Archives: Ocak 2016

indirYargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2015 tarihli 2014/17431 Esas ve 2015/19596 Karar sayılı ilamında özetle; kamulaştırmasız elatma tazminat alacağı ilamına dayalı olarak idare aleyhine başlatılan takipte, Akbank T.A.Ş. Etimesgut Şubesi nezdindeki iki adet ATM kira bedelinin bulunduğu hesap üzerine haciz konulduğunu, anılan haczin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddenin son fıkrası ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’na aykırı olduğunu, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 16.08.2012 karar tarihli takip konusu ilamda; İdarenin kamulaştırmasız elatma eylemi 1996 yılından sonrasına ait olup olayda uygulanması gerekli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası Anayasa’ya aykırı görülerek 13.11.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığı kalmamıştır. Böylece 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma davalarında borçlunun gayrimenkul, menkul, hak ve alacaklarına haciz uygulanması hukuka uygundur. Mahkemece, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na dayalı şikayetin reddi ile 5393 sayılı Kanun’a dayalı şikayet hakkında inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

iflas-ertelemeYargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2015 tarihli 2014/10025 Esas ve 2015/19631 Karar sayılı ilamında özetle; eşler, 12.03.1987 tarihinde evlenmiş, 29.12.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 19.04.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Davacı-davalının 643 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 10 ve 11 nolu meskenlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinden; tapuda dava dışı üçüncü şahsa ait olduğu gözüken söz konusu meskenlerle ilgili olarak, bedellerinin evlilik birliği içerisinde ödendiği fakat davalı-davacının mal kaçırmak amacıyla tapuyu üzerine almadığı iddia edilmiş olup, tarafça bu meskenlerle ilgili tasarrufun iptali davası da açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılması gereken; HMK 165. madde uyarınca bu dosya bekletici mesele yapılarak, davanın sonucuna göre söz konusu iki mesken hakkında bir karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06.07.2015 tarihli 2014/18592 Esas ve 2015/8845 Karar sayılı kararında özetle; dava, haklı nedenlerin varlığı iddiasına dayalı limited şirket ortaklığından çıkarılma istemine ilişkindir. Davada davalı gösterilen şirket ortağının payının haczettirilmesini müteakip şirketin tasfiyesinin isteneceğine dair ihbar yazısının şirkete ve tüm ortaklara gönderildiği, davacı şirketin de dava dilekçesinde ve sonraki beyanlarında işbu davayı şirketin fesih ve tasfiyesini engellemek amacıyla açtıklarını beyan ettikleri gözetildiğinde, davanın TTK’nın 551. maddesi ile ilgisi bulunmadığı, söz konusu vakıaya dayanılarak açılan bu davadaki istemin 6762 sayılı TTK’nın 523/4. maddesi ile ilişkili olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Söz konusu kanun hükmü “Esas sermayenin ekseriyetini temsil eden ortakların sayı itibariyle ekseriyeti, aleyhine takibat yapılan ortağın koymuş olduğu sermayenin hakiki bedelini alarak şirketten çıkarılmasına karar verirse” şirketin fesih ve tasfiye olunamayacağı biçiminde düzenlenmiştir. Bu durumda, 551. madde hükmünden farklı olarak ortaklıktan çıkarma için genel kurul tarafından alınacak karar gerekli ve yeterli olup ayrıca çıkarma kararı verilmesi için mahkemeye başvuru gerekmez. Davacı şirket, işbu davaya gerek olmaksızın fesih ve tasfiyesine engel olabileceğinden, işbu dava hukuksal yarardan yoksun olup davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerekir.

