Sanık, mağdur ya da bir başkasının maldan yararlanmamasını bizzat malın kendisine zarar vererek, bu surette malın işlevini yerine getiremez hale sokarak gerçekleştirmektedir. Zarar bizzat malın kendisinde meydana gelmekte, dolayısıyla mağdur malını özgülediği amaç doğrultusunda kullanamamaktadır. Sanığın, mala her hangi bir zarar vermeden yapacağı eylemlerle mağdurun maldan yararlanmasına engel olması halinde, burada mala zarar verme suçu oluşmayacaktır.
“….. Bozmak; bir şeyin niteliğinin değiştirilmesi, o şeyin özgülendiği hizmeti yerine getiremez bir hale sokulmasıdır.
Kullanılamaz hale getirmek, bir şeyin özgülendiği görevini yerine getiremez hale sokulmasını ifade etmektedir.
Mala zarar verme suçunda korunan hukuki yarar mülkiyet hakkı olup, bu suçta sanık, mağdurun mal varlığında bir azalmayı gerçekleştirmekte, bu maldan mağdur ya da bir başkası yararlanamamaktadır.
Sanık, mağdur ya da bir başkasının maldan yararlanmamasını bizzat malın kendisine zarar vererek, bu surette malın işlevini yerine getiremez hale sokarak gerçekleştirmektedir. Zarar bizzat malın kendisinde meydana gelmekte, dolayısıyla mağdur malını özgülediği amaç doğrultusunda kullanamamaktadır. Sanığın, mala her hangi bir zarar vermeden yapacağı eylemlerle mağdurun maldan yararlanmasına engel olması halinde, burada mala zarar verme suçu oluşmayacaktır.
Olayımızda, sanık, birden fazla bağımsız parçadan oluşan köy su şebekesinden katılanın evine giden su hattındaki ‘T’ şeklindeki su borusunu, bu parçaya zarar vermeden, bulunduğu yerden çıkararak boruyu tıkamış ve katılanın evine su gitmesini önlemiştir. Ana su şebeke hattından köyün evlerine giden tesisat köylüler tarafından çekilmiş olup, ‘T’ borusu ve katılanın evine kadar giden hat üzerindeki mülkiyet hakkının katılana ait olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Sanık tarafından gerçekleştirilen eylem ise, köy tüzelkişiliğine ait ana su şebekesinden katılanın evine su gitmesini sağlayan ‘T’ şeklindeki dirsek borunun yerinden çıkarılıp o kısmın tıkanarak katılanın evine su gitmesinin önlenmesidir.
Katılanın iddiası, sanık savunması, tanık anlatımları, olay yeri tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere; sanık atılı eylemi gerçekleştirirken suça konu ‘T’ şeklinde tabir edilen boruya her hangi bir zarar vermemiştir. Suça konu eşya üzerinde tamir ve sair bir işlem yapılmasına gerek de bulunmamaktadır.
Burada sanığın eylemi nedeniyle malda bir zarar meydana gelmemekle birlikte, yine suça konu borunun sanık tarafından yerine takılıncaya kadar geçen 3 gün boyunca katılana ait eve su gitmemiş, dolayısıyla katılan dolaylı bir zarar görmüştür.
Buradaki hukuki sorun; mala zarar verme suçlarındaki zarar kavramı, suça konu eşyanın bizzat kendisine verilen zarar mıdır, yoksa mal sahibinin eşyayı özgülediği amaç doğrultusunda kullanamaması nedeniyle uğrayabileceği ‘dolaylı zararlar’ da bu kapsamda kabul edilebilecek midir?
