Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 09.05.2016 tarihli 2015/9200 Esas ve 2016/3765 Karar sayılı ilamında özetle; dava, bir kısım kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında 22.12.2006 tarihli, iki yıl müddetli, ilk iki yıl kirasının peşin, bundan sonrası için ödeme gününün belirlenmediği kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede makul süre kirası düzenlenmemiş, aylık kiranın üçüncü yıldan itibaren 20.000 USD olacağı ve TCMB döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lira’sı karşılığı ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu durumda hükmedilen alacak sözleşmede düzenlediği gibi talep tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lira’sı karşılığı olarak belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde alacağın USD olarak tahsiline karar verilmesi doğru değildir. Ayrıca 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde ” Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır ” düzenlemesi bulunmakta olup faize hükmederken bu madde hükmü dikkate alınıp gerekli araştırma yapılmadan yabancı para borcuna değişen oranlarda ticari faiz uygulanması doğru değildir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar, davalı ve davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.
Dava, bir kısım kira alacağının tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, taraf vekilleri tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında 22.12.2006 tarihli, 2 yıl müddetli kira sözleşmesi bulunduğunu, davalı kiracının mecuru süresinden önce boşalttığını, ancak davacının bundan haberi olmadığını, anahtarın da davacıya teslim edilmediğini belirterek, 2013 yılı Temmuz ayı ile Kasım ayları arası beş aylık 100.000 USD kira bedelinin reeskont faiziyle TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR. Yargılama sırasında davacının mecura 13.09.2013 tarihinde GİRDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Davalı vekili savunmasında sözleşmenin Tebligatlar başlıklı son maddesine göre tarafların adresinin yasal tebligat adresleri olduğunu, ileride olabilecek adres değişikliklerinin yazılı olarak bildirilmediği takdirde bu adreslere yapılan tebligatların geçerli olacağının düzenlendiğini, davacı kiraya verene 10.07.2013 tarihinde ihtar çekip sözleşmeyi feshettiklerini ve anahtarların 18.07.2013 tarihinde alınması gerektiğinin bildirildiğini, anahtarlar alınmayınca 19.07.2013 tarihinde anahtarların notere tevdi edildiğini, ancak 25.07.2013 tarihinde davacı kiraya veren adresten ayrıldığından tebliğ edilemediğini, davacının yeni adresini bilmediklerinden feshin ve anahtar tesliminin yasalara uygun olduğunu belirterek davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR. Mahkemece yapılan keşif sonucu bilirkişi iki aylık makul süre belirlemiş, mahkemece iki aylık kira karşılığı 40.000 USD kira alacağının, dava tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari faiziyle davalıdan tahsiline KARAR VERİLMİŞTİR.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları YERİNDE DEĞİLDİR.
2- Taraflar arasında 22.12.2006 tarihli, iki yıl müddetli, ilk iki yıl kirasının peşin, bundan sonrası için ödeme gününün belirlenmediği kira sözleşmesi konusunda UYUŞMAZLIK BULUNMAMAKTADIR. Sözleşmede makul süre kirası düzenlenmemiş, aylık kiranın üçüncü yıldan itibaren 20.000 USD olacağı ve TCMB döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lira’sı karşılığı ÖDENECEĞİ KARARLAŞTIRILMIŞTIR. Bu durumda hükmedilen alacak sözleşmede düzenlediği gibi talep tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lira’sı karşılığı olarak belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde alacağın USD olarak tahsiline karar verilmesi DOĞRU DEĞİLDİR. Ayrıca 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde ” Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı parayla açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır ” düzenlemesi bulunmakta olup faize hükmederken bu madde hükmü dikkate alınıp gerekli araştırma yapılmadan yabancı para borcuna değişen oranlarda ticari faiz uygulanması da DOĞRU DEĞİLDİR.
Hüküm bu NEDENLERLE BOZULMALIDIR.
SONUÇ:Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3 üncü madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 inci maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 09/05/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
Bir önceki yazımız olan YETKİ DEVRİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.