Devamını Oku..

iflas-ertelemeYargıtay 21. Ceza Dairesi’nin 12.01.2016 tarihli  2015/5201 Esas ve 2016/81 Karar sayılı kararında özetle; sanığın, kendisine ait fotoğrafı yapıştırarak başkası adına ikamet nakil belgesi ve nüfus cüzdanı talep belgesi düzenlettikten sonra nüfus müdürlüğüne başvurup aynı gün başkası adına suça konu nüfus cüzdanı tanzim ettirdiğinin iddia ve kabul olunması karşısında, eyleminin “zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik” suçunu oluşturduğu ve hakkında 5237 sayılı TCK’nun 43/1. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında yasal ibarelerin tekrarı ile yetinilerek ve aynı ve benzer suçlardan hakkında verilmiş birden çok mahkumiyet hükmünün bulunmasından bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini yasaya aykırıdır.

Devamını Oku..

imagesYargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 02.06.2015 2015/14804 Esas ve 2015/19324 Karar sayılı ilamında özetle; İşverenin yaptığı görev değişikliğini objektif iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanmadığı, görev değişikliğinin davacıyı yıldırmak bir başka ifade ile bezdirmek amacıyla yapıldığı sonuç ve kanaati ile davanın kabulüne karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkeme, bozmaya uyarak isteği kısmen hüküm ALTINA ALMIŞTIR.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. Yücesoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 02.06.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

**YEREL MAHKEME KARARI**

KARAR: Mahkememizce davanın kabulüne dair verilen kararın temyizi üzerine YARGITAY 22. Hukuk Dairesinin ilgili ilamıyla özetle “….Dosya içeriğine göre, davalı işyerinde son olarak Destek Hizmetleri Müdür Yardımcısı olarak görev yapan davacının iş sözleşmesinin, önce Göksu Parkındaki demirbaşların sorumluluğuyla görevlendirilmesi ve bu görevlendirmeyi kabul etmemesi, ardından çiçek satış ofisinde görevlendirilmesi ve görev yazısını tebliğ almayarak işe başlamaması, çalıştığı birimden şikayet gelmesi üzerine yeniden çiçek satış ofisinde görevlendirilmesi ve görev yazısını tebliğ almayarak işe başlamaması sebepleriyle 4857 s. Kanun’un 22 nci maddesi kapsamında geçerli sebeple FESHEDİLDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Davacının iş sözleşmesinin 7 nci maddesinde, davalı işverenin davacıyı her ünvanla Türkiye’nin her yerinde çalıştırma yetkisine ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Davacı işçi, işverenin yaptığı görev değişikliğinin objektif iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanmadığını, görev değişikliğinin kendisini yıldırmak amacıyla yapıldığını İDDİA ETMİŞTİR. Her ne kadar iş sözleşmesinin 7 nci maddesinde işverene gerektiğinde işyeri ve görev değişikliği yapma yetkisi tanınmış ise de bu yetkinin iyiniyet kurallarına uygun olarak KULLANILMASI GEREKİR. Davacı, davalı işverenin sözleşmeden doğan yetkisini iyiniyet kurallarına aykırı olarak kullandığını iddia ettiğine göre, ispat yükü davacı İŞÇİYE DÜŞMEKTEDİR. Bu konuda davacının delilleri sorulup göstereceği deliller toplanmadan ve gerektiğinde iş koşullarını araştırmak açısından bilirkişi görüşüne başvurulmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olup BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR. …” gerekçesiyle BOZULMUŞTUR.

Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma İLAMINA UYULMUŞTUR.

Bozma sonrası yerinde inceleme yapan bilirkişi heyetinden rapor alınmış neticede işverenin yaptığı görev değişikliğini objektif iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanmadığı, görev değişikliğinin davacıyı yıldırmak bir başka ifadeyle bezdirmek amacıyla yapıldığı sonuç ve kanaatiyle davanın kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

İşe başlatmama tazminatı fesih sebebi ve davacının 15 yılı aşkın kıdemi dikkate alınarak 6 aylık ücret alacağı OLARAK BELİRLENMİŞTİR.

Neticede edinilen vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde HÜKÜM KURULMUŞTUR.