Sanığın eylemi nedeniyle suça konu ‘T’ borusunda TCY’nın 151/1. maddesinde yazılı seçimlik hareketlerden her hangi biri gerçekleşmemiştir. Katılanın şikâyeti üzerine, katılanın bir işlem yapmasına gerek kalmadan, bizzat sanık emek ve mesai harcayarak suça konu eşyayı yerine takmıştır. Dolayısıyla, sanık tarafından müdahale edilen boru hattını suçtan önceki hale getirmek için katılan tarafından yapılmış bir masraf ve harcanmış bir emek bulunmamaktadır. Sanığın tek zararı, içme suyunu 3 gün süreyle alamamak nedeniyle uğradığı zarardır.
TCY’nın 151/1. maddesi ve gerekçesi ile suçta korunan hukuki yarar birlikte değerlendirildiğinde; kişilerin mallarına yönelik eylemler nedeniyle uğrayabilecekleri ‘muhtemel zararlar’ bu suçun oluşması açısından yeterli değildir. Yasa koyucu nelerin zarar kapsamında olduğunu tahdidi olarak madde metninde saymıştır. Suç nedeniyle uğranabilecek dolaylı ve muhtemel zararların mala zarar verme suçunun oluşması için yeterli kabul edilmesi durumunda, bu tür bir uygulama, yasa koyucunun iradesiyle çelişeceği gibi, TCY’nın 151/1. maddesinde yazılı seçimlik hareketler dışındaki mala yönelik her türlü müdahaleler de bu suçu oluşturabilecektir.
Bütün bu nedenlerle; sanığın eylemi nedeniyle katılanın malında TCY’nın 151. maddesinin aradığı anlamda bir zarar meydana gelmemesi nedeniyle mala zarar verme suçunun maddi unsuru oluşmamıştır.
Ayrıca; suça konu borunun ana dağıtım şebekesi köy tüzel kişiliğine ait içme suyu hattıdır. Sanığın eylemi, su dağıtım hattına ve bu hattın bölümlerine zarar vermeden, sadece hattın bir parçası olan ‘T’ diye tabir edilen boruyu yerinden çıkararak katılanın evine geçici süreyle içme suyu gitmesini önlemektir.
Sanık savunması ve tanık beyanlarına göre; sanık, katılanın suyu sürekli açık bırakması ve diğer şebekelere yeterince su gitmemesi nedeniyle atılı eylemi gerçekleştirmiş ve katılanın içme suyundan yararlanma hakkını geçici süreyle ortadan kaldırmıştır.
23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasanın 267. maddesiyle değişik 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanunun 16. maddesinde, ‘Bir kimse, daha önceden veya bu Kanun hükümlerine göre kurulmuş olan içme suyu tesislerini tahrip veya imha eder veya bozar yahut bunlara zarar verirse Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezalandırılır.
Tesis edilen su kullanım düzenini bozanlara veya yetkili mercilerce alınan kararlara uymayanlara mahalli mülki amir tarafından yüz Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir’ şeklindeki yasal düzenleme nazara alındığında; sanığın eylemi, mala zarar vermeden su kullanım düzenini bozmaktan ibaret olup, 7478 sayılı Yasanın 16/2. maddesine muhalefetten ibarettir.
Yukarıda anlatılan nedenlerle; eylemi idari para cezasını gerektiren Köy İçme Suları Hakkında Kanunun 16/2. maddesine muhalefet kapsamında kalan sanık A….. Şahin hakkında mala zarar vermek suçundan kurulan beraat kararının onanması gerektiği” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme beraat hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın mala zarar verme suçundan beraatına karar verilen somut olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; su deposundan köydeki evlere su götüren boruların, katılanın evine ayrılan bölümünde bulunan “T” borusunun çıkartılıp yerine düz boru takılması şeklindeki eylemin mala zarar verme suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yargılamaya konu Giresun ili Evren Köyü içme suyu projesinin, 2004 yılında malzemesi İl Özel İdaresi tarafından verilmek, işçiliği ise köy halkınca karşılanmak suretiyle tesis edildiği, köyün içme suyu tesisatının 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkındaki Yasa hükümleri uyarınca kurulmadığı, sanığın eyleminin “su deposundan köydeki evlere su götüren boruların, katılanın evine ayrılan bölümünde bulunan ‘T’ borusunun çıkartılıp yerine düz boru takması” şeklinde gerçekleştiği, olaydan 3 gün sonra 07.10.2007 tarihinde sanık tarafından “T” borusunun tekrar yerine takıldığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCY’nın “Mala Zarar Verme” başlıklı 151/1. maddesinde;
“(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde mala zarar verme suçunun seçimlik hareketleri sınırlı olarak sayılmıştır.
Mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala TCY’nın 151/1. maddesinde sayılan seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir. Seçimlik hareketler maddede; “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” olarak belirtilmiştir.
Somut olayda mala zarar verme suçunun oluşup oluşmadığına karar verilebilmesi için, sanığın eyleminin anılan maddede sayılan seçimlik hareketlerden olup olmadığı belirlenmelidir. Sanığın eyleminin, “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” olmadığı açık olduğundan “kısmen veya tamamen bozmak” kavramının kapsamına girip girmediği saptanmalıdır.
Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğüne göre bozmak; “bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek, bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak” anlamlarına gelmektedir.
Öğretide ise bozmak; “bir şeyin gerektiği gibi ve esas amacının gerektirdiği yönde kullanılması olanağını ortadan kaldıracak ya da zorlaştıracak şekilde üzerinde tasarrufta bulunmak” (DÖNMEZER Sulhi, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, 2004, s.557), “bir şeyin kendisine has şekil ve nispetini değiştirmek suretiyle matuf bulunduğu amacına göre kullanılamaz veya gereği gibi kullanılamaz hale getirmek” (EREM Faruk, TCK Şerhi, s. 2518), “malın eylemden önceki kullanma biçimine engel olmak, maddi durum ve niteliklerini olumsuz biçimlere sokacak şekilde değiştirmek” (MALKOÇ İsmail-GÜLER Mahmut, TCK Özel Hükümler, C.4, s.4652), “bir şeyin gördüğü fonksiyonu bertaraf etmek” (ÖNDER Ayhan, Şahıslara ve mala Karşı Cürümler ve Bilişim Alanında Suçlar, s.466), “yıkma, yok etme ve tahrip etme dışında tamir edilebilir veya eski hale getirilebilir şekilde kısmen veya tamamen zarar vermek” (TURABİ Selami, Mala Zarar Verme Suçu, 2007, Doktora Tezi, s.93 vd.) şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Somut olayda, 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkındaki Yasanın 16. maddesinin gerek suç tarihinde yürürlükteki hali, gerekse 5728 sayılı Yasanın 267. maddesi ile yapılan değişiklik sonrasındaki haline göre, bu yasa hükümleri uyarınca kurulmamış bulunan içme suyu tesislerine verilen zararlara ilişkin olarak 7478 sayılı Yasanın uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Ancak sanığın, su deposundan köydeki evlere su götüren boruların, katılanın evine ayrılan bölümünde bulunan “T” borusunu çıkartıp, yerine düz boru takması şeklinde kasten gerçekleştirdiği eylem ile içme suyu tesisatını, kendisinden beklenilen fonksiyonu kısmen yapamayacak duruma getirdiği, yani kısmen bozduğu anlaşıldığından mala zarar verme suçunun oluştuğunun kabulü gerekir. Sanık tarafından yerinden çıkartılan borunun sonradan yerine takılmasının sanık hakkında TCY’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirebileceği ve mala zarar verme suçunun oluşmasını engellemeyeceği ortadadır.
Bu itibarla, mala zarar verme suçunun oluştuğu gerekçesiyle yerel mahkemenin beraat hükmünün bozulmasına karar veren Özel Daire çoğunluğunun kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Genel Kurul Üyesi; “sanığın eyleminin mala zarar verme suçunu oluşturmayacağından itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.04.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.”
Bir önceki yazımız olan İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI, TEMYİZ EDİLEBİLİRLİK SINIRI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.