Blog

indirDava konusu olayda borçlunun,icra mahkemesine başvurusunda, meskeniyet nedeniyle haczin kaldırılmasını istediği anlaşılmıştır. Başvuru bu haliyle İİK’nın 82/12. maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetidir. Yerel mahkemece; Şekerbank T.A.Ş. lehine verilen ipoteğin mahiyeti tapudan sorulup belirlenmeli, zorunlu ipotek olup olmadığı tespit edilmeli ve  haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olup olmadığı gerekli şekilde araştırılmalı, ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyecek nitelikte olduğunun anlaşılması durumunda ; bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun(haczedilenin) değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin borçluya, artan kısmın ise  alacaklıya ödenmesine , satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekir .Buna ilişkin karar şu şekildedir:

Taraflar arasındaki “haczedilmezlik şikayeti” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Çorum İcra Hukuk Mahkemesince istemin kabulüne dair verilen 20.06.2012 gün ve 2012/134 E. 2012/629 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf-alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.01.2013 gün ve 2012/24921 E. 2013/1325 K. sayılı ilamı ile,

(Borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda, meskeniyet nedeniyle haczin kaldırılmasını istediği anlaşılmıştır. Başvuru bu haliyle İİK. nun 82/12 nci maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetidir.

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesiyle kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunulmasını engeller. Ancak, haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikayetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Somut olayda , taşınmaz üzerinde haciz tarihinden önce 24.10.2007 tarihli Şekerbank T.A.Ş. lehine tesis edilmiş ipoteğin mevcut olduğu görülmektedir. Bu durumda, mahkemece lehine ipotek şerhi olan bankadan ipoteğin mahiyeti, verilme nedeni sorularak zorunlu ipotek olup olmadığı, zorunlu ipotek değil ise haciz tarihinden önce ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan İ.İ.K.’nın 82/12.maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçluyla ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçluyla birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan, ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.

Mahkemece hükme esas alınan 07.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda şikayete konu taşınmazın değeri 58.000,00 TL olarak hesaplanmış ve şikayetçinin haline münasip olduğu belirtilmiştir. Rapor bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın bir yerde meskeninin bulunması da zorunlu değildir. Bu nedenle borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip yerlerde haline münasip meskeni edinebileceği miktarın belirlenmesi zorunludur.

O halde mahkemece; Şekerbank T.A.Ş. lehine verilen ipoteğin mahiyeti tapudan sorulup belirlenmeli, zorunlu ipotek olup olmadığı tespit edilmeli, haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyecek nitelikte olduğunun anlaşılması halinde; bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin belirlenerek, bu tespitlerden sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine ve satışın ise borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Öte yandan HMK’nun 297 nci maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Karşı taraf-alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve YASAYA AYKIRIDIR.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Karşı taraf-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 s. Kanun’un 30. maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.03.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

ESAS: 2013/12-1576   KARAR:2015/1045  TARİH:18.03.2015

Bir önceki yazımız olan YAKIN AKRABALAR ARASI YAPILAN GÖRÜŞMENİN KAYDI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.