Anayasa Mahkemesi, sosyal paylaşım sitelerinde cinsel içerikli görüntüleri yayınlandığı için devlet memurluğundan çıkarılan hemşirenin, özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde sivil memur hemşire olarak görev yapan Serap T., bir sosyal paylaşım sitesinde cinsel içerikli görüntüsünün yayınlandığı duyumu üzerine devlet memurluğundan çıkarma cezası alması nedeniyle haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, hemşirenin, özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Hemşire hakkında bir sosyal paylaşım sitesinde adına açılmış hesap üzerinden kendisine ait olduğu iddia edilen cinsel içerikli görüntünün yayınlandığı duyumu üzerine disiplin soruşturması başlatıldı.
Yürütülen disiplin soruşturması sonunda Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun kararıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca Serap T. hakkında devlet memurluğundan çıkarma cezası verildi.
Başvurucu, disiplin cezasının yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açtı. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi davayı reddetti.
Anayasa Mahkemesi’nin kararında, özel hayat kavramının, eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavram olduğu belirtildi.
Bu kapsamda korunan hukuki değerin esasen kişisel bağımsızlık olduğu vurgulanan kararda, şu tespitler yapıldı:
“Bu koruma bir taraftan herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etse de diğer taraftan özel hayat kavramının herkesin kişisel yaşamını istediği şekilde sürdürme ve dış dünyayı bu çemberden ayrı tutma kavramına indirgenemeyeceği açıktır. Bu açıdan Anayasanın 20. maddesi özel bir sosyal hayat sürdürmeyi güvence altına almaktadır.
Özel hayat, öncelikle bireylerin kendilerini geliştirebilecekleri ve başkalarıyla mahrem ilişkilere girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret etmektedir. Bu mahremiyet alanı, devletin ancak meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale edebileceği özel bir alanı kapsamaktadır. Bireyin mahremiyet hakkının mekanı, kural olarak özel alandır ancak özel yaşamın korunması hakkı bazı durumlarda kamusal alana da genişleyebilir.”
Kararda, Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağının belirtildiği ifade edildi.
Bu düzenlemede yer verilen özel hayatın gizliliği hakkının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan hakka karşılık geldiği vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:
“Bireyin mahremiyet alanının ve bu alanda cereyan eden eylem ve davranışlarının da kişinin özel yaşamı kapsamında olduğu açıktır. Mahremiyet hakkı ve bu alana ilişkin bilgilerin gizliliğinin korunması Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir.
Somut olayda, başvurucu devlet memurluğundan mesleki nedenlerle yürütülen bir disiplin soruşturması neticesinde çıkarılmamıştır. Disiplin soruşturması sürecinden, devlet memurluğundan çıkarma kararından ve derece mahkemesi kararlarından anlaşıldığı üzere, başvuruya konu süreçte özellikle başvurucunun özel hayatı kapsamında olduğu ileri sürülen davranışları belirleyici olmuştur. Bu şartlar altında, özel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek devlet memurluğundan çıkarılmasının, başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır.”
Başvurucunun, devlet memurluğundan çıkarma cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde, mesleki hayatını değil, özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kaldığı belirtilen kararda, “Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların göreviyle değil, daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır” denildi.
“ADİL DENGE KURULMALI”
Anayasa’nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan dengenin, özel hayatın gizliliği hakkının sınırlandırılmasında da göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanan kararda, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmesinin önemi vurgulandı.
Başvurucunun, devlet memurluğundan çıkarma cezası almasının, mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar, temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de etki oluşturduğuna işaret edilen kararda, “Başvurucuya verilen disiplin cezası kapsamında, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla, başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir” ifadesine yer verildi.
Bir önceki yazımız olan Anayasa Mahkemesi'nin Tanınmış Markalar Hakkında Kararı başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.