Blog

Dava, davacının şirket ortaklığına dayanan Bağ-Kur sigortalılığının 31/03/2005 tarihi itibariyle iptali ile müracaat tarihi itibariyle 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması ve aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir. Somut olayda, davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında yaptığı prim ödemelerinin 30/11/2004 tarihine kadar olan sigortalılık süresini karşıladığı anlaşıldığından 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesine göre davacının Bağ-Kur sigortalılığının bu tarih itibariyle durdurulması gerekmektedir. Bu durumda, davacının 15/03/2007-2010/6. ay arasındaki 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında geçen çalışmalarının geçerlilik durumuna engel olan bir çakışan sigortalılık durumu kalmamaktadır. Bu nedenle, 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesi doğrultusunda davacının 30/11/2004 tarihinde Bağ-Kur sigortalılığının durdurulmasına karar verilmesi gerekirken şirketin vergi kaydının son bulmuş olması nedeniyle 31/03/2005 tarihi itibariyle sigortalılığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, davacının 30/11/2004 tarihinde 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesine göre durdurulan Bağ-Kur sigortalılığı ve 08/10/1978-28/10/2011 tarihleri arasında devam eden 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki çalışmaları dikkate alındığında, 3600 prim gün sayısını 06/02/2009 tarihinde tamamlamış olması sebebiyle 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesinin (C) fıkrası hükmüne göre tahsis talep tarihinde 58 yaşını tamamlamış olması gerekmektedir. Davacı, 58 yaş şartı ile birlikte Yasada belirtilen diğer koşulları tahsis talep tarihinde sağlamaktadır. Ancak, gerekçede 55 yaş şartını yerine getirdiğinin belirtilmiş olması doğru olmamıştır.

Davacı, 31/03/2005 tarihi itibariyle şirket ortaklığından dolayı zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının iptaline, SSK’dan yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine, bağlanacak aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne KARAR VERMİŞTİR.

Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava, davacının şirket ortaklığına dayanan Bağ-Kur sigortalılığının 31/03/2005 tarihi itibariyle iptaliyle müracaat tarihi itibariyle 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması ve aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesi İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

Mahkemece, davanın kabulüne, davacının 31.03.2005 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiğinin ve tahsis talep tarihi itibariyle 506 sayılı Yasa’nın 81/C maddesi gereğince yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitiyle tahsis talep tarihini takip eden 01.12.2011 tarihi itibariyle aylığın bağlanmasına ve aylıkların hakediliş tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine KARAR VERİLMİŞTİR.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 08/10/1978-28/10/2011 tarihleri arasında 2774 gün 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında çalışmalarının bulunduğu, 11/08/2000 tarihinde …l Tic. ve San. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu, şirketin vergi kaydının 31/03/2005 tarihi itibariyle son bulduğu ancak şirketin ticaret sicil kaydının 31/07/2013 tarihinde resen terkinle sonlandırıldığı, 04/10/2000 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılık tescilinin yapıldığı, 01/11/2011 tarihinde tahsis talebinde BULUNDUĞU ANLAŞILMAKTADIR.

Şirket ortaklarının sigortalılığı tamamen resmi kayıtlara dayandığından bu sigortalılığın iptali ancak Yasadaki sona erme hallerinin gerçekleştiğinin kanıtlanması DURUMUNDA OLANAKLIDIR.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasanın değişik 24 üncü maddesine göre, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılanlar iki GRUBA AYRILMIŞTIR. Birinci grup sigortalılar, 24 üncü maddenin (a) bendinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen sigortalılar, ikinci grup sigortalılar ise (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde sınırlı olarak belirtilen şirket ortağı OLAN SİGORTALILARDIR. Hiç kuşkusuz bir kimsenin sigortalı sayılması için ön koşul yukarıdaki bentlerin öngördüğü koşullara sahip olmayla MÜMKÜNDÜR. Sigortalı olma ön koşullarının (a) bendiyle diğer bentler arasında belirgin farklılıklar gösterdiği madde İÇERİĞİNDEN ANLAŞILMAKTADIR.

Şöyle ki, 24 üncü maddenin (a) bendi dışında kalan (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde belirtilen sigortalılardan sayılmak için ön koşul (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde sayılan şirketler ortağı OLMAK YETERLİDİR. Başka bir anlatımla, şirket ortaklarının zorunlu Bağ-Kur üyesi olması için 24 üncü maddenin (a) bendinin öngördüğü koşullara sahip olmaları ZORUNLU DEĞİLDİR.

5510 sayılı Yasanın 5754 sayılı Yasayla değişik 4 üncü maddesinde de sigortalı sayılanlarla ilgili benzer bir HÜKÜM BULUNMAKTADIR. Söz konusu Yasanın 4/1-b maddesi, eski Bağ-Kur sigortalılığının devamı NİTELİĞİNDEKİ SİGORTALILIKTIR. Maddeye göre; ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle basit veya gerçek usulde vergi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar ve Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin tüm ortakları sigortalı olarak kabul edilir.
Söz konusu hükümler doğrultusunda, şirket ortakları yönünden Bağ-Kur kapsamında sigortalı sayılabilmek için limited şirket ortağı olmak yeterli olup şirketin faaliyetinin olup olmamasının bir ÖNEMİ BULUNMAMAKTADIR.
1479 sayılı Yasanın sigortalılığın bitimini düzenleyen 25/1-c maddesinde şirketlerle ilgisi kalmayanların, çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten, 25/1-e bendinde ise; iflasına karar verilmiş olan tasfiye halindeki şirket ortaklarının, mahkemece tasfiyesine karar verildiği tarihten bir gün önce sigortalılığın sona ERECEĞİ DÜZENLENMİŞTİR.

