Blog

Taraflar arasındaki “marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.02.2010 gün ve 2009/47 Esas, 2010/31 Karar sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.04.2012 gün ve 2010/5334 Esas, 2012/5434 Karar sayılı ilamı ile;

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

(…Müddeabihi devir eden ve devir alan davacılar vekili, müvekkili M.. E..’ın 2000-2003 yılları arasında M.. E.. S. TURİZM VE OTO KİRALAMA ibareli tanıtım vasıtası ile ticarî faaliyette bulunduğunu; S..P RENT A CAR ve S. OTO KİRALAMA isimleriyle Mithatpaşa Vergi Dairesine vergi kaydını tesis ettirdiğini, M.. E.. S. TURİZM VE OTO KİRALAMA ibareli ticaret unvanını 03.02.2003 tarihinde Ankara Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde tescil ettirdiğini, kurucu ortak olduğu Sarp Ulaştırma Organizasyon Turizm Ticaret Limited Şirketi’nin 06.08.2004 tarihinde ticaret siciline tescil edildiğini, M.. E..’ın 21.03.2003 tarihinde S SARP ibareli 37, 39 ve 43.sınıf hizmetleri içeren markayı adına tescil ettirdiğini, davalı şirketin 07.09.2007 tarihinde S.ibaresini 12, 39 ve 43.sınıf mal ve hizmetler için tescili amacıyla TPE’ye marka tescil başvurusunda bulunduğunu, başvurunun müvekkili markası redde mesnet alınarak kısmen reddedildiğini, davalının ret kararının iptali istemiyle Ankara 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2009/4 esas sayılı dosyasında dava açtığını, davalının kullanımından müvekkilinin bu şekilde haberdar olduğunu, davalı eyleminin müvekkilinin 2003/1411 sayılı markadan doğan haklarına tecavüz ettiğini ileri sürerek davalının müvekkili markasına yönelik tecavüzünün durdurulmasına, tecavüzün giderilmesine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalının S. markasıyla ticarî faaliyete başladığı 02.04.2004 tarihinden itibaren markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre belirlenecek yoksun kaldıkları kazançtan şimdilik 10.000 TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 23.12.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle maddî tazminat miktarını 4.014.998,73 TL’na yükseltmiş, 08.02.2010 tarihli dilekçe ile müvekkili M. E.’ın iş bu davaya dayanak yaptığı 2003/1411 sayılı markasını S. Ulaştırma Organizasyon Turizm Ticaret Limited Şirketi’ne devir ettiğini, devrin TPE marka siciline tescil olunduğunu, davaya markayı devir alan şirketin kaldığı yerden devam edeceğini belirtmiştir.

