Archives: Ağustos 2015

Yargıtay 4.imagesÖzel Hukuk İçtihatları Dairesi 2014/12811 E. ve 2014/13983 sayılı kararı özetle aşağıda ki gibidir; Özet: Haksız olduğu tespit edilen icra takibiyle borçluymuş gibi gösterilen kişinin kişilik haklarının ihlal edildiği kabul edilmeli ve uygun bir manevi tazminata hükmedilmelidir.

Davacı vekili, davalı banka tarafından davacı aleyhine bireysel kredi sözleşmesine dayalı olarak. 18. İcra Müdürlüğü’nün 2005/9880 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, oysa davacı ile davalı banka arasındaki herhangi bir kredi sözleşmesi imzalanmadığını, bu nedenle menfi tespit davası açıldığını, üçüncü şahıslar tarafından davacının adının kullanılarak davalı tarafından gerekli özen ve itina gösterilmeden kredi kullandırıldığını, başlatılan takip nedeniyle davacının mağdur olduğunu belirterek manevi zararının tazminini istemiştir. Davalı vekili ise, davalı bankanın yaptığı işlemlerin yasalara aykırı hiçbir yönünün bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Devamını Oku..

 

yarrgtay.jpg 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331/2 maddesinde; “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum eder.” biçiminde düzenleme yapılmıştır. Yasal düzenleme 6100 sayılı HMK’da düzenlenmiş olup hiç kuşkusuz adli yargı yerinde görülecek davalarda ve adli mahkemeler arasındaki görevsizlik kararlarında uygulanmalıdır. Açıklanan maddede “davaya bir başka mahkemede devam edilmesi” hali düzenlenmiştir. Oysa yargı yolu bakımından görevsizlik kararlarında, davaya başka bir mahkemede devam edilmesi söz konusu olmayıp, kendine has usul kuralları bulunan farklı yargı yerinde yeniden açılan bir dava söz konusudur ve bu dava adli yargı yerindeki davanın devamı niteliğinde değildir.

Devamını Oku..

 

Unalhukuk-hakem (1)Dava; ecrimisil isteğine ilişkindir. Dava konusu arsa vasıflı taşınmazın davacı Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olduğu kayden sabittir. 3533 Sayılı Kanunun 1. maddesindeki düzenlemede; “Umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyeye veya umumi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan ihtilaflardan adliye mahkemelerinin vazifesi dahilinde bulunanları, bu kanun da yazılı tahkim usulüne göre halledilir.” hükmüne yer verilmiştir. Olaya gelince; davada taraflar, 3533 Sayılı Kanunun 1. maddesinde gösterilen kuruluşlardandır. Anılan Kanunun 2570 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi gereğince aralarındaki uyuşmazlığın “Hakem” sıfatı ile çözümlenmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. O halde; tarafların sıfatı ile 3533 sayılı Kanunun 1. ve 4. maddesindeki düzenlemeler dikkate alınarak uyuşmazlığın hakem sıfatı ile çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, genel hükümlere göre incelenip sonuca bağlanması doğru değildir.
(3533 s. Tahkim K m. 1, 4)

Devamını Oku..

unalhukuk-suçörgütü (1)Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 05.03.2015 tarihli 2014/10182 esas ve 2015/27018 sayılı kararı;

Özet: 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek için örgüt kurma” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işleme amacı etrafında fiili bir birleşme ve suç işleme iradelerinde devamlılık bulunması; örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekir. Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir. Somut olayda, sanıkların suç konusu uyuşturucu maddeyi ihraç edebilmek için yurt dışına iki kez boş araç göndererek deneme yapmaları, suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğunu göstermez. Öte yandan, sahip oldukları şirketi, devamlı olarak uyuşturucu madde ticareti yapmak için göstermelik olarak kurduklarını kabule elverişli şüpheyi aşan bir delil de yoktur. Sanıkların örgüt oluşturmak için sayıları yeterli ise de, suç işleme iradelerinde devamlılık ve aralarında hiyerarşik ilişki olduğuna ilişkin delil bulunmadığı, bu nedenle TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek için örgüt kurma” ve dolayısıyla “suç işlemek için kurulan örgüte üye olma” suçlarının unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıklar hakkında bu suçlardan beraat yerine mahkumiyet hükmü kurulması yasaya aykırıdır.

