya dahil edilmeleri sonucunda hizmet puanı sıralamasına gidilerek davacının norm kadro fazlası olarak belirlendiği görülmüş olup, atandığı tarih itibariyle görev yaptığı okulun norm kadrosuna dahil olan davacının, mevzuata aykırı olarak yapılan atamalar nedeniyle norm kadro fazlası olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.

Isparta İdare Mahkemesi’nce verilen 05/08/2015 günlü, E:2014/1134, K:2015/754 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Dava; Isparta ili, Mavikent Ortaokulunda Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni olarak görev yapan davacı tarafından, norm kadro fazlası olarak belirlenmesine ilişkin 16/10/2014 günlü işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Isparta İdare Mahkemesi’nin 05/08/2015 günlü, E:2014/1134, K:2015/754 sayılı kararıyla; davacının çalışmakta olduğu okula 6287 sayılı Kanun kapsamında yapılan öğretmen atamaları sonucunda, norm kadro yönetmeliğinde belirtilen unsurlardan değişen ders saatleri ve öğrenci sayıları dikkate alınarak hesaplanan norm durumunda davacının norm kadro fazlası olduğu açık olup, idarece buna yönelik tesis edilen işlemde hukuka aykırı herhangi bir yön görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı; usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürdüğü Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Devamını Oku..

cA4aKEIPQrerBnp1yGHv_IMG_9534-3-2Murisin satış vaadinde bulunmayan başka mirasçıları da mevcut olduğundan taşınmazdaki elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete çevrilmeden sözleşmenin ifası mümkün olamayacağından mahkemece davanın reddi gerekirken kabul hükmü kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

KARAR: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelendi.

Devamını Oku..

resmibelge

Ölü kişi aleyhine dava açılamazsa da ortaklığın giderilmesi davalarının özelliği itibariyle paydaşlardan birinin dava açılmadan evvel öldüğünün anlaşılması durumunda, davanın reddedilmemesi, mirasçıları davaya dahil edilerek davanın yürütülmesi gerektiği, yargılamanın yenilenmesine konu somut olayda ise, paydaşlardan biri dava açılmadan önce ölü olduğundan taraf teşkilinin sağlandığı ve hükmün kesinleştiği kabul edilemeyeceğinden mahkemece, ölü paydaşın mirasçılarına dava dilekçesinin usulüne uygun tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerektiğinden, yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Devamını Oku..

ofis işyeriTakip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının; hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da takip dayanağı senede açık atıf yapan İİK’nun 169/a-1. maddesinde yazılı nitelikte bir belge ile ispatlanması gerekmektedir. Somut olayda takip dayanağı 24.09.2014 tarihli 145.950.-TL bedelli bono üzerinde teminat amaçlı verildiğine yönelik herhangi bir kayıt olmadığı görülmüştür. Borçluların itirazlarına dayanak yaptıkları sözleşmede de takip dayanağı bonoya tanzim ve vade tarihi ile miktarı gösterilmek suretiyle yapılmış bir atıf yoktur. O halde, borçlular itirazlarını İİK’nun 169/a-1. maddesine uygun bir belge ile ispat edemediği gibi alacaklının da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanı bulunmadığından mahkemece itirazın reddine karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

A photo by Clem Onojeghuo. unsplash.com/photos/HYNOp2CUcbYİcra ve İflas Kanununun 257. maddesi; “rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malların ve alacaklar ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” hükmünü taşımaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrası ise; “vadesi gelmemiş borçlar için ise belli koşulları taşıması halinde” ihtiyati haciz kararı verilebileceğini belirtmektedir. Davalı-karşı davacı gerek rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş, gerekse henüz vadesi gelmemiş bir para borcu alacağından bahsedilmesi mümkün değildir. Buna göre davalı-karşı davacı aracı ve taşınmazı üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Devamını Oku..

kiskanc-davranmakYapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı kadının aşırı kıskanç davrandığı ve eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK m. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup

Devamını Oku..

photo-1456735190827-d1262f71b8a3Yeni Tapu Sicili Tüzüğünün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği 17.8.2013 tarihten itibaren, ilgililerin mahkemeye müracaat etmeden önce, ilk olarak tapu müdürlüklerine başvurması kaçınılmaz olup, değinilen prosedür izlenmeden mahkeme önüne getirilen davanın dinlenebilme olanağı yoktur. Bunun yanında, ilgililerin tapu müdürlüklerine yaptıkları yazılı ya da sözlü düzeltim başvuruları üzerine, tapu müdürlüklerinin Tüzüğün 75. maddesinde belirtilen araştırma ve soruşturmayı yapmadan verdikleri soyut içerikli ret kararları da davayı mahkeme önünde dinlenebilir hale getirmez. Diğer taraftan, Tapu Sicili Tüzüğünün 75. maddesine aykırı olarak verilen bu tür ret kararlarına karşı ilgililerin aynı tüzüğün 26. maddesine göre itiraz imkanı bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..