Davalı şirket vekili, müvekkili şirketin hava taşımacılığı ve lojistik hizmetleri ile ilgili ticarî faaliyette bulunmak üzere 02.04.2004 tarihinde kurulduğunu; anılan tarihten bu yana hava taşımacılığı hizmeti sunduğunu, hava taşımacılığı sektöründe faaliyette bulunabilmenin çok yüksek rakamlara ulaşan yatırım gerektirdiğini, müvekkilinin de çok ciddî yatırım gerçekleştirdiğini, Türkiye’nin ilk tescilli sivil heliportuna sahip olduklarını, ticarî faaliyetlerini 04.08.2004 tarihinde temin etmiş olduğu www.sarpair.com ibareli alan adı altındaki web sayfasında kesintisiz biçimde tanıttığını, müvekkilinin bu alana ve SARP ibaresine çok büyük yatırımlar yaptığını, müvekkilinin kullanmış olduğu SARP AIR, SARP AIR+ŞEKİL, SARP HAVACILIK ve SARP HAVACILIK+ŞEKİL ibareli tanıtım işaretlerinin davacının S SARP+ŞEKİL ibare ve biçimli markalar ile karıştırılabilecek derecede benzer bulunmadığını, müvekkilinin tescilli ticaret unvanını kullandığını, bu unvanın terkini istenmeden kullanımının önlenmesinin veya kullanılmasının hukuka aykırı olduğunun iddia edilemeyeceğini, marka tescil başvurularının reddine dair kararların iptali için açılan davaların derdest olduğunu, müvekkilinin SARP ibareli tanıtım işaretini kullanarak ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandırdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının iş bu davayı kendi ticaret unvanına dayalı değil, mücerret marka hakkına dayalı olarak açtığı, davalının unvanının 02.04.2004 tarihinde tescil olduğu, davacının markasının 21.01.2003 tarihli başvuru sonucunda tescil olduğu, dolayısıyla öncelik hakkının davacıya ait olduğu, davacının davalının ticaret unvanının terkinini istemediği, tescilli ticaret unvanının sicilden terkin edilmeleri anına kadar kullanılmalarında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı, davalının ticaret unvanının tescilli olduğu zaman zarfında kullanımının davacının marka hakkına tecavüz yarattığından da söz edilemeyeceği, ancak, davalı ticaret unvanını tescilli olarak ve unvan kullanımına has biçimde kullanmasına karşın, SARP ibaresini unvan olarak kullanımı aşacak biçimde de kullandığı, davalının bu kullanımı ile markasal kullanımının eş zamanlı olarak başladığı, geniş bir çevreye yayılmış ve çok ciddî yatırımlar ile büyük rakamlara ulaşan ciroların elde edildiği, TTK’nun 20/2. maddesinde yazılı hüküm gereği basiretli bir tacir gibi hareket etme zorunluluğu olan davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşmasının gerçekleştiği zamandan önce, davalının tescilsiz, markasal kullanımına karşı harekete geçmesi gerektiği, davacının uzun süre sessiz kalması sonucunda davalının korunmaya değer bir hukuki durum kazanmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Dairemizin 08.04.2002 gün ve 2002/10860-3275 sayılı kararında belirtildiği üzere sicile kayıtlı bir markanın hükümsüzlüğü için açılan davalar bakımından da 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması görüşü benimsenmiştir. O halde daha sıkı koruma sağlayan tescilli bir markanın hükümsüzlüğü için 5 yıllık hak düşürücü süre uygulandığı halde davalının ticaret unvanın çekirdek unsurunu oluşturan SARP kelimesini tescilsiz marka olarak kullanması nedeniyle davacı tarafından marka hakkına dayalı olarak davalı aleyhine açılan işbu davada 5 yıldan daha kısa süreli olan davalı kullanımına karşı sessiz kalma yoluyla davacının hak kaybına uğradığına ilişkin mahkeme görüşünün kabulü mümkün değildir. Kaldı ki, davalı tarafça yapılan marka tescil başvurularına da itiraz edildiğine göre davalı kullanımına davacının sessiz kaldığının kabulü mümkün değildir. Bu itibarla mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmek gerekmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, marka tescilinden kaynaklanan haklara tecavüzün giderilmesi ve maddi zararın tazmini istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacı tarafın davalı kullanımına uzun süre sessiz kalarak TMK 2. maddesi uyarınca dava açma hakkını kaybettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize müddeabihi devreden davacı gerçek kişi ve devralan şirket vekili getirmiştir.
I- Müddeabihi devreden davacı M.. E.. vekilinin temyiz dilekçesi yönünden yapılan incelemede; davacı gerçek kişi M.. E.., davaya dayanak yaptığı markasını yargılamanın devamında S. Ulaştırma Organizasyon Turizm Tic. Ltd. Şti’ne devretmiştir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 186. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesi hükmü uyarınca; davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçecek ve dava kaldığı yerden devam edecektir.
Somut olayda davacı vekili, müvekkili M.. E..’ın iş bu davaya dayanak yaptığı 2003/1411 sayılı markasını S.Ulaştırma Organizasyon Turizm Ticaret Ltd. Şti.’ne devir ettiğini, devrin TPE marka siciline tescil olunduğunu, davaya markayı devir alan ve yeni müvekkili olan şirketin kaldığı yerden devam edeceğini, müvekkillerinden M.. E..’ın davacı konumundan çıkartılmasını talep ettiklerini belirtmiş durumdadır.
Bu itibarla, davacı M.. E.. vekilinin bu kişi yönünden talep ettiği temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddi gerekmiştir.
II) Müddeabihi devralan S. Ulaştırma Organizasyon Turizm Tic. Ltd. Şti vekilinin temyiz istemi yönünden yapılan incelemede ise, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: 1-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle M.. E.. vekilinin temyiz isteminin reddine,
2-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle müddeabihi devralan davacı S. Ulaştırma Organizasyon Turizm Tic. Ltd. Şti vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.02.2015 gününde oy birliği ile karar verildi.

Bir önceki yazımız olan KİRA SÖZLEŞMESİNİN FESHİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.