Devamını Oku..

UnalHukuk-adlitıp16.08.2015 tarihinde http://www.milliyet.com.tr’da; “Danıştay sperm tazminatını az buldu. M. K.’un ailesine ödenmesine karar verilen 25 bin TL manevi tazminatı Danıştay az buldu” şeklinde yer alan habere ilişkin Danıştay 10. Dairesinin 25.05.2015 tarihli 2011/6005 esas 2015/2532 sayılı kararı;

İstemin Özeti:Davacıların kızı ve kardeşi olan M. K.’un İstanbul İli, Beşiktaş İlçesinde 3.3.2009 tarihinde ölü halde bulunması üzerine Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesince yapılan otopsi sonucu düzenlenen 18.05.2009 tarihli otopsi raporunun sonuç kısmında iç çamaşırından alınan leke örneklerinde sperm tespit edildiğinin ifade edildiği, ancak Cumhuriyet Savcılığınca yapılan istek üzerine Biyoloji İhtisas Dairesi’nce düzenlenen 3.7.2009 tarihli raporda, anılan raporun gerçeği yansıtmadığı sperm içeren lekelerin yan masada otopsisi yapılan erkek cesede ait olduğu, otopsi sırasında bulaşmış olabileceğinin tespit edilmesi üzerine özensizlik ve ihmale dayalı gerçeğe aykırı düzenlenen rapor düzenlenmesi nedeniyle oluştuğu iddia edilen anne ve baba için ayrı ayrı 100.000,00TL, kardeş için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 250.000,00 TL manevi tazminatın davanın açıldığı tarih itibarıyla hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda; İstanbul 4. İdare Mahkemesince, idarenin dikkatsiz ve özensiz eylemleri nedeniyle hatalı rapor düzenlendiği hususunun sabit olduğu ve olayın meydana gelmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu, kızını ve kardeşini kaybeden davacıların idarenin hatalı uygulaması nedeniyle derin acı ve elem duydukları, bu elem ve acının karşılığı olarak manevi tazminat ödenmesi gerektiği, yine bu hatanın kurum tarafından gerekli inceleme ve araştırma yapılarak düzeltildiği hususları birlikte düşünüldüğünde anne ve baba için 10.000,00 TL, kardeş için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL manevi tazminatın dava açma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi, fazlaya ilişkin istemlerin reddi yolunda verilen 28/12/2010 tarih ve E:2010/771, K:2010/2559 sayılı kararın; taraflarca aleyhlerine olan kısımların temyizen incelenerek BOZULMASI İSTENİLMEKTEDİR.
Savunmaların Özeti : Davalı idarece temyiz isteminin reddi GEREKTİĞİ SAVUNULMAKTADIR. Davacılar tarafından SAVUNMA VERİLMEMİŞTİR.

Devamını Oku..

UnalhukukYargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10.09.2014 tarihli 2013/16170 esas v 2014/11570 sayılı kararı aşağıda paylaşılmıştır;
Rücunun amacı, birlikte sorumlular arasında hakkaniyete göre denge kurmaktır. BK’nun 50. maddesi, hakimin takdirini temel almıştır. Anılan madde buyruğuna göre, ilgililerin birbirlerine karşı rücu hakları olup olmadığını ve varsa kapsamını hakim takdir edecektir. Bu madde, her ne kadar birden çok kimselerin ortak kusurlarıyla zarar oluşturmalarını düzenlemiş ise de; onu izleyen 51. maddedeki birden çok kişilerin değişik hukuksal nedenlerden sorumluluğunda da belirtilen kural geçerlidir. Öyleyse, çok tipli teselsülde de hakim, rücu kapsamını takdir durumundadır. Kusur kapsam belirlemede etkin ise de hakkaniyet, onunla birlikte değerlendirilmesi gereken öğelerdendir. Davalı, Anayasa’nın 72. maddesi gereği, hakkı olan askerlik ödevi sırasında kusuru ile zarara yol açmıştır. Hizmetin karşılığında ücret almaması ve anayasal ödevde bulunması dolayısıyla onun, tazminatın tümüyle sorumluluğu durumunda hakkaniyet öğesi, kapsam belirlemede dikkate alınmamış olma sonucunu doğurur. Şu durum karşısında anılan öğe değerlendirmeye katılarak tazminattan belirli bir indirim yapılmak üzere yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.

