Blog

Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılıp, davalının tacir olması durumunda faizin hesabında TBK.’nun 88 ve 120. maddesindeki sınırlamalarının etkili olmayacağı gözetilerek faizin hesaplanması gerekirken bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

KARAR

Dava, kira alacağının ve işlemiş faiz alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, …417 TL işlemiş faiz ve …198 TL KDV alacağına yönelik itirazın iptaline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde; … İli, … Mahallesi, 611 ada, … parselde kayıtlı taşınmazın “odun, kömür satış yeri” olarak kullanılmak üzere davalıya kiraya verildiğini, kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle, İcra Müdürlüğü’nün 2014/12831 Sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının takibe kısmen itiraz ederek alacağın …443,99 TL.lik kısmı yönünden takibin durdurulduğunu, belirterek davalının takibe kısmi itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.

Davalı talep edilen yıllık %72 faizin Türk Borçlar Kanununun 120.maddesine aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece Türk Borçlar Kanununun 120.maddesi uyarınca yıllık %… oranına göre işlemiş faiz alacağının …417 TL olduğu gerekçesiyle …417 TL işlemiş faiz ve …198 TL KDV alacağına yönelik itirazın iptaline karar verilmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 88, 120.m/1 ve 2 fıkraları gereğince sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faiz oranı 120.m/2. fıkrada belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı da 3. fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faiz oranı hakkında akdi faiz oranı geçerlidir. 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7. maddesinde; “…nın kamu düzenine ve genel ahlaka dair kuralları ile geçici ödemelere dair 76. faize dair 88. temerrüt faizine dair 120. ve aşırı ifa güçlüğüne dair 138.maddesi görülmekte olan davalara da uygulanır.” hükmü öngörülmüştür. Bu sebeple yukarda açıklandığı üzere kiracı hakkında 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’unun 7. maddesi gereğince Türk Borçlar Kanun’unun 120.maddesinin uygulanması gerekir.

Davacı alacaklı, …09.2014 tarihinde başlatmış olduğu icra takibinde 2012 yılı Kasım ayı ile 2013 yılı Şubat-Temmuz ayları kira bedelleri …238 TL ve sözleşmede belirlenen fazi oranı ile …509 TL gecikme faizinin tahsilini istemiştir.
Taraflar arasında imzalanan 01.01.2004 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile taşınmaz kömür satış yeri olarak kiralanmıştır. Sözleşmenin özel şartlar … maddesinde süresinde ödenmeyen kira bedeli için yıllık %72 oranında faiz uygulanacağı düzenlenmiştir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun kiracı aleyhine düzenleme yasağı başlıklı 346.maddesinde; kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemeyeceği, özellikle kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına dair anlaşmaların geçersiz olduğu, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçmişe etkili olma başlıklı 2.maddesinde; Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka dair kurallarının gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı, aynı kanunun görülmekte olan davalara dair uygulama başlıklı 7.maddesinde de; Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka dair kuralları ile geçici ödemelere dair 76’ncı, faize dair 88’nci, temerrüt faizine dair 120. ve aşırı ifa güçlüğüne dair 138. maddesinin görülmekte olan davalara da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Kiracıyı koruma amacıyla getirilen TBK.nun 346.maddesindeki bu yasal düzenlemenin kamu düzenine dair olduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte 6217 Sayılı Kanun’un geçici 2.maddesinde değişiklik yapan 6353 Sayılı Kanun’un 53.maddesine göre; kiracının Türk Ticaret Kanunun’ da tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354. maddelerinin 1.7.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara dair olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı da öngörülmektedir.

T.T.K.’nun 12. maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanun’un 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.

5362 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.

Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,

Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bu durumda mahkemece, yukarda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılıp, davalının tacir olması durumunda faizin hesabında TBK.’nun 88 ve 120. maddesindeki sınırlamalarının etkili olmayacağı gözetilerek faizin hesaplanması gerekirken bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 Sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 01.12.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
Dairemiz çoğunluğu ile davalının tacir olup olmadığının araştırılması yönündeki bozmaya dair bir görüş ayrılığı yoktur. Ancak davalının tacir olması durumunda faizin hesabında TBK. 88 ve 120.maddesindeki sınırlamanın etkili olmayacağına dair görüşe katılamıyorum.

Şöyle ki;
Sözleşmeden kaynaklanan alacaklarda, taraflar sözleşmede faiz ödeme borcu kararlaştırabileceği gibi, borcun ifasında temerrüde düşülmesi durumunda uygulanacak faiz oranını da kararlaştırabilirler. Uyuşmazlık halinde kural olarak sözleşmede kararlaştırılan faiz oranının uygulanması gerekir. Yasal faizin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. 6098 Sayılı TBK’nun 88. maddesinde, sözleşme ile kararlaştırılan akti faiz oranının sınırlandırılmasına ve 120. maddesinde, sözleşme ile kararlaştırılan temerrüt faiz oranının sınırlandırılmasına yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Daire çoğunluğu ile görüş ayrılığı olan husus, TBK. 88 ve 120 madde hükümlerinin tacirler ve tacir sayılanlar için uygulanıp uygulanmayacağı noktasındadır.

6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 646.maddesi “Bu kanun 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.” 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1. maddesi “Türk Ticaret Kanunu, 22/11/2001 tarihli ve 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır.” 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 8. maddesi “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.” 9. maddesi “Ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında, ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Türk Borçlar Kanunu’nun Türk Medeni Kanunu’nun tamamlayıcısı, Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçası olduğuna dair yasal düzenlemeye göre, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri Türk Medeni Kanunu’nun hükümleri niteliğindedir. Türk Ticaret Kanunu’nun 9. maddesinde ticari işlerde ilgili mevzuat hükümleri uygulanacağı belirtildiğinden Türk Borçlar Kanunu’nun kişi bakımından herhangi bir sınırlaması bulunmayan ve emredici nitelik taşıyan faize dair 88 ve 120.maddesi de bir mevzuat hükmü olduğundan ve ilgili mevzuat hükmü, sadece 3095 Sayılı faiz kanunu olmadığından, ticari işlerde de uygulanarak iflas ve ekonomik krizler gerekçesindeki “Bu emredici hükümle, temerrüde düşmüş olsa bile, Anayasanın ilgili maddesinde kendisinde ifadesini bulan Sosyal Devlet ilkesinin bir gereği olarak, uygulamada sıkça görülen olağanüstü faiz oranları karşısında, borçluların korunması amaçlanmıştır.” ifadesinden Kanun Koyucunun iradesinin de bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Türk Ticaret Kanunundaki faiz düzenlemesinin özel hüküm olarak kabulü mümkün olmayıp, bu hükmün Türk Borçlar Kanununun 88 ve 120.maddesiyle sınırlandığının kabulü gerekir. Kaldı ki, alacak TBK’da düzenlenen kira ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
O halde davacı tarafından sözleşmede kararlaştırılan ve talep edilen faizin 120.maddesindeki temerrüt faizinin üst sınırını aştığından, TBK’nın 120. maddesi gereğince tacirler için avans faizi, tacir olmayanlar için yasal faizin yüzde yüz fazlası olarak uygulanarak faizin hesaplanması ve hükmedilmesi gerekir. TBK 88 ve 120.maddelerindeki faiz sınırının sınırlı sayıda olan ticari olmayan işler için kabul edilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.

Bir önceki yazımız olan UZMAN GÖRÜŞÜ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.