Blog

spsyal güvenlikYargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.03.2015 tarihli kararında özetle; davacı, davalının Mecliste yapılan konuşma ve daha sonra yapılan basın açıklaması ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia etmektedir. Yerel mahkeme, davalının konuşması ve basın açıklamasının tamamı itibariyle bir suç oluşturmadığı ve kamu kurumu olan TRT’nin hakkında meclis araştırmasının yapılması için TBMM’yi bilgilendirmek amacıyla yapıldığı kanaati ile davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay hukuk genel kurulunun 2013/4-1527 E. ve 2015/1004 k. sayılı karar aşağıdaki verilmiştir.

“Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 03.03.2011 gün ve 2010/417 E., 2011/105 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 4. Hukuk Dairesinin 12.06.2012 gün ve 2011/7955 E., 2012/10281 K. sayılı ilamıyla önce oyçokluğuyla onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine YARGITAY 4. Hukuk Dairesinin 17.12.2012 gün ve 2012/15641 E., 2012/19421 K sayılı ilamı ile.;

(…Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine karar Dairemizce onanmış, davacı İbrahim Şahin vekilinin karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden ele ALINIP İNCELENMİŞTİR.

Davacı, TBMM’de yaptığı konuşmasında davalının, elinde TRT ile ilgili yolsuzluk belgeleri bulunduğu, binden fazla kişinin işten çıkarılarak akraba ve hemşehrilerini işe aldığı, yayın bedeli hakkının haksız yere kullanıldığı, TRT’nin PKK’yı aklama çabası içerisine girdiği, işverenlerin ve cemaatlerin lehine yayın yapıldığı yönünde haksız ve gerçeğe aykırı ithamlarıyla kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek uğradığı manevi zararın davalıya ÖDETİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Davalılar ise, davanın REDDİNİ SAVUNMUŞLARDIR. YEREL MAHKEMECE, davalının açıklamalarının eleştiri niteliğinde olduğu gerekçesiyle DAVA REDDEDİLMİŞTİR.

Davalının konuşmasında “TRT gerçek anlamda kamu hizmeti yapacaksa önce bu genel MÜDÜRDEN KURTULMALIDIR… TRT’nin bütçesi 1,2 milyar lira. İbrahim Şahin’in SÜLALESİNİN KONTROLÜNDEDİR. Burası….yani bu kadar bütçe sayın genel müdürün sülalesine EMANET EDİLMİŞTİR. TRT tarihinde ilkler yaşanıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez TRT, PKK’yı aklama çabasına girdi…” biçiminde doğruluğunu kanıtlayamadığı nitelemelerle eleştiri sınırını aşarak TRT Genel Müdürü olan davacının kişilik HAKLARINA SALDIRMIŞTIR. Somut olaya uygun düşecek miktarda manevi tazminata karar VERİLMESİ GEREKİR.

Açıklanan nedenlerle, YEREL MAHKEMECE davanın tümden reddine karar verilmesi DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından, davacı İbrahim Şahin vekilinin karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442 nci maddeleri uyarınca kabul edilmeli ve Dairemizin onama KARARI KALDIRILMALIDIR…)

gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

YEREL MAHKEMECE, davanın reddine dair verilen hüküm, Özel Dairece önce onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçeyle BOZULMUŞTUR.

YEREL MAHKEMECE, davalının milletvekili olarak hükümet tarafından atanan ve görev yapan bürokratları eleştirmesinin hak ve ödevleri arasında bulunduğu, davacının da TRT Genel Müdürü olarak icraatlarının eleştirilmesini demokratik toplumlarda olduğu gibi hoşgörüyle karşılaması gerektiği gerekçesiyle ilk hükümde direnilmesine KARAR VERİLMİŞTİR.

Direnme hükmünü, davacı vekili TEMYİZ ETMİŞTİR.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; davalının, 08.07.2010 tarihinde T.B.M.M.’de yaptığı konuşma ve 14.07.2010 tarihli basın açıklamasıyla davacının kişilik haklarına saldırıda bulunup bulunmadığı NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR.

Uyuşmazlığın çözümü için “Meclis araştırması” kavramı üzerinde DURULMASI GEREKMEKTEDİR.