HÜKÜM:

Davanın KABULÜNE

Davalı tarafından gerçekleştirilen feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,

Davacının yasal süresi içerisinde işe başlamak için başvurmasına rağmen işverenin süresinde işe başlatmaması halinde ödemesi gereken tazminat miktarının işçinin 5 aylık brüt ücreti olarak BELİRLENMESİNE,

Davacının işe iadesi için davalı işverene süresi içerisinde başvurması halinde hak kazanacağı ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,

Alınması gereken 27,70TL harçtan peşin alınan 18,40 TL nin mahsubuyla bakiye 9,30 TL harcın davalıdan alınıp Hazineye gelir kaydına. Davacı tarafından yatırılan 18,40TL harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine.

Davacı kendisini vekil temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre hesaplanan 1.500,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine.

Davacı tarafından yapılan 672,00TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine.
Taraflarca varsa yatırılıp kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,

Dair; HMK’nın 297, 321/2 nci maddeleriyle 5521 Sayılı Yasanın 8/2, Geçici 1 inci maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 8 gün içerisinde mahkememize sunulacak yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle hükmün temyiz edilebileceğine, temyiz incelemesinin YARGITAY ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağına ilişkin davacı vekilinin yüzünde, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/02/2015

Devamını Oku..

trafik_sigortasinda_yeni_duzenleme_h60193_e48aaYargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 09.12.2015 tarihli 2014/11120 Esas ve 2015/13688 Karar sayılı ilamında özetle; dava, trafik kazasından kaynaklanan hasar bedeli ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar, destek Ali G.’in olayın olduğu yerde refüjdeki fiziki demir bariyerlerin açık bırakılması ve yolun kontrolünden sorumlu olan davalının kusuru nedeniyle meydana gelen kazada dava dışı sürücünün araç ile çarpması sonucu hayatını kaybettiği manevi zarara uğradıkları iddiasıyla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine dava açılmış olup, davada hizmet kusuruna dayanılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

iflas-ertelemeYargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.11.2015 tarihli 2014/9-1558 Esas ve  2015/2538 Karar sayılı ilamında özetle; dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. uyuşmazlık; işverence yapılan feshin geçerli nedene mi yoksa haklı nedene mi dayandığı; varılacak sonuca göre, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır. Davacı iş akdinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini iddia etmiştir. Davalı işveren ise davacının sigara kaçakçılığı yapması nedeni ile şirketin araçlarının x-ray cihazlarından geçirilmek zorunda bırakıldığını ve bu nedenle de masraf verildiğini, şirketin itibarının zarar gördüğünü, şirket sahiplerinin takibata maruz kalma riski ile karşılaştıklarını, iş akdinin bu gerekçelerle ile haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. Dosyada davacının sigara kaçakçılığı yaptığına dair 2004 yılına ait Slovenya gümrüğünde tutulmuş tutanak ile feshe asıl dayanak kılınan Almanya gümrük makamları tarafından tutulan tutanak mevcuttur. Bu masrafların davalı şirket tarafından ödendiği de belli değildir. Davacının iş akdi feshedildikten sonra aracı kullandığını beyan eden davalı tanığı; yurtdışındaki gümrüklerde aracın her seferinde x-ray cihazından geçirildiğini, Türkiye’de ise bazen x-ray cihazından geçirildiğini beyan etmekte ise de davalı taraf aracın hangi gümrüklerde x-ray cihazlarına sokulduğunu ortaya koyamamıştır. Davalı taraf aracı x-ray cihazından geçirmenin bir masraf teşkil ettiği ve bunun şirket tarafından karşılandığına dair dosyaya bir belge sunamadığı gibi bu eylemler neticesinde nakliyenin geciktiğini de kanıtlayabilmiş değildir. Davalı işveren nezdinde çalışan işçi olan tanık beyanlarına göre davacının iş akdinin feshi ölçülü değildir. Feshin geçerli nitelikte olabileceği ancak haklı nedene dayanmadığı gözetilerek kıdem ve ihbar tazminatları taleplerinin kabulü yerine reddine karar verilmesi hatalıdır.

