Demokratik hukuk devletiyle beraber, “hikmetinden sual olunmayan”, “bireyin efendisi”, “hikmet-i hükümet” anlayışı terk edilmiştir. Gerçek demokrasi, yönetimin şeffaflığı (saydamlığı) ve faaliyetlerinin tartışılması temeline dayanmaktadır ve bu amaçla açıklık esasının bir ilke olarak benimsenmesi gerekir. Günümüzde demokratik toplumların temel özelliği, hak ve hürriyetlerin soyut kavramlar olmaktan çıkarılıp, kurum ve usullerle teminat altına alınmış olmasıdır. Demokratik hukuk devletlerinin kurumlarından biri olan istihbarat teşkilatlarının faaliyetinin gizliliği esastır. Ancak, yapılan faaliyetlerin pozitif hukuka aykırı olmaması gerekir. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın denetimlerinin ve yargı yollarının kısıtlanması veya kapatılmasındaki amaçlar içerisinde yapılan usulsüzlükleri örtbas etmek ile beraber, gerekirse yapılan hukuka aykırı işlemlerin cezai müeyyideden sorumlu tutulamayacakları konuma getirilmeleri söz konusu olabilmektedir. Denetimin engellenmesi aslında hukuksuzluğa ve mesnetsizliğe ortam hazırlamaktadır ve hukuku yok saymaktır. Zaten denetimin engellenmesi veya hiç yapılmaması da Anayasamızın 125.maddesine apaçık aykırıdır. Denetim mekanizmasının noksanlığıyla beraber faaliyeti yapan ve yaptıran personelin bir nevi yargısal muafiyetine sebep olabilmektedir. MİT kanununda yapılan değişiklikler başta Anayasa olmak üzere taraf olduğumuz uluslararası antlaşmalara aykırı hükümler içermemelidir. Fonksiyon gaspına neden olabilecek hükümlerin denetim dışında kalmasıyla beraber hukuksuz işlem ve eylemlerin yargısal sorumsuzlukla beraber artış göstereceği ve demokratik hukuk devletine zarar vereceği aşikârdır. Yapılan kanuni düzenlemelerin pozitif hukuk normlarına aykırı olması da yine md.125’te belirtilen temel hak ve hürriyetlerin anayasal korunmasına engel teşkil etmektedir. Demokratik hukuk devletlerinde açıklık esasına bağlı olarak ülkemizde demokrasi ve hukuka inançla yürürlüğe girmiş 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu md.26’da sınırlandırılmış soruşturma izni ve yargılama usulleriyle ilgili yapılacak değişikliklerle daha da sınırlandırmak veya ortadan kaldırmak demokratik hukuksal değerleri yok saymak demektir. Nitekim Ağustos 1949 tarihinden beri taraf olduğumuz Avrupa ülkeleri milletvekillerinin doğrudan görüş alışverişinde bulunabildikleri önemli bir işbirliği platformu haline gelmiş olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi “İç güvenlik servislerinin kontrolü genellikle yetersiz olduğundan, anayasal ve yasal güvenceler sağlanmadıkça gücün kötüye kullanılması ve insan hakları ihlalleri bakımından büyük bir risk mevcut” diyerek üye devletleri bu konuda uyarmaktadır. Nitekim kanunda yapılan değişiklikler ile birlikte istihbarat faaliyetlerinin hiçbir ölçüte bağlı kalmaksızın yürütülmesine imkan sağlamamalıdır. Kanunilik ilkesine bağlı olarak normlar hiyerarşisinin en üstünde bulunan Anayasa ve taraf olunan uluslararası antlaşmalara bağlı olarak istihbarat faaliyetlerinin temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı ve engelleyici olamaması gerektiği belirtilse de yapılan işlem ve eylemlerin hukuka aykırılığının denetimi sağlanmadan yeteri demokratik hukuk devleti prensiplerine hakim olunamaz. Bu amaçla; demokratik hukuk devletlerinde istihbarat kurumlarının denetimi bir gerekliliktir.








