Blog

222A0518Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 18.06.2015 tarihli ve 2014/22296 esas ve 2015/10616 sayılı kararının özetle; boşanma nedeni ile velayeti annede olan küçüğün soyadının değiştirilmesi istemine ilişkindir. Soyadının değiştirilmesi istenen İlayda’nın doğum günü olan 20.09.1999 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321. maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirene kadar aile soyadını taşımalıdır. Çocuğun anne ve babasının 07.01.2002 tarihinde boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Davacının dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Dava dilekçesinde, boşanma nedeniyle velayeti annede olan küçüğün soyadının DEĞİŞTİRİLMESİ İSTENİLMİŞTİR. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı nüfus müdürlüğü tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, dava dilekçesinde; eski eşi Metin Çelik’ten olma çocuk İlayda Çelik’in soyadının kendi soyadı olan “Erdem” olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; davacıyla Metin Çelik’in evliliklerinden soyadının değiştirilmesi istenen İlayda Çelik’in 20.09.1999 tarihinde dünyaya geldiği, davacı Gülşenle Metin Çelik’in İstanbul Merkez 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2001 tarih 715-704 sayılı kararıyla boşandıkları, mahkemece babayla çocuk İlayda Çelik arasında şahsi ilişki tesisine karar verildiği, İlayda’nın velayetinin davacı anne Gülşen Erdem’e BIRAKILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.

2525 sayılı Soyadı Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anneye bırakılması hallerinde velayet hakkına sahip annelerin çocuklarına kendi soyadlarını vermek amacıyla bu tür soyadı değişikliği davalarını AÇTIKLARI GÖRÜLMEKTEDİR.

2525 s. Kanunun 4 üncü maddesindeki düzenlemenin, yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi ilk defa soyadı alınmasıyla ilgili olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321 inci maddesindeki hüküm karşısında, bu kuralın günümüzde sadece bazı istisnai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu Anayasa Mahkemesince de KABUL EDİLMEKTEDİR. Yüksek mahkeme sözü edilen maddeyi Türk Medeni Kanununun 335 ve 336 ncı maddeleriyle Anayasanın 10. ve 41 inci maddelerine aykırılığı nedeniyle İPTAL ETMİŞTİR. Tüm bu maddeler, velayet hakkının kullanılmasında kadın ve erkeğin birbirlerine eşit oldukları ilkesini ön PLANA ÇIKARMAKTADIR. Eski 743 sayılı Türk Medeni Kanununun eşitliğe aykırı hükümleri, bu yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla SON BULMUŞTUR.

Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi hükümleriyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da çok geçerli nedenlerin varlığı dışında yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14 üncü maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği KABUL EDİLMEKTEDİR. Eşitlik ilkesi, Anayasa Mahkemesinin kararında da değinildiği gibi aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirmekte, diğer bir ifadeyle kadın veya erkeğin kendi lehine bir üstünlük yarışına girmesine hukuk düzeni İZİN VERMEMEKTEDİR. Anayasa Mahkemesince iptal edilen yasa maddesi Kanunun kabul edildiği 21.06.1934 tarihinin koşullarına göre misyonunu TAMAMLAMIŞ BULUNMAKTADIR. Esasen aradan geçen zaman içinde yukarıda kısmen değinilen hukuki gelişmeler karşısında iptalinden başka bir çare DE KALMAMIŞTIR. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321 inci maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” hükmünün anayasaya aykırı olmadığına KARAR VERMİŞTİR. Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı Anayasa Mahkemesince de kabul edilmiştir (Anayasa Mahkemesinin 02.07.2009 gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı). Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41 inci maddelerine aykırı bulunarak baba lehine İPTAL EDİLMİŞTİR. Bu maddenin iptalinden önce anne ve babanın sonradan evlenmesi (Türk Medeni Kanununun 292 nci maddesi) ya da aynı Kanunun 27 nci maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuğun babanın soyadını alma imkanı bulunmamaktaydı.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesiyle babasının evli olup olmadığına BAKMAK GEREKİR. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin SOYADINI ALACAKTIR. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra, onun soyadını velayet hakkına vs. nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321 inci maddesindeki düzenleme karşısında MÜMKÜN DEĞİLDİR. Ancak çocuk, ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanununun 27 nci maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek HAKKINA SAHİPTİR. Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici BİR HAKTIR. Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi, hukuki mevzuat da buna CEVAZ VERMEMEKTEDİR. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını DEĞİŞTİRMEK İSTEYECEKTİR. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma YARATACAĞI AÇIKTIR. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anneyle babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin VERMEMESİ GEREKİR.

Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen İlayda Çelik’in doğum günü olan 20.09.1999 tarihinde anne ve babası RESMEN EVLİDİR. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321 inci maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın SOYADINI ALMIŞTIR. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanununun 27 nci maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirene kadar aile SOYADINI TAŞIMALIDIR. Çocuğun anne ve babasının 07.01.2002 tarihinde boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Davacının dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.06.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan NÜFUS KAYITLARININ DÜZELTİLMESİ İSTEMİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.