Archives: Mart 2016

kamulaştırmaYargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 25.02.2016 tarihli 2015/14049 Esas ve 2016/3542 Karar sayılı ilamında özetle; dava, 4650 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10.maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmaza değerlendirme tarihi olan 2014 yılı yerine 2013 yılı resmi verilerini esas alarak hesaplama yapan bilirkişi kurulu raporuna göre karar verilmesi, dava konusu taşınmazın konumu ,bilirkişi raporunda yazılan özellikleri ve belediye sınırları ve mücavir alan içinde olması gözönüne alındığında tespit edilen metrekare birim değere objektif değer artırıcı unsur ilavesi yapılması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.

Devamını Oku..

icraedit.jpgYargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2016 tarihli 2015/3564 Esas ve 2016/850 Karar sayılı kararında özetle; dava kira sözleşmesinin tapu kaydına şerh verilmesi istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 1009 maddesinde tapu sicilinin beyanlar hanesine yazılabilecek şahsi haklar arasında kira sözleşmesinden doğan haklarda sayılmış ve maddenin 2.fıkrasında da, bu hakların şerh verilmekle o taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 255.maddesinde de, bu hükme paralel bir düzenleme ile bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin sözleşmelerin tapu siciline şerh edilmesi halinde sonraki maliklerin kiracının sözleşme kapsamında taşınmazdan yararlanmalarına izin vermek mecburiyetinde bulundukları belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 312. Maddesinde de taşınmaz kiralarında, sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu siciline şerhinin kararlaştırılabileceği düzenlenmektedir. Kira sözleşmesinden kaynaklanan kişisel hakkın tapu kaydına şerhi bu hakkı güçlendirici bir niteliğe sahip olup mülkiyet hakkının malike verdiği yetkileri daraltmaktadır.

Devamını Oku..

ipotekYargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 21.01.2016 tarihli 2015/3418 Esas ve 2016/246 Karar sayılı ilamında özetle; dava, kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece aylık kira bedeli 1.785,00 TL kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de bu miktarın ne şekilde tespit edildiği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Sözleşmede aylık kira bedelinin 1.500.000.000 (eski) TL olduğu her ayın 1-3 ü arasında peşin olarak ödeneceği, kira artışının her yılın Eylül ayında Devlet İstatistik Enstitüsünün belirlemiş olduğu toptan eşya fiyat endeksi son bir yıl nazara alınarak hesaplanacağı kararlaştırılmıştır. Mahkemece sözleşmede belirlenen aylık kira parası ve artış düzenlemesi uyarınca talep konusu dönem kira alacaklarının tespiti gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin faizle ilgili hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince; Sözleşmede aylık kira parasının her ayın 1-3 ü arasında peşin ödeneceği kararlaştırıldığına göre davalı kiracı aylık kira parasını her ayın 3. Gününe kadar ödeyebilir. Mahkemece hükmedilen aylık kira parasının her ayın 1. Gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi de doğru görülmemiştir.

Devamını Oku..

resmibelgeYargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 21.01.2016 tarihli 2015/33356 Esas ve 2016/697 Karar sayılı ilamında özetle; somut uyuşmazlıkta davacı işçinin davalı işyerinde 20.04.1993-19.04.2013 tarihleri arasında çalıştığı, davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin 12.04.2013 tarihli noter kanalıyla gönderilen fesih bildirimi ile sona erdirilmiş olması nedeniyle 16.04.2013 tarihli ikale sözleşmesine itibar edilemeyeceği, 12.04.2013 tarihinde yapılan feshin haklı yada geçerli bir nedene dayandığının ise davalı işveren tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının davalı şirketteki işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Bu nedenle davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Davacı işçinin kıdemine ve fesih nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 4 aylık ücreti tutarında belirlenmesi doğru bulunmamıştır. Bu tazminatın davacının 6 aylık ücreti oranında belirlenmesi dosya içeriğine uygun düşecektir. Davacının bu yönü kapsayan temyiz itirazları yerindedir.

