Blog

Dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmaz kumluk olması nedeniyle tespit harici bırakılmış olup, belediye başkanlığından gönderilen yazıda, taşınmazın imar planı içinde, meskun mahal dışında kaldığı ve belediye hizmetlerinden faydalanmadığı bildirilmiş, mahkemece tek inşaat mühendisinden rapor almak suretiyle karar verilmiştir ki; bu durum da Kamulaştırma Kanununun 15. madde hükmüne aykırıdır. O halde; öncelikle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde ve ilgili yönetmeliğinde belirtilen yönteme göre ve ayrıca 11/03/1983 tarih, 1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. – 1998/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütler çerçevesinde; taşınmazın niteliği belirlenmeli, kumluk alan içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkileri, taşınmazın arsa olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışılmalı, taşınmazın niteliğine göre 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı, arsa ise değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, satışına ilişkin belgeler ilgili tapu müdürlüğünden; Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri de ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre eksik veya üstünlüğü yönünden rapor alınmalı, arazi ise net gelir esasına göre değer tespit edilmelidir. Ayrıca, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun arttırılması mümkün değildir.

Davacılar vekili, 08/09/2009 havale tarihli dava dilekçesiyle davacılar murisine ait Karataş ilçesi, İskele köyü 3707 parsel sayılı taşınmazın, Hazine tarafından açılan dava sonucunda, Karataş Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/309-1997/255 sayılı kararıyla tescil harici bırakılmasına karar verildiğini, Türk Medeni Kanunun 1007 nci maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL’nin mahkemenin iptal tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra 13/05/2014 tarihli harçlandırılmış dilekçesiyle dava değerini 3.230.239,60.-TL olarak ISLAH ETMİŞTİR.

Mahkemece, önce 10 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten sonra açılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacıların temyizi üzerine YARGITAY 1. Hukuk Dairesinin 02/11/2011 gün 9187-11222 sayılı kararıyla “zamanaşımının başlangıcının Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/309 E-1997/255 sayılı kararının kesinleştiği 14/09/1999 tarihi olması gerektiği ve buna göre davanın 10 yıllık sürede açıldığı, bu nedenle işin esasına girilerek, arsa veya arazi olmasına göre değerinin tespit edilmesi, üzerinde bina var ise ne zaman yapıldığının ve kişinin iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle hüküm bozulmuş, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulü ile 3.230.239,60.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacılara miras payları oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007 nci maddesine göre açılan tazminat İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

Mahkemece çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, dava tarihi itibarıyla emsal satış yöntemine göre hesaplanan değeri dikkate alınmak suretiyle KARAR VERİLMİŞTİR.

Kural olarak; 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi başlar. 4721 sayılı TMK’nın 1007 nci maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin sona ermesi veya mülkten yararlanma hakkına açık ve kesin müdahalenin gerçekleştiği; somut olayda, taşınmazın kumluk olması nedeniyle tespit harici bırakılması kararının kesinleştiği tarihte başlar.

Tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin tespiti olup, arazi niteliğindeki taşınmaz; başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak DEĞER BELİRLENMELİDİR.

Çekişmeli taşınmaz kumluk olması nedeniyle tespit harici bırakılmış olup, belediye başkanlığından gönderilen yazıda, taşınmazın imar planı içinde, meskun mahal dışında kaldığı ve belediye hizmetlerinden faydalanmadığı bildirilmiş, mahkemece tek inşaat mühendisinden rapor almak suretiyle karar verilmiştir ki; bu durum da Kamulaştırma Kanununun 15 inci madde HÜKMÜNE AYKIRIDIR.

O halde; öncelikle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11 inci maddesinde ve ilgili yönetmeliğinde belirtilen yönteme göre ve ayrıca 11/03/1983 tarih, 1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. – 1998/1 K. sayılı YARGITAY İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütler çerçevesinde; taşınmazın niteliği belirlenmeli, kumluk alan içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkileri, taşınmazın arsa olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışılmalı, taşınmazın niteliğine göre 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı, arsa ise değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmazla bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, satışına ilişkin belgeler ilgili tapu müdürlüğünden; Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri de ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre eksik veya üstünlüğü yönünden rapor alınmalı, arazi ise net gelir esasına göre değer TESPİT EDİLMELİDİR.

Ayrıca, YARGITAY İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun arttırılması MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bu husus 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. – 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de TESPİT EDİLMİŞTİR. Bu nedenle, mahkemece bozma kararından sonra verilen 13/05/2014 tarihli ıslah istemine göre artırılan bedel üzerinden karar verilmesi de DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, YARGITAYdaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine 24.01.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

Kaynak:Corpus
UYARI: Firmamızca basılı ortamdan elektronik ortama aktarılan içtihat metni, tarafımızdan içeriği etkilenmeyecek şekilde değiştirilmiş ve değişikliği yapan algoritma TESCİL ettirilmiştir. Tescil edilmiş içtihat metninin Corpus sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışında herhangi bir ortamda (elektronik veya yazılı) bulundurulması/kullanılması durumunda firmamız tüm kanuni haklarını KULLANACAKTIR.

Bir önceki yazımız olan DELİL TOPLAMA YASAL DEĞİLSE CEZA VERİLEMEZ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.