Blog

Dava, düğün merasimi kapsamında çekilen kamera kayıtlarının bozuk olmasından dolayı ayıplı hizmet nedeniyle manevi tazminat İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacılar vekili tarafından manevi tazminatın miktarı yönünden süresi içinde TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Davacılar vekili; müvekkillerinin 14.06.2014 tarihinde davalılar Mehmet ve Nuran ..t’a ait G…t Plaza da düğün yaptıklarını, sözleşmeye göre 1.900.00 TL iş bedelini ödediklerini, ancak sözleşme kapsamındaki video çekimlerinin bozuk, izlenemez olduğunu, belirterek tekrar yaşanması mümkün olmayan bu özel günün kaydedilememesi nedeniyle duyulan üzüntünün yol açtığı manevi zarara karşılık her bir davacı için 10.000,00’er TL’den toplam 20.000,00 TL’nin davalılardan TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR.

Davalılar vekili davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR. Mahkemece her bir davacı için 1.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş, hüküm davacılarca TEMYİZE GETİRİLMİŞTİR.

Taraflar arasında 14.06.2014 tarihinde nikah merasimi için yapılan salon kiralama sözleşmesinde; kamera çekimi işinin de ücrete dahil olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre kamera kayıtlarının eserin reddini gerektirecek ölçüde ayıplı OLDUĞU ANLAŞILMAKTADIR.

Davalıların sözleşmeye aykırı olarak, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek düğünün görüntülerinin kaydını SAĞLAYAMADIKLARI SABİTTİR. Nikah, düğün gibi özel öneme sahip, insan hayatında genellikle bir kez yaşanan telafisi mümkün olmayan, önemli günlerin belgelenememiş olmasının, gelin ve damat, hatta yakınları için yaşam boyu üzüntü kaynağı OLACAĞI TARTIŞMASIZDIR. Bu gibi günlerin yaratacağı anılar, kişiliğe bağlı olup, kişisel hak, maddi ve manevi çıkar sağlarlar.

Bu gibi sözleşmeye aykırı davranışların niteliği, özel hal ve şartları nedeniyle TBK’nın 49 uncu maddesinde düzenlenen haksız fiile dönüştüğü, davacıların kişilik haklarının MK’nın 24 üncü maddesi ve TBK 58 inci maddeleri anlamında zedelendiği mahkemenin DE KABULÜNDEDİR. Bu yasal düzenlemelere göre kişisel hakları haksız tecavüze uğrayan (haleldar olan) kimse uygun ölçüde manevi tazminat isteyebilir.

Borçlar Yasası’nın 47 nci maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete UYGUN OLMALIDIR. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da AMAÇ EDİNMEMİŞTİR. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına GÖRE BELİRLENMELİDİR. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan KADAR OLMALIDIR. 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı YARGITAY İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da AÇIKÇA GÖSTERİLMİŞTİR. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir BİÇİMDE GÖSTERMELİDİR.

Dava konusu olayın gelişimi, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına takdir olunan 1.000,00’er TL manevi TAZMİNAT AZDIR. Daha uygun bir manevi tazminat TAKDİRİ GEREKİR. Öte yandan davalı sıfatı düzeltilmesine rağmen karar başlığında G.. Plaza’nın yazılması da doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle davacılar yararına BOZULMASI GEREKMİŞTİR.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.04.2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan ÇEKTEKİ CİRO İMZASININ SAHTE OLDUĞU İDDİASI İLE AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.