Blog

Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde değildir.

Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının müvekkili şirket bünyesinde 21/03/2016 tarihinden 07/01/2016 tarihine kadar satın alma müdürü olarak çalıştığını, 07/01/2016 tarihinde davalının emekliye ayrılma talebi üzerine tüm haklarını alarak emekli olduğunu, davalının müvekkili şirketten ayrılmadan aynı alanda faaliyet gösteren … Gemi Tedariği Ve Yönetimi A.Ş. isimli şirketle anlaşma yaptığını ve müvekkilinden ayrılır ayrılmaz bu şirkette çalışmaya başladığını, davalının rakip firmaya geçmekle kalmayıp müvekkili şirket bünyesinde intibak kurduğu bir kısım müşterileri yeni başladığı şirkete transfer ettiğini, bu şekilde davalının TMK nın 2 ve 3 üncü maddeleri ile 15/02/2013 tarihli gizlilik ve sır saklama taahhütnamesine ve BK 396 ve devamı maddelerine aykırı hareket ettiğini, 15/02/2013 tarihli sözleşmede 10.000 Euro cezai şart öngörüldüğünü, davalının taahhütnamede belirtildiği gibi rekabet yasağına aykırı davranışı nedeniyle cezai şart alacağının tahsili için aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasındaki iş sözleşmesi dikkate alındığında görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, davacı şirketle müvekkilinin çalıştığı … Küresel Gemi Tedariği Yönetimi A.Ş.’ nin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ve BK’nın 447 nci maddesi gereğince rekabet yasağının sona erdiğini, gizlilik ve sır saklama taahhütnamesinin geçerli olmadığını, işverenin somut olarak uğradığı bir zararının da bulunmadığını, müvekkilinin saklamakla yükümlü olduğu sır ve bilgileri davacının menfaatine aykırı kullandığına dair hiçbir delil de bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini TALEP ETMİŞTİR.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ

İlk Derece Mahkemesi; sözleşmede herhangi bir süre ve yer belirtilmediği, TBK’nın 445 inci maddesi gereğince rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği, özel durum ve koşullar dışında sürenin iki yılı aşamayacağı, TBK’nın 445 inci maddesinin emredici nitelikte olduğu, madde hükmüne aykırı olan sözleşme düzenlenmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmede bu madde hükmüne aykırı hususlar yer aldığı, dolayısıyla sözleşmenin ve sözleşmede taahhüt edilen cezai şart alacağının emredici düzenlemeye aykırı bir şekilde konulması sebebiyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine KARAR VERİLMİŞTİR.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf BAŞVURUSUNDA BULUNMUŞTUR.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;

Rekabet yasağı sözleşmesinde coğrafi alan ve süre sınırlamamasının bulunması halinde sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceğini, en dar kapsamda işçi lehine yorumlanması gerektiğini, davalının, müvekkili şirketten ayrıldıktan hemen sonra hiç zaman kaybetmeden müvekkili şirketle aynı adreste faaliyet gösteren ve rakip olan firmada çalışmaya başladığını, gerek süre, gerekse coğrafi olarak işçinin çalışma hürriyeti ve iktisadi geleceğini tehlikeye atan bir husus bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini TALEP ETMİŞTİR.

İNCELEME VE GEREKÇE

Dosya kapsamına göre, davacı 21/03/2006-07/01/2016 tarihleri arasında davacı şirkette satın alma müdürü olarak çalışmış, emekliği sebebiyle tüm haklarını alarak davacı şirketle İLİŞİĞİNİ KESMİŞTİR.

Davacıyla davalı arasında 15/02/2013 tarihli gizlilik ve sır saklama taahhütnamesi başlıklı bir adet SÖZLEŞME İMZALANMIŞTIR. Bu sözleşmeyle davalı, işten ayrıldıktan sonra davacı şirketle rekabet etmeyeceğine dair taahhütte bulunmuş, bu taahhüte uymaması halinde 10.000 Euro cezai şart ödeyeceğini TAAHHÜT ETMİİŞTİR.
Dava, taraflar arasında düzenlenen ”gizlilik ve sır saklama taahhütnamesi” başlıklı sözleşmede kararlaştırılan rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şartın tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

İlk derece mahkemesi, 15/02/2013 tarihli sözleşmede yer, zaman ve süre sınırlaması yapılmadığından sözleşmenin TBK’nın 445 inci maddesinin emredici hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine KARAR VERMİŞTİR.

Sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle uyuşmazlık 6098 sayılı TBK HÜKÜMLERİNE TABİDİR.

Taraflar arasında akdedilen 15/02/2013 tarihli ”gizlilik ve sır saklama taahhütnamesi” başlıklı ceza koşulu içeren sözleşmenin son paragrafı incelendiğinde; sözleşmenin önceki maddelerinde belirtilen taahhütlerin işçi tarafından kısmen veya tamamen yerine getirilmediği, sözleşmeye kısmen veya tamamen aykırı hareket ettiği taktirde şirket zarar görsün veya görmesin işçinin aykırı davranışı nedeniyle 10.000 Euro cezai şartı koşulsuz ÖDEYECEĞİ ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.
İlk derece mahkemesi, rekabet yasağı anlaşmasının TBK’nın 445/1 inci maddesi uyarınca yer ve zaman sınırlaması içermediğinden geçersiz olduğu gerekçesiyle davayı reddetmişse de aynı maddenin 2 nci fıkrasındaki düzenleme karşısında, ilk derece mahkemesinin bu gerekçesi YERİNDE DEĞİLDİR. Çünkü, anılan 445/2 nci maddesi uyarınca hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Ancak bu sınırlama, yasal düzenleme gereğince, