Archives: Eylül 2015

 

imagesAylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için %2 olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı %90’ı geçemez. 30.04.2008 tarihi ve öncesi sigortalılığı bulunup Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Yasanın yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için %3 oranı esas alınır. Açıklanan yöntemle hesaplanan yaşlılık aylığı; sigortalının fiili çalışma süreleri için prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep yılına ait Ocak ayı itibariyle belirlenen ortalama aylık kazancının %35’inden, sigortalının talep tarihinde bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa %40’ından az olamaz. Bulunan tutarın 01.10.2008 sonrası prim gün sayısına orantılı bölümü alınarak kısmi aylık (B) hesap edilecektir. Sigortalının aylığı (A) ve (B) kısmi aylıklarının toplamından oluşur. Bu şekilde bulunan tutar, tahsis talep yılının ocak ayındaki aylık tutarıdır. Bulunan miktarın tahsis tarihine göre ocak ve temmuz ödeme dönemlerinde uygulanan artış oranları kadar arttırılması sonucu tahsis tarihindeki aylık miktarı belirlenir.

Devamını Oku..

 

222A0537Somut dava, vekalet görevinin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yapılması gereken iş; davanın açılmamış sayılmasına ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası ile Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ve tüm dosya kapsamında yer alan delillerden davalının üstlendiği görevi iddia olunan ihmali sonucu davacıların zarara uğrayıp uğramadıkları, davalar açılsaydı ve görev ihmal edilmeseydi davacıların elde edecekleri menfaatin tespit edilip, davacıların bu davaları kazanma şansı bulunup bulunmadığı ve davalının ihmali nedeniyle uğranılan zararın tamamı tespit edilerek, davacının eylemi ile zarar arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığı saptanıp ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermektir. Yerel mahkemenin açıklanan şekilde bir araştırma ve değerlendirme yapmaksızın, davalının ihmali davranışı ile davacının zararı arasında nedensellik bağı bulunduğunu peşinen kabul etmek suretiyle hüküm kurması ve eksik incelemeye dayalı olarak direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Devamını Oku..

 

unalhukukaskerlik2926 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılara askerlik yaptıkları süreyi borçlanma imkanı getiren yasal düzenleme, 25.08.1999 tarihli 4447 sayılı Kanunun 43. maddesiyle 2926 sayılı eklenen Ek 2. madde ile getirilmiştir. Devletin, vatandaşları karşısındaki sosyal ve ekonomik yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla oluşturduğu yeni yasal düzenlemelerin, sosyal güvenlik yasalarıyla sağlanan yardımlardan yararlanmayı kolaylaştırması, bu politikalar gereğince oluşan Kurum giderlerinin, kusurlu eylem tarihi itibariyle kurum zararına yol açmamış olan kişilere rücu edilmesi, hukuk devletinin temel unsurlarından olan hukuki güvenlik ilkesini ve hukuksal kuralların öngörülebilirliği gereğine ilişkin ilkenin ihlaline yol açacaktır. Açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında, sonradan yürürlüğe giren kanun uyarınca haksahibine tanınan haklar nedeniyle, zararlandırıcı sigorta olayında kusurlu bulunan davalının tazmin sorumluluğu yoluna gidilmesi mümkün olmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Devamını Oku..

unalhukuk bankaTaraflar arasında akdolunan kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan ekstre borçlarının ödenmemesi üzerine müvekkilince davalı aleyhine takip başlatıldığını, davalı itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek itirazın iptaliyle takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 26/2. maddesinde ” …. Kalan hesap bakiyesine asgari tutar ve üzerinde ödeme yapılması durumunda akdi faiz, asgari tutarın altında ödeme yapılması durumunda ise gecikme faizi uygulanır.” Aynı yasanın 26/3. maddesinde ise “T.C Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faizi oranlarını tespit etmeye yetkilidir ve belirlediği bu oranları 3 ayda bir açıklar.” denilmektedir. Ayrıca yanlar arasında akdolunan sözleşmenin 10. 12.maddesinde de “…. Kart hamili: TCMB tarafından belirlenen azami akdi ve gecikme faiz oranları üzerinden hesaplanacak faizi ve bu faiz tutarları üzerinden hesaplanacak BSMV ve KKDF’yi ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” denilmiştir. O halde belirtilen sözleşme hükmünün yanısıra, 5464 S.K’nun özel kanun niteliğinde bulunması nedeniyle somut olaydaki uyuşmazlığa uygulanması gerektiğinin düşünülmeksizin işleyecek temerrüt faiz oranına genel kanun niteliğinde bulunan TBK hükümlerine göre hükmedilmesinde isabet görülmemiştir.

Devamını Oku..

 

Unalhukukişkazası (1)Davacının, inşaat müteahhidi olması, tamirat malzemeleri ile kişisel koruyucuları temin ederek kazalıya vermesi, işin bitirilme süresi hakkındaki beyanı, zeminden ve yukarıdan kazalı ve diğer çalışanları izlemesi durumları ile özellikle kazalının davaya konu iş ile ilgili 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığının bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu yapılan işin içerik, kapsam ve niteliğine göre davacı ile kazalı arasındaki ilişkide; işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek olması, kazalının, edimleri ile ilgili işverenin buyruklarına uyma dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığın bulunması ve genel olarak işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda onun tarafından sağlanacak teknik destek ile onun denetim ve gözetiminde yapılması gereken çalışmanın; zaman ve bağımlılık unsurlarını bünyesinde barındırdığı, dolayısıyla hizmet akdinin varolduğu ve sigortalılığın, dolayısıyla olayın işkazası olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin belirgin olduğu ve davaya konu işkazasının meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 215. maddesi hükmü gözetilerek; davaya konu binanın bulunduğu gayrimenkulün tapusu, inşaat, iskan, tadilat ve yönetim belgeleri celbedilerek, davacının inşa ettiğini beyan ettiği binanın çatısının ayıplı imalatının söz konusu olup olmadığı incelenip, davacının (çatıdaki) ayıba karşı sorumluluğunu yerine getirmesi durumunun, dolayısıyla işveren olup olmadığı irdelemesi yapılarak işveren/işverenler kuşku ve duraksamaya yer kalmayacak şekilde belirlendikten sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Dava, 03.02.2008 tarihinde meydana gelen olayın işkazası, davacının işveren olmadığının tespiti İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

Devamını Oku..