Meclis araştırması, “Meclisin, belli bir konuda bilgi edinmek için, milletvekillerinden oluşturduğu bir komisyon tarafından yapılan incelemedir”. Anayasa çerçevesinde, her konuda karar almaya yetkili olan TBMM, herhangi bir konuda hükümet ya da başka kaynaklardan bilgi edinmek yerine, bu bilgiler bizzat ve yerinde edinme yoluna da gidebilir. Bunu, parlamentoların işlevleri gereği doğal hakkı olarak kabul ETMEK GEREKİR. Burada, “belli bir konuda” ifadesiyle, meclis araştırmasının kişilere yönelik değil; nesnel olaylara, kurumlara ya da makamlara ilişkin OLABİLECEĞİ VURGULANMIŞTIR. Meclis araştırması kurumuna Anayasada bu amaçla yer verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre, meclis araştırması, hükümet, siyasi parti grupları veya en az yirmi milletvekili tarafından Meclis Başkanlığına verilecek bir önergeyle istenebilir. Meclis araştırmasının açılıp açılmamasına Meclis Genel Kurulu karar verir. Meclis, meclis araştırması açılmasına karar verdiği takdirde, bu araştırmayı yürütecek olan bir komisyon oluşturur.

Meclis Araştırma Komisyonu, kamu kurum ve kuruluşlarından bilgi alır, inceleme yapar, gerek görürse uzmanların bilgisine de başvurabilir. Devlet sırlarıyla ticari sırlar meclis araştırmasının kapsamı dışında kalır.

Meclis Araştırma Komisyonu inceleme faaliyetlerini bitirdiğinde, bunu bir rapor halinde Meclise sunar. Bu rapor hakkında Genel Kurulda genel görüşme açılır (İç Tüz.m. 104). Ancak, görüşme sonunda herhangi bir karar alınması ve siyasi veya cezai ya da hukuki sorumluluk söz KONUSU DEĞİLDİR. Fakat, araştırmada elde edilen veri ya da bulgulara dayanarak, hükümet ya da bir bakan hakkında gensoru önergesi verilebilir veya meclis soruşturması açılabilir ya da kusurlu görülen kamu görevlileri için yetkili mercilere suç duyurusunda bulunulabilir. Raporda kanuna ya da hukuka aykırılık yönünde iddia ya da tespitler varsa bu yetkili makamlar için bir ihbar niteliğine dönüşebilir. Bunlar, Meclis araştırması sonrası elde edilen verilere göre işletilebilecek olan AYRI MEKANİZMALARDIR.

Meclis araştırması, sadece Meclise belli konularda bizzat inceleme yaparak bilgi edinme ve aydınlanma imkanı sağlar. Kuşkusuz, bu bilgiler TBMM’yi yeni bir kanun yapmaya ya da mevcut kanunlarda değişikliğe doğru da yönlendirebilir. Yayımlanarak o konuda kamuoyu da bilgilendirilebilir. (Tanör, Bülent/ Yüzbaşıoglu, Necmi: 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, Beta, 11. Baskı – Mart 2012, İstanbul, s.310).

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalının, 08.07.2010 tarihinde T.B.M.M.’de yaptığı konuşma ve 14.07.2010 tarihli basın açıklamasıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu İLERİ SÜRÜLMEKTEDİR. Davalı ise dava konusu konuşma ve basın açıklamasının, TRT hakkında meclis araştırması yapılması için meclisi bilgilendirmek amacıyla YAPILDIĞINI BELİRTMEKTEDİR.

Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalının konuşması ve basın açıklaması bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı, kamu kurumu olan TRT hakkında meclis araştırması yapılmasını sağlamak için Meclisi bilgilendirmek amacıyla yapıldığı ve eleştiri sınırları içerisinde KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.

Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler dava konusu yazıda ve basın açıklamasında kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan bahisle Yerel Mahkeme direnme kararının bozulması yönünde görüş beyan etmiş iseler de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu TARAFINDAN BENİMSENMEMİŞTİR.

Bu durumda YEREL MAHKEMECE; dava konusu konuşma ve basın açıklamasının TRT’nin işlem ve faaliyetlerine dair milletvekili olarak kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla, eleştiri sınırları içerisinde kalan açıklamalardan ibaret olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir İSABETSİZLİK BULUNMAMAKTADIR.

O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının ONANMASI GEREKİR.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.03.2015 tarihinde OYÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLDİ.”

 

Bir önceki yazımız olan NİSPİ VEKALET ÜCRETİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.