Devamını Oku..

kimler-ise-iade-davasi-acabilir_646x340Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2015 tarihli 2015/5415 Esas ve 2015/20188 Karar sayılı ilamında özetle; ziynet eşyaları kadının kişisel malı olup, erkek eşe iade etmemek kaydıyla hibe edilmedikçe erkek tarafından kadına iade edilmelidir. Dosya kapsamı incelendiğinde, söz konusu ziynetlerin varlığı konusunda çelişki yoktur. Davacı kadın ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının, kayınvalidesi ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra günlük kıyafetleri ile baba evine gece saatlerinde eşi tarafından bırakıldığı, davacı kadının evden ayrılmayı önceden tasarlamadığı, tanık ifadesinde kadının yanında ziynet görmediğini beyan etmiş olduğu, daha sonra kadının tanıklarla beraber eve döndüğünde ziynetlerini bulamadığının tanıklar tarafından ifade edildiği görülmüştür. Böylece,davacı kadının ayrılırken ziynet eşyalarını yanında götürmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ziynet eşyası talebinin kabulü gerekir.

Devamını Oku..

iflas-ertelemeYargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2015 2015/6303 Esas ve 2015/34351 Karar sayılı dosyada özetle; işçinin, iş sözleşmesini emeklilik nedenine dayalı olarak feshetmesine rağmen, başka bir işte çalışmaya başlamasının yasal hakkın kötüye kullanımı olup olmadığı uyuşmazlığın çözümü açısından tartışılması gereken noktayı oluşturmaktadır. İşçinin emeklilik nedeni ile iş sözleşmesini feshetmesinden kısa bir süre sonra, yeniden çalışmasını gerektirecek durumlar ortaya çıkabileceği gibi işçinin bu hakkını kendisi için daha olumlu sonuçlar doğurabileceğini düşündüğü bir başka işyerinde çalışma amacı ile de kullanması mümkündür. Sosyal Güvenlik Hukuku alanında, yaş koşulunu da gerçekleştirmek sureti ile emekli olan işçilere sigorta destek primi ödeyerek çalışma imkanı tanındığı da dikkate alındığında, 1475 sayılı İş Kanunun 14/1-5. maddesindeki düzenleme açısından, kanun koyucunun amacının işçinin çalışma yaşamını aktif olarak sonlandırması olduğundan bahsedilemez. Çalışmakta olduğu iş yerinde yıpranmış olan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ilişkin yükümlülüklerin tamamlayan işçinin, kendisi için çalışma koşullarının daha olumlu olduğunu düşündüğü bir işyerinde çalışma amacı ile bu hakkını kullanması halinde Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı davrandığı kabul edilemez. Yasa ile tanınmış emeklilik nedeni ile fesih hakkının kullanması ile birlikte kıdem tazminatına hak kazanılacağının kabulü gerekir.

Devamını Oku..

6322_21Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2015 tarihli 2015/3287 Esas ve 2015/20140 Karar sayılı kararında özetle; Mahkemece, davalı-davacı kadının eşini sosyal ortamlardan uzak tuttuğu,eşine hakaret ettiği,eşinin akrabalarına saygı göstermediği, davacı-davalı erkeğin de, kadını ve çocukları bırakarak evden gittiği, ortak çocukları ve eşiyle ilgilenmediği,başka bir kadınla güven sarsıcı davranışta bulunduğu belirtilerek taraflar eşit kusurlu kabul edilip, davalı-davacı kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ise de, toplanan delillerden; davalı-davacı kadının eşini sosyal ortamlardan uzak tuttuğu ve eşinin akrabalarına saygı göstermediğinin kanıtlanamadığı ancak eşine hakaret ettiği, davacı-davalı erkeğin ise, mahkemece kabul edilen kusurlu davranışlarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, tarafların eşit kusurlu kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Devamını Oku..