Devamını Oku..

indirYargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2015 tarihli 2015/8041 Esas ve 2015/8665 Karar sayılı ilamında; dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Tarafların anlaşmasıyla kiralayana kira bedellerine karşılık olarak ticari senet verilebilir. Bu durumda kira alacağının tahsili ticari senede bağlanmış olup ticari senetlerin tahsiline ilişkin hükümlerin uygulanması zorunludur. Ticari senetlerin ciro kabiliyeti bulunduğundan kiracının kiralayana verdiği senedin halen kimin elinde olduğunu bilmesi gerekir. Senet tahsil için bankaya verilmiş ise banka tarafından gönderilen ihbarla senedin kime ödeneceği borçlu tarafından biliniyor demektir. İhbara rağmen ödenmemesi halinde ihtar göndermek suretiyle temerrüt veya iki haklı ihtara konu yapılabilir. Senet bankaya tahsile verilmeyip alacaklının elinde ise alacaklı borçlunun ayağına gidip senedi verip bedelini alması gerekir. Alacaklı bu yola gitmeden doğrudan doğruya icra takibi başlatarak alacağın tahsilini isteyemez. Davacı ticari senetlerin tahsili yöntemine başvurmaksızın kira alacağının tahsili için doğrudan icra takibi yapması usul ve yasaya aykırıdır. Senet bankaya tahsile verilmeyip alacaklının elinde ise alacaklı borçlunun ayağına gidip senedi verip bedelini alması gerekir alacaklı bu yola gitmeden doğrudan doğruya başlattığı genel haciz yolu ile ilamsız takip ile alacağın tahsilini talep edemez.

Devamını Oku..

zamanasimiYargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 12.11.2015 tarihli 2015/29410 Esas ve 2015/30819 Karar sayılı ilamında özetle; davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir. Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı ve tanıklarının beyanlarına itibar edilerek haftanın altı günü 09:00-21:00 saatleri arası oniki saat çalıştığı kabul edilip birbuçuk saat ara dinlenmesinin düşülmesiyle haftalık onsekiz saat üzerinden fazla mesai alacağı hesaplanıp mahkemece hüküm altına alınmıştır. Kabul edilen çalışma gün ve saatleri doğrudur. Ancak, çalışma gün ve saatleri davacı tanıklarının beyanlarına göre belirlenmiştir. Tanıkların beyanlarından, davacı ile tüm çalışma döneminde birlikte çalışmadıkları anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı tanıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre davalı iş yerinde davacı ile birlikte çalıştıkları süre belirlenerek, belirlenen bu süreler için fazla çalışmanın ispatlandığı kabul edilerek, diğer süreler için bu taleplerin ispatlanamadığından reddi gerekir.

Devamını Oku..

6322_21Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2015 tarihli 2013/2-1688 Esas ve 2015/1032 Karar sayılı ilamında özetle; uyuşmazlık; somut olayda davacıya terk ihtarının gönderilmesinden sonra, davacı tarafından şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı olarak boşanma davası açılmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşıp bağdaşmadığı noktasında toplanmaktadır. Terke dayalı boşanma davasında dava açma hakkı, kanunun açık deyimiyle sadece terk edilen eşe ait bulunduğundan, diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş “terk eden eş” konumunda olmakla, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Bu olgu ile diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı eşin gerçekte iddia ettiği gibi terk edilen değil, terk eden eş olduğunun kabulü gerekir. Somut olay değerlendirildiğinde; davacı kadının gösterdiği tanıkların beyanları ve dosya kapsamına göre, davalı (karşı davacı) eşin, davacı (karşı davalı) olan eşini ortak konutu terke zorladığı sabittir. Bu durumda yerel mahkemenin tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesi uyarınca boşanmalarına ilişkin hükümde direnmesi usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

Devamını Oku..