Blog

Unalhukuk-hakem (1)Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 22.06.2015 tarihli, 2014/22170 esas ve 2015/10808 numaralı kararın özeti ve metni aşağıdaki gibidir; Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Annenin gerçek anne olan Halime olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde Abide, nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren (üçyüz gün içinde doğmuş ise bu durumda anne olarak Halime belirlendiği anda, baba Sait’in belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde yasa gereği baba belirlidir ve babanın da Sait olduğunun kabul edilmesi zorunludur. Bu ise nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür. Bu nedenle, davacı tarafından açılan davanın nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve davaya asliye hukuk mahkemesinde bakılarak işin esası hakkında inceleme yapılması gerekir.

Dava dilekçesinde, nüfus kayıtlarının DÜZELTİLMESİ İSTENİLMİŞTİR. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili Mersin Nöbetçi Aile Mahkemesi’ne verdiği dava dilekçesinde, davacının amcası Mehmet Emin Yalçın ile eşi Emine Yalçın üzerindeki mevcut nüfus kaydının iptaliyle gerçek anne ve babası olan Sait ve Halime Yalçın’ın çocuğu olarak soybağının tespitiyle nüfus kayıtlarının düzeltilmesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR. Mahkemece asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine KARAR VERİLMİŞTİR. Davacı vekilinin dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi talebi üzerine asliye hukuk mahkemesi de dava dilekçesinin görev yönünden reddiyle görevli mahkemenin Mersin Aile Mahkemesi olduğuna KARAR VERİLMİŞTİR.

Soybağı davaları açısından;

Türk Medeni Kanunu’nun soybağına ilişkin 282 nci maddesi düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının kurulmasında ya çocuk ile ana ve babası arasında kan bağının bulunmasının ya da evlat edinme ilişkisinin kurulmasını ARANDIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. Bu açıdan Türk Medeni Kanunu düzenlemesi çerçevesinde, kan bağına dayanan soybağı, yani çocukla biyolojik ana ve babası arasındaki soybağı ve evlat edinme ilişkisi yoluyla kurulan soybağı ayrımını YAPMAK MÜMKÜNDÜR. Türk Medeni Kanunu’nun 282 nci maddesi soybağının kurulmasına ilişkin genel ESASLARI DÜZENLEMİŞTİR. Düzenleme uyarınca ana ile çocuk arasındaki soybağının doğumla kurulacağı ifade edilmiştir (m. 282/1). maddenin ikinci fıkrasında babayla çocuk arasındaki soybağının babanın ana ile evlenmesi, babanın çocuğu tanıması veya hakim hükmüyle KURULACAĞI DÜZENLENMİŞTİR. Üçüncü fıkrada ise kan bağına dayanan soybağının yanında, evlat edinme ilişkisi de evlatlıkla evlat edinen veya evlat edinenler arasında soybağını kuran bir yol olarak KABUL EDİLMİŞTİR.

Türk Medeni Kanununun 282 nci maddesinin birinci fıkrasına göre çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için, çocuğun, ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğduğunun tespit EDİLMESİ YETERLİDİR. Çocuğu doğuran kadının evli olup olmaması soybağının kurulması için ÖNEM TAŞIMAMAKTADIR.

Ana ile evliliğin; çocukla babası arasında soybağını kurabilmesi; hem evliliğin çocuğun doğumundan önce gerçekleşmiş olması, hem de ana babanın çocuğun doğumundan sonra evlenmeleri HALİNDE MÜMKÜNDÜR. Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş olması halinde; Türk Medeni Kanunu’nun babalık karinesini düzenleyen 285 inci maddesi gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu karine olarak KABUL EDİLMİŞTİR. Bu karine uyarınca, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk ile o evlilikte koca arasında SOYBAĞI KURULACAKTIR.

Babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddiyle mümkündür (TMK 286). Bu ise soybağının reddi davasıyla sağlanabilir (TMK 286). Bunun dışında çocukla baba arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılması İMKANI BULUNMAMAKTADIR. Bir diğer deyişle asliye hukuk mahkemesinde açılacak kayıt düzeltme davasıyla baba adının düzeltilerek soybağının reddi İMKANI BULUNMAMAKTADIR. Ancak burada dikkate edilmesi gereken husus şudur; soybağının reddi davası, ancak babalık karinesinin kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını sağlayan BİR DAVADIR. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın, kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için, böyle bir durumda çocukla koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır (TMK m. 39). Örneğin kocanın eşi dışında bir başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, eşinden doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin sona ermesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde DURUM BÖYLEDİR.

Nüfus kayıt düzeltmesi davalarına gelince:

Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi, “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi’’ davalarının konusunu oluşturur. “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi” dir (Nüfus Yönetmeliği m. 143).

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci maddesine göre, kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak, olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar, nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir. Dayanak belgelerindeki bilgilerin aile kütüklerine işlenmesi sırasında yapılmış bir maddi hata söz konusu değil ise aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya değişiklik ancak mahkeme kararıyla YAPILABİLECEKTİR.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35 inci maddesinde “kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez.” ibaresi yer aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin İSTENEBİLECEĞİ KUŞKUSUZDUR.

Önemle vurgulanmalıdır ki; zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.2.1998 gün ve 2-87/77 sayılı). Şu durumda; zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın açılan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi tanık da dinlenebilecektir Buna karşılık, nüfus kütüklerindeki “’doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur (T.K.M m.39. Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 11). İşte bu noktalarda, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtlar”, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan “kayıt düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” OLARAK ADLANDIRILMAKTADIR. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36 ncı maddesine göre her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin İSTENEBİLECEĞİ KUŞKUSUZDUR.

Yukarıda açıklanan hususlar dikkate alındığında soybağı davalarıyla nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar BULUNDUĞU AÇIKTIR.

Somut olaya gelince: davacı vekili, Abide Manış’ın Mehmet Emin Yalçın ve Emine Yalçın üzerindeki nüfus kaydının iptaliyle gerçek anne ve babası olan Halime ve Sait Yalçın’ın çocuğu olarak onların hanesine geçirilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Hemen belirtmek gerekir ki, anne yönünden soybağı doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anneyle çocuk arasında soybağı davalarından söz edilemez. Dolayısıyla soybağı kurulması için hükme GEREK BULUNMAMAKTADIR. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim olduğunun tespitine ilişkin dava gündeme gelebilir. Bu nedenle herhangi bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması, çocukla kadın arasında soybağı kurulduğu ANLAMINA GELMEYECEKTİR. Ancak, söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davalarıyla değil açılacak kayıt düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (TMK m. 39) ve bu dava her türlü delil İSPAT EDİLEBİLECEKTİR.

Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre Abide’yi doğuran ananın öncelikle BELİRLENMESİ GEREKLİDİR.

Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın BELİRLENMESİ MÜMKÜNDÜR. Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden BİR DAVADIR. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocukla koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt DÜZELTME DAVASIDIR.

Annenin gerçek anne olan Halime Yalçın olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde Abide, nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren (üçyüz gün içinde doğmuş ise bu durumda anne olarak Halime Yalçın belirlendiği anda, baba Sait Yalçın’ın belirlenmesi yasa GEREĞİ OLACAKTIR. O halde yasa gereği baba belirlidir ve babanın da Sait Yalçın olduğunun kabul EDİLMESİ ZORUNLUDUR. Bu ise nüfus kaydının düzeltilmesi davasıyla MÜMKÜNDÜR.

Ayrıca, Abide’nin Mehmet Emin ve Emine’nin çocuğu olmadığı halde, yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak kayıt edildiği de İDDİA EDİLMEKTEDİR. Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi OLDUĞU AÇIKTIR.

Bu nedenle, davacı tarafından açılan davanın nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve davaya asliye hukuk mahkemesinde bakılarak işin esası hakkında inceleme yapılması gerekirken aile mahkemesi görevinde olması nedeniyle davanın reddi DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.06.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN MALİYE HAZİNESİ ADINA TESCİLİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.