Nitelikli hırsızlık suçundan şüpheli Turan hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen 04.11.2009 tarihli ve 2009/50943 soruşturma, 2009/24656 esas, 2009/62 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3-c maddesi gereğince iadesine dair, (Antalya Çocuk Mahkemesi)’nin 05.11.2009 tarihli ve 2009/2 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin, (Antalya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)’nin 09.11.2009 tarihli ve 2009/1497 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın 17.01.2010 tarih ve 2009/274/2074 sayılı kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03.02.2010 tarih ve 2010/19362 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Tüm dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, suça konu malların nereden alındığı ve kime ait olduğu hususlarının gösterilmediği, soruşturma aşamasındaki 15.08.2009 tarihli tutanakta şüphelinin söz konusu malları aldığı yeri göstermesine rağmen sahibinin tespit edilemediği cihetle, iddianamenin iadesi kararına yapılan itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Yeni Türk Ceza Adalet Sisteminde benimsenen, “Kişilerin Lekelenmeme Hakkı” ile “Eksiksiz Soruşturma ve Tek Celsede Duruşma” prensipleri uyarınca, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarının makul sürede bütün delilleri toplamaları, sadece mahkumiyetle sonuçlanacağını değerlendirdikleri hususları dava konusu yapmaları, beraatle sonuçlanacağını değerlendirdikleri eylemleri dava konusu yapmamaları, yani bir nev’i filtre görevi yapmaları gerekir.
Bu prensiplerin hayata geçirilebilmesi için mevzuatımızda ilk defa, 5271 sayılı CMK’nın 160/2. maddesi hükmü ile; soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcılarına şüphelinin lehine olan delilleri (de) toplama ve şüphelinin haklarını koruma yükümlülüğü getirilmiş, ayrıca; 170 ve 174. madde hükümleri ile de, iddianamenin iadesi kurumuna yer verilmiştir.
Soruşturma evresi uzun sürebilir. Ancak, kovuşturma evresinin yeni bir delil toplanmasına gerek kalmadan ve bir iki celsede bitirilmesi hedeflenmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 170. maddesinin 3. fıkrasının c) bendinin açık hükmüne göre, iddianamede gösterilmesi gereken hususlar arasında mağdurun kimliği de sayılmıştır.
Nihayet, 5271 sayılı CMK’nın 174. maddesinin 1. fıkrasının b) bendi hükmüne göre de “Suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan” hazırlanan iddianamenin iade edilmesi gerekir.
Somut olayda Cumhuriyet savcısının, suça konu malın kime ait olduğunu araştırmadan ve bunu nereden, ne şekilde alındığını belirlemeden iddianame düzenlemesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu gerekçeler dikkate alındığında, Antalya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nce, iddianamenin iadesine ilişkin itirazın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmekle, kanun yararına bozma isteminin (REDDİNE), müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na (TEVDİİNE), 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bir önceki yazımız olan ÜNİVERSİTENİN ÖĞRENCİSİNİ HAK KAYBINA UĞRATMASI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.