Hizmet alım sözleşmesine dayalı olarak düzenlenen faturalara bağlı alacağın tahsili hakkında açıklayıcı Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 15.11.2011 tarihli sözleşmeye bağlı olarak düzenlenen faturalardan ödenmeyen 31.12.2011 tarih ve 19.545,08 TL, 31.01.2012 tarih ve 19.545,08 TL, 21.02.2012 tarih ve 13.000,05 TL bedelli üç adet fatura bedelinin tahsili için başaltılan icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkil şirketin herhangi bir borcunun olmadığını, müvekkili şirketin Kasım 2011 tarihinden bu yana karşı taraftan böyle bir hizmet almadığını, davacı tarafından haksız olarak fatura kesilmesini önlemek için müvekkili şirketin sözleşmeyi 09.02.2012 tarihli ihtarname ile 01.11.2012 tarihinden itibaren iyiniyetli olarak feshettiğini, düzenlenen faturaya konu bir alacak borç ilişkisi oluşmadığını, faturaların davacı şirketçe her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğunu, faturaların yasal süre içerisinde noter marifetiyle iade edildiğini, hizmetin ispatlanması gerektiğini savunarak, davanın reddini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında 15.11.2011 tarihli sözleşmeye bağlı olarak düzenlenen fatura bedellerinin bir kısmının ödendiği, davacı şirketin, davalı şirketten 31.01.2012 tarih ve 23655 sayılı faturadan dolayı 19.545,08 TL, 21.02.2012 tarih ve 23674 sayılı faturadan dolayı 13.030,05 TL olmak üzere toplam 32.253,71 TL alacaklı bulunduğu, bu alacağın ödenmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile itirazın 32.575,13 TL üzerinden iptaline, alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine dayalı olarak düzenlenen faturalara bağlı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava, 11.04.2012 tarihinde açılmış olup, HMK’nın “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Zira, 6103 sayılı Kanun’un 13. maddesi, 6335 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 4/2. maddesinde, ticari davalarda da deliller ile bunların sunulmasının 1086 sayılı HUMK hükümlerine tabi olacağına ilişkin hükümde yer alan atıf, HMK’nın 447/2. maddesi uyarınca HMK’na yapılmış sayılır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 1086 sayılı HUMK’nın 326. maddesine göre (6100 sayılı HMK’nın 219. maddesi), her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 83/2. maddesindeki(6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesi) özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HUMK’nın 330 ve ardından gelen maddelerindeki(HMK’nın 220. maddesi) konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir. HUMK’nın 332. maddesi(HMK’nın 220. maddesi), bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HUMK’nın 332. maddesindeki(HMK’nın 220. maddesi) bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HUMK’nın 330 ve sonraki maddeleri (HMK’nın m. 220.) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 82. maddesindeki (HMK’nın m. 222. maddesi) hüküm, “I – Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK’nın 69. vd. maddeleri (6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi ) uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK md. 222/4)
Mahkemece, davacının kapanış tasdiki olmadığından usulüne uygun tutulmamış olduğu anlaşılan ticari defterlerindeki kayıtlar esas alınarak hüküm kurulması, yukarıda açıklanan ilke ve yasal düzenlemelere aykırı olmuştur.
Diğer yandan, YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını TTK’nın 84. ve 85. madde hükümleri (HMK 222) uyarınca ispatlamış olur.
Dosya kapsamından 31.01.2012 tarih ve 19.545,08 TL ile 21.02.2012 tarih ve 13.030,05 TL bedelli faturaların davalı şirkete tebliğ edildiği, davalının dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 23/2. maddesindeki 8 günlük süre içerisinde faturaları iade ettiği ve faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı hususları uyuşmazlık dışıdır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin “Mali Yükümlülükler ve Ödeme” başlıklı 6.1 maddesi “İşletme, Danışman’ın işbu Sözleşme kapsamında vereceği hizmetlere karşılık olmak üzere kişi başı aylık (yasal ve diğer her türlü ödemeler ile K.D.V Dahil) 2.473,53 TL olmak üzere toplam 9 kişilik personel sayısı üzerinden KDV dahil aylık toplam 22.261,77 TL ödeme yapacaktır. Her bir ay içinde verilen hizmetler bedeli takip eden ayın ilk haftası içinde İşletme’ye fatura edilecektir. İşletme, fatura bedelini faturanın kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç 5 (Beş) iş günü içinde Danışman’ın … Bankası sahil şubesinde mevcut …No’lu banka hesabına yatırmak suretiyle ödeyecektir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre hizmetin verilmesinden sonra ödeme yapılacağı anlaşılmış olup, mahkemece, faturaların davalı tarafça iade edilmesi nedeniyle bedeli uyuşmazlığa konu fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ve dayanağı olan hizmetin verildiğini ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu gözetilip davacı vekilinin bu konudaki delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi aracılığıyla tarafların defter ve kayıtları ile gerekirse işyerlerinde bu hususta inceleme yapılarak dava ve takibe konu faturalara konu hizmetin verilip verilmediğinin tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. Hukuk Dairesi ESAS: 2014/1944KARAR: 2014/7000
Bir önceki yazımız olan ÜCRETİN ÖDENMEDİĞİNDEN SÖZ EDEBİLMEK İÇİN İŞÇİNİN YASA YA DA SÖZLEŞME İLE BELİRLENEN ÜCRET ÖDENME DÖNEMİNİN GELMİŞ OLMASI VE İŞÇİNİN BU ÜCRETE HAK KAZANMASI GEREKİR. başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.