mobbing_glrYargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 24.11.2015 tarihli 2015/23251 Esas ve 2015/33400 Karar sayılı ilamında özetle; işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması için, iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi gerekir. İş sözleşmesini fesheden işçi feshin geçersizliği ve işe iade isteminde bulunamaz. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18/3. D. maddesinde “hamilelik nedeni ile iş sözleşmesinin feshedilmesinin geçersiz olacağı belirtilmiş, 24. madde de ise hamilelik işçi açısından sağlık sebebi ile haklı fesih nedeni olarak doğrudan kabul edilmemiştir. Hamile olan davacı ayrılma iradesi olmadığını, baskı ile ayrılma dilekçesi imzaladığını iddia etmekte ve iki tanık bildirmektedir. Hamilelik sağlık sebebi değildir. Kıdem tazminatı davacıya ödenmiştir. Bu bir çelişkidir. Davacı tanıklardan birinin tanıklık yapmayacağını bildirmiş, ancak vazgeçmemiştir. Bildirilen tanık çağrılmak zorundadır. Tanıklıktan çekinme ancak mahkemeye geldikten sonra mazereti olursa geldikten sonra mümkündür. Eksik inceleme ile çelişki de giderilmeden karar verilmesi hatalıdır.

Devamını Oku..

kimler-ise-iade-davasi-acabilir_646x340Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2015 tarihli 2015/6325 Esas ve 2015/20212 Karar sayılı ilamında özetle; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir.

Devamını Oku..

UnalhukukYargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 08.12.2015 tarihli 2015/13291 Esas ve 2015/19037 Karar sayılı ilamında özetle;  sanığın olay öncesi kullandığını bildirdiği Lustral 50 mg tabletin vasıta sürme veya makine kullanma gibi potansiyel olarak tehlikeli işlerin yapılabilmesi için gerekli zihinsel veya fiziksel kabiliyetleri bozabileceği, çok yaygın olarak bulantı, uykusuzluk, sersemlik hali ve baş ağrısına, yaygın olarak dikkat dağınıklığı, kulak çınlaması, sıcak basması ve esnemeye neden olabileceğinin anlaşılması ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 6487 sayılı Kanunun 19. maddesi ile değişik 48. maddesinin 5. fıkrasının “Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.” şeklindeki ve 7. fıkrasının “Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” şeklindeki amir hükümleri nazara alındığında sanığın aldığı alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altında iken araç sevk ve idare ettiği, dolayısıyla eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi kanuna aykırıdır.

Devamını Oku..

vergi2.jpgYargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2015 tarihli 2014/20903 Esas ve 2015/34116 Karar sayılı kararında özetle; taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. Somut uyuşmazlıkta dosyaya sunulan istifa içerikli ibraname, davacının abisi olan tanığın ve diğer davacı tanığının beyanları ile davalı tanıklarının beyanlarında, davacının yurtdışına gideceği için işyerinden ayrıldığını söylemeleri karşısında, davacının işyerinden haklı bir neden olmadan istifa ederek ayrıldığı açıkça ortadadır. İşverenin kıdem tazminatı ödeyeceğini taahhüt ettiğine dair bir delil de yoktur. Saptanan bu durum karşısında, kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

Devamını Oku..

emekliye_ek_ikramiye_geliyor_mahkeme_kararini_verdi_h61364_783c1Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2015 tarihli  2014/21790 Esas ve 2015/34012 Karar sayılı ilamında özetle; davacı net 1.400,00 TL ücret aldığını iddia etmiş, davalı brüt 1.020,00 TL ücret aldığını savunmuştur. Mahkemece davacı iddiasına göre belirtilen ücrete göre tazminat ve alacaklar hesapları hüküm altına alınmıştır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Öncelikle davacı tanıkları davacının montaj ustası davalı tanıkları ise montaj elemanı olduğunu beyan ettiklerinden usta mı yoksa normal işçi mi olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır. Diğer taraftan yapılan emsal ücret araştırmasında Madeni İşler Esnaf ve Sanatkarlar Odası davacının net 841,37 TL ücretle çalışacağı bildirmiştir. Ancak yapılan emsal ücret tespiti için yapılan araştırma yeterli değildir. İşçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tanık beyanları ile tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Devamını Oku..