Blog

iflas-ertelemeYargıtay 21. Ceza Dairesi’nin 12.01.2016 tarihli  2015/5201 Esas ve 2016/81 Karar sayılı kararında özetle; sanığın, kendisine ait fotoğrafı yapıştırarak başkası adına ikamet nakil belgesi ve nüfus cüzdanı talep belgesi düzenlettikten sonra nüfus müdürlüğüne başvurup aynı gün başkası adına suça konu nüfus cüzdanı tanzim ettirdiğinin iddia ve kabul olunması karşısında, eyleminin “zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik” suçunu oluşturduğu ve hakkında 5237 sayılı TCK’nun 43/1. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında yasal ibarelerin tekrarı ile yetinilerek ve aynı ve benzer suçlardan hakkında verilmiş birden çok mahkumiyet hükmünün bulunmasından bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini yasaya aykırıdır.

Sanığın, kendisine ait fotoğrafı yapıştırarak başkası adına ikamet nakil belgesi ve nüfus cüzdanı talep belgesi düzenlettikten sonra nüfus müdürlüğüne başvurup aynı gün başkası adına suça konu nüfus cüzdanı tanzim ettirdiğinin iddia ve kabul olunması karşısında, eyleminin “zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik” suçunu oluşturduğu ve hakkında 5237 sayılı TCK’nun 43/1 inci maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma NEDENİ YAPILMAMIŞTIR.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle;

1- 5237 sayılı TCK’nun 61 inci maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 5237 sayılı TCK.nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1 inci maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; kanunda öngörülen alt ve üst sınır arasında temel cezayı belirlemek hâkimin takdir ve değerlendirme yetkisi içindedir, ancak Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nun 34, 230 ve 289/9 uncu maddeleri uyarınca hükümde bu takdirin denetime olanak sağlayacak biçimde, hak ve nesafet kurallarına uygun, dosya içeriğiyle uyumlu, yasal ve yeterli gerekçesinin GÖSTERİLMESİ ZORUNLUDUR. Yasa metinlerdeki ifadelerin tekrarı bu metinlerdeki genel nitelikli ölçütler somut olaya ve failine özgülenmediği müddetçe yeterli bir GEREKÇE DEĞİLDİR.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında yasal ibarelerin tekrarıyla yetinilerek ve aynı ve benzer suçlardan hakkında verilmiş birden çok mahkumiyet hükmünün bulunmasından bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini, yasaya aykırı,

2-Kabul ve uygulamaya göre;

T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53 üncü maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.01.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan İŞE İADE DAVASI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.