Blog

iflas-ertelemeYargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2015 tarihli 2015/10121 Esas ve 2015/34006 Karar sayılı ilamında özetle; taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının hizmet süresinin başlangıcı ve dolayısı ile tazminat ve alacaklara esas sürenin hesabı noktasında toplanmaktadır. Davacı, işyerinde  işe başladığı tarihin Sosyal Güvenlik Kurumu’na işe girişinin geç bildirildiğini ve iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini iddia etmiştir. Davacı tanıklarının beyanı davacının çalışma süresine yönelik beyanları tanıklığa güveni etkileyecek şekilde olduğundan ve tam bir kanaat oluşturmadığından, bu tanıkların beyanlarına itibar edilmemesi gerekir. Mahkemece çalışma süresi davacı tarafından şüpheden uzak ve somut olarak ispat edilemediğinden Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına itibar edilerek davacının diğer istemlerinin bu çalışma süresi esas alınarak değerlendirilmesi gerekir. Çelişkili tanık beyanlarına itibar edilerek hizmet süresinin belirlenmesi hatalıdır.

Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatıyla yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ücret alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

YEREL MAHKEMECE, davanın kısmen kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı, işyerinde 24.05.2010 tarihinde işe başladığını Sosyal Güvenlik Kurumu’na işe girişinin geç bildirildiğini ve 11.10.2012 tarihinde iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatlarıyla yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili, ücret, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının 12.08.2011 tarihinde işe başladığını savunarak, davanın reddine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatıyla yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının kabulüne ücret alacağının dava açıldıktan sonra ödendiğinden reddine KARAR VERİLMİŞTİR.

D) Temyiz: Kararı davalı vekili TEMYİZ ETMİŞTİR.

E) Gerekçe: Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının hizmet süresinin başlangıcı ve dolayısıyla tazminat ve alacaklara esas sürenin hesabı NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR.

İş hukukunda çalışma olgusunu İŞÇİ KANITLAMALIDIR. Çalışma olgusu hukuki fiil olduğundan her türlü delille kanıtlanabilir.

İşçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığı DA ARAŞTIRILMALIDIR.

Diğer taraftan 6100 HMK.’un tanıkla ilgili hükümleri incelendiğinde, 240/1 maddesinde “Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir”,  250. Maddesinde “Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir”  ve 254 üncü Maddesinde ise “Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi, mesleği, adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur” kurallarına YER VERİLMİŞTİR.

Davacı, işyerinde 24.05.2010 tarihinde işe başladığını Sosyal Güvenlik Kurumu’na işe girişinin geç bildirildiğini ve 11.10.2012 tarihinde iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini iddia etmiş, davalı, davacının 12.08.2011 tarihinde işe başladığını savunmuş, davacıya ait hizmet kaydına göre davacının işyerinde 12.08.2011 tarihinde çalışmaya başladığının BİLDİRİLDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR.

Davacı çalışma olgusu konusunda TANIK BİLDİRMİŞTİR. Ancak bu tanıklardan biri Dairemizce aynı gün dosyası incelenen kardeşi Leyla ALPHAN olup, aynı işverene karşı 24.05.2010 tarihinde işe başladığı iddiasıyla DAVA AÇMIŞTIR. Bakırköy 15. İş Mahkemesi’nin E:2012/600 ,K:2014/149 sayılı dosyadaki tanık beyaları ile bu dosyadaki beyanlar değerlendirildiğinde tanık beyanları arasında uyumsuzluk BULUNDUĞU ANLAŞILMAKTADIR.

Tanık Sevinç YARDIM bu dosyada, “2010 yılı Mayıs ayında davalı işyerinde çalışmaya başladığını, davacının da aynı ayda on beş gün sonra çalışmaya başladığını” beyan etmesine karşılık, Bakırköy 15. İş Mahkemesi’ndeki beyanında “2010 yılı Haziran ayında işe başladığını, kendisi işe başladıktan bir hafta sonra davacının çalışmaya başladığını” SÖYLEDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Davacı tanığı Gökmen ÜSTÜNDAĞ bu dosyada, “2010 Mayıs ayında işe girdiğini, davacının kendisinden on beş gün sonra çalışmaya başladığını” ifade ederken, Bakırköy 15. İş Mahkemesi’nin E:2012/600 ,K:2014/149 sayılı dosyasında ise “2009 yılı kış aylarında çalışmaya başladığını, kendisi işe girdikten yirmi gün sonra davacının çalışmaya başladığını” BEYAN ETMİŞTİR. Davacı tanığı Mahmut ALPHAN ise her iki DAVACININ BABASIDIR.

Davacı tanıklarının beyanı davacının çalışma süresine yönelik beyanları tanıklığa güveni etkileyecek şekilde olduğundan ve tam bir kanaat oluşturmadığından, bu tanıkların beyanlarına itibar EDİLMEMESİ GEREKİR. Mahkemece çalışma süresi davacı tarafından şüpheden uzak ve somut olarak ispat edilemediğinden Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına itibar edilerek davacının diğer istemlerinin bu çalışma süresi esas alınarak DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİR. Çelişkili tanık beyanlarına itibar edilerek hizmet süresinin BELİRLENMESİ HATALIDIR.

F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 01/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.