Blog

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.12.2010 gün ve 2009/769 E., 2010/1119 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 09.05.2013 gün ve 2011/11184 E., 2013/14028 K. sayılı kararı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava işçilik alacakları olan kıdem ve ihbar tazminatı, ödenmeyen ücret ile yıllık ücretli izin ücreti alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ve ücret alacağının kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda esas ve karar numarası verilen karar ile bozulmuştur.

Mahkemece davalının savunmasında belirtmediği, delilleri arasında yer almayan hususları hâkimin resen dikkate alamayacağı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasına girilmeden önce, dava konusu “ödenmeyen ücret ve yıllık izin ücreti” alacağının, miktarı itibariyle direnme kararına karşı, temyiz yasa yolunun açık olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.

Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.

Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi;

“Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.

Yukarıdaki madde metninden, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu’nca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.

Direnme kararının verildiği 09.10.2013 tarihinde bu miktar 1.820-TL’dir.

16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.

Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:

Davacı eldeki alacak davası ile; diğer alacakları yanında ödenmeyen ücret ve yıllık izin ücreti alacaklarının da tahsilini istemiştir.
Mahkemece verilen karar, Özel Dairece sadece ödenmeyen ücret ve yıllık izin ücreti alacaklarına yönelik olarak bozulmuş, diğer işçilik alacakları yönünden bir bozma yapılmadığından hükmün ödenmeyen ücret ve yıllık izin ücreti alacakları kısmı dışında kalan bölümü kesinleşmiştir. Mahkemece davacının ödenmeyen ücret alacağı olarak 611,47-TL, yıllık izin ücretinin ise 295,19-TL olduğu gerekçesi ile önceki hükmünde direndiği anlaşılmaktadır. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar direnme kararının verildiği 25.10.2013 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 1.820,00-TL’nin altındadır.

Şu hale göre bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği ücret ve yıllık izin alacaklarının ilave tediye ücreti alacağının 1.820,00-TL’nin altında olduğu uyuşmazlık konusu değildir.

Direnme kararının verildiği 25.10.2013 tarihinde, temyiz (kesinlik) sınırı 1.820,00-TL olmakla, direnme kararı miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.

S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bir önceki yazımız olan İSKAN RUHSATI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.