Ayrıca, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinde de; sigortalılığın sona erme halleri düzenlenmiş olup anılan maddenin 3 üncü fıkrasında; limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kurulu üyeliklerinin sona erdiği tarihten, iflas veya tasfiye durumuyla münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararıyla iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararıyla tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların talepte bulunmaması halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili memurluğunca tescil edildiği tarihten itibaren sona ERECEĞİ DÜZENLENMİŞTİR.

Bu açıklamalara göre, … Tic. ve San. Ltd. Şti.’nin ortağı olan davacı, şirket ortaklığı devam ettiği sürece 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur (5510 sayılı Yasanın 4/1-b) sigortalısı olarak KABUL EDİLMELİDİR.

Ancak, bu aşamada, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı ile 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaları bakımından çakışan sigorta sorunu ortaya çıktığından bu durumun da yasal mevzuat açısından DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

“Çakışan sigortalılık sorununu” gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ULAŞTIRMAYA ÇALIŞMIŞLARDIR. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında BULUNMAMASI GEREKİR. Anılan yasanın 3 üncü maddesinin I. ( F ) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” ( K ) bendinde ise. “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı” belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24 üncü maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması KOŞULU GETİRİLMİŞTİR. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Kararı).

5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33 üncü maddesiyle değişik 53 üncü maddesinde “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” hükmü YER ALMAKTADIR. 5510 sayılı yasanın 53 üncü maddesinde 6111 sayılı yasanın 33 üncü maddesiyle yapılan bu değişiklik 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önceki süreler İÇİN UYGULANAMAYACAKTIR.

5510 sayılı yasanın 53 üncü maddesinin 6111 sayılı yasayla değiştirilmeden önceki halinde ise; “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” HÜKMÜ BULUNMAKTADIR.

Davacının çakışan sigortalılıkları bakımından yukarıda yer alan mevzuat kapsamında değerlendirme yapıldığında, 04/10/2000 tarihinde önce başlayan sigortalılığının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık olduğu, 15/03/2007-2010/6. ay arasındaki 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki çalışmaların bu sigortalılığı sona erdirmeyeceği, 5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33 üncü maddesiyle değişik 53 üncü maddesinin yürürlük tarihinden itibaren ise 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamındaki çalışmalara üstünlük tanınması GEREKTİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Kurum tarafından da 5510 sayılı Yasanın 53 üncü maddesi dikkate alınarak mevzuat doğrultusunda davacının çakışan sigortalılık durumunun DÜZENLENDİĞİ ORTADADIR.

Bununla birlikte, 04/04/2015 tarih ve 6645 s. Kanunun 56 ncı maddesiyle 5510 s. Kanuna geçici 63 üncü madde eklenmiş olup “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur.” HÜKMÜ GETİRİLMİŞTİR.

Somut olayda, davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında yaptığı prim ödemelerinin 30/11/2004 tarihine kadar olan sigortalılık süresini karşıladığı anlaşıldığından 5510 sayılı Yasanın geçici 63 üncü maddesine göre davacının Bağ-Kur sigortalılığının bu tarih itibariyle DURDURULMASI GEREKMEKTEDİR. Bu durumda, davacının 15/03/2007-2010/6. ay arasındaki 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamında geçen çalışmalarının geçerlilik durumuna engel olan bir çakışan sigortalılık DURUMU KALMAMAKTADIR. Bu nedenle, 5510 sayılı Yasanın geçici 63 üncü maddesi doğrultusunda davacının 30/11/2004 tarihinde Bağ-Kur sigortalılığının durdurulmasına karar verilmesi gerekirken şirketin vergi kaydının son bulmuş olması nedeniyle 31/03/2005 tarihi itibariyle sigortalılığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi HATALI OLMUŞTUR.

Ayrıca, davacının 30/11/2004 tarihinde 5510 sayılı Yasanın geçici 63 üncü maddesine göre durdurulan Bağ-Kur sigortalılığı ve 08/10/1978-28/10/2011 tarihleri arasında devam eden 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki çalışmaları dikkate alındığında, 3600 prim gün sayısını 06/02/2009 tarihinde tamamlamış olması sebebiyle 506 sayılı Yasanın geçici 81 inci maddesinin (C) fıkrası hükmüne göre tahsis talep tarihinde 58 yaşını tamamlamış OLMASI GEREKMEKTEDİR. Davacı, 58 yaş şartıyla birlikte Yasada belirtilen diğer koşulları tahsis talep TARİHİNDE SAĞLAMAKTADIR. Ancak, gerekçede 55 yaş şartını yerine getirdiğinin belirtilmiş olması DOĞRU OLMAMIŞTIR.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup BOZMA NEDENİDİR.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve HÜKÜM BOZULMALIDIR.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01/03/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

Bir önceki yazımız olan AYIPLI MAL SATIMI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.