Tutukluluk süreleri, gözaltı ve tutuklama şartları, bilgisayarlarda arama, kopyalama ve ele geçirilen verilerin delil vasfı gibi konuların düzenlenmesini öngören, genel anlamda adil yargılanma hakkı ve silahların eşitliği ilkeleri doğrultusunda temel hak ve özgürlüklerin fiili anlamda bertaraf edilmesinin önüne geçmeyi amaçlayan 409 sayılı kanun teklifi 06.02.2014 tarihinde meclise sunulmuştur. İnsan Hak ve Hürriyetlerine ilişkin temel sözleşmeleri imzalamış olan Türkiye, aynı zamanda insan hakları ihlallerinin yargısal denetimini öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Söz konusu sözleşmelerde, adil yargılanma hakkı ve bunun gerekleri olan suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silahların eşitliği ve savunma hakkı gibi ilkeler yer almakta olup, söz konusu ilkeler Anayasamızın 90. maddesine göre iç hukukun doğrudan uygulanması zorunlu kuralları haline gelmiştir. Söz konusu kanun teklifi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘Adil Yargılanma Hakkı’ başlıklı 6. maddesi kapsamındaki ilkelerin gereklerinin tam anlamıyla yerine getirilmesini amaçlamaktadır.
Dinleme ve Kayıt Altına Almada Şartlar ve Düzenlemeler
Söz konusu kanun teklifi ile düzenlenmesi öngörülen bir başka önemli husus, hukuka aykırı olarak ciddi anlamda adaletsizliğe ve özel hayatın gizliliğine aykırılık teşkil edecek şekilde uygulanabilen, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirleri bakımında değişiklikler yapılmasıdır. Bu bağlamda öngörülen başka bir unsur da, kişisel verilerin gizliliği ve korunmasının güvence altına alınmasıdır. Buna göre, kişisel verileri kaydetme, hukuka aykırı olarak verme, ele geçirme ve yok etmeme suçlarının cezalarının önemli ölçüde artırılması öngörülmekte, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı bakımından kişisel verilerin etkin bir korumaya kavuşturulması öngörülmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, suçla ilgili olmayan kişilerin dinlenmesini engellemek amacıyla, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması talebinde bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek kişinin kullandığı telefon hattının veya iletişim bağlantısının tespitine imkan veren kodu taşıyan cihazın sahibini gösterir belgenin talep yazısına eklenmesi zorunluluğu getirilmektedir. Bu durumda gerek iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararını verecek olan mahkemensin, gerek talepte bulunan Cumhuriyet savcısının ve gerekse Cumhuriyet savcısına bu talebi ileten kolluk görevlilerinin, söz konusu tedbirin uygulanması bakımından daha titiz bir araştırma yapması gerekecektir. Böylelikle, suçla ilgisi olmayan başka kişilerin iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Bunun yanı sıra, madde teklifinde iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirinin üç ay olan süresi iki ayla, üç aylığına uzatılmasına ilişkin süre de bir ayla sınırlandırılarak, toplam altı ay olan sürenin üç aya indirilmesi, ayrıca, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak sürekli dinlemeye imkan veren ‘bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılması’ uygulamasına son verilmesi ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili de olsa iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının altı ay ile sınırlandırılması öngörülmektedir.
Bilgisayar Üzerinden Elde Edilen Delillerin Hukuki Vasfı
Tasarıya göre, bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma hususunu düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. Maddesinde değişiklik yapılarak, bu tedbirin verilebilmesi için ayrıca suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı aranmakta, ayrıca hakime, bilgisayarda, bilgisayar programında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma kararı vermesi açısından, suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe oluşturan somut delilleri gerekçelendirme yükmü yüklemektedir.
Başka bir husus, bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılmaktadır. Mevcut duruma göre istemesi halinde bunlardan bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilmektedir. Teklif edilen değişikliğe göre, bu uygulama isteğe bağlı olmaktan çıkartılacak ve zorunlu hale getirilecek, böylece, yedeklemesi yapılan sistemdeki verilere ilişkin değişiklik yapıldığı iddiasının gündeme gelmesi durumunda şüpheli veya vekiline verilen yedek ile ekleme yapıldığı iddia edilen kopya arasında karşılaştırma yapılabilmesine imkan sağlanmış olacaktır.
Gözaltı Kararı İçin Somut Delil Şartı
Teklifte düzenlenen en önemli hususlardan biri, Anayasanın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ceza muhakemesi işlemleri sırasında ihlalin önlenmesi amacıyla gözaltı, tutuklama, arama ve elkoyma gibi koruma tedbirlerine başvurulabilmesi açısından ‘somut delil’ kriterinin getirilmiş olmasıdır. Sadece kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına dayanarak basit bir şüpheyle kişilerin gözaltına alınması, uygulamada pek çok mağduriyete ve hak ihlaline yol açabilmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesinin ikinci fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, gözaltına almaya ilişkin kararın verilebilmesi, suçun işlendiğini düşündürebilecek emarelerin yerine, suçun işlendiğini gösteren somut delillerin varlığına bağlanmaktadır. Böylelikle Cumhuriyet savcısı, soruşturma için zorunlu olması halinde, sadece ‘kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin’ varlığına dayanarak gözaltı kararı veremeyecek, gözaltı kararı verebilmek için ‘bir suçun işlendiğini gösteren somut delillere’ dayanmak durumunda kalacaktır.
Bir önceki yazımız olan Serbest Avukatlık Sürelerinin Değerlendirilmesi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.