Devamını Oku..

Ünal Hukuk BürosuYargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.01.2015 Tarih  2014/1968 Esas 2015/687 sayılı kararı özetle aşağıdaki gibidir;
Özet: Dosya kapsamına göre, 8 ortaklı olan davacı şirketin ortaklarından bir kısmının vefatı sonucu mirasçılarının mirası reddetmesi nedeniyle ortak sayısının 5 olduğu, davaya konu ortaklar kurulu kararının ise 3 ortağın katılımı ile alındığı, oysa TTK’nın 168. maddesi hükmü gereğince anasözleşmenin değiştirilmesine ilişkin kararların ortakların oybirliği ile alınması gerektiği, yeterli toplantı ve karar nisabı olmadan alınan kararın tescil edilmemesinde yasaya bir aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.
(6762 s. TTK m. 168)

Devamını Oku..

iflas-ertelemeYargıtay 6. Hukuk Dairesinin 17.02.2015 tarihli 2014/13724 esas ve 2015/1454 sayılı kararı özetle;

Kiracılık ilişkisi kira sözleşmesinin imzalanması ile doğar ve hüküm doğurur. Zira Borçlar Kanunu’nun hükümlerine göre yapılmış olan kira sözleşmesi tarafları bağlar. Sözleşmenin geçerliliği için kiralananın teslimi şart değildir. B.K.nun 249/1 (TBK.301) maddesinde “kiralayan, kiralananı akitten maksut olan kullanmaya salih bir halde kiracıya teslim etmek ve kira müddeti zarfında bu halde bulundurmak ile mükelleftir.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Yasanın bu hükmüne göre sözleşmenin imzalanmasından sonra kiraya verinin kiralananı kullanım amacına uygun olarak kiracıya teslim etme vazifesi bulunmaktadır. İhtirazı kayıt konulmaksızın sözleşmenin imzalanmış olması kiralananın amacına uygun olarak kiracıya teslim edildiğine karine teşkil eder. Bunun aksini kiracının ispatlaması gerekir. Kira sözleşmesi tarafların rızasıyla, yargı kararı ile veya kiralananın ortadan kalkması ile sona erer. Kira sözleşmesi usulünce sona ermediğine göre davacı ödemekle yükümlü olduğu 10.000 TL kira bedelini ve sözleşme dışı ilişkiden dolayı bağış adı altında ödediği bedelin iadesini talep edemez. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Dava, kiracının kira parası ve bağış olarak ödediği bedelin istirdatı amacıyla yaptığı icra takibine vaki itirazın iptali İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Devamını Oku..

YARGITAYYargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 26.02.2015 tarihli 2014/18318 esas ve 2015/3011 sayılı kararı özetle;

Davacı temyiz dilekçesi ile davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. 18.06.2014 havale tarihli dilekçesi ile, feragat beyanının dikkate alınmamasını talep etmiş ise de, feragat beyanı kesin hükmün sonuçlarını doğuracağından feragat beyanından dönülmesi mümkün değildir. Açıklanan bu sebeplerle davacının feragat beyanı doğrultusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

 

 

Devamını Oku..

indirAşağıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından borçlular hakkında çeklere dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine girişildiği, aynı çeklerle ilgili olarak alınan ihtiyati haciz kararı uyarınca alacaklının gösterdiği adreste haciz işlemi yapılmak istendiğinde icra müdürlüğünce adreste 3. kişinin olduğu ve 3. kişi vekilinin beyanlarının haciz tutanağına geçirilmek suretiyle haciz işleminin gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 79/1 maddesi gereğince, İcra Dairesinin, haciz talebinden itibaren en geç 3 gün içinde haczi yapması gerekir. Yine Aynı Kanunun 85/1 maddesi gereğince, İcra Müdürlüğünce, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı, haczedilecektir. (HGK. nun 10.06.2009 tarih, 12-213/244 sayılı kararı)

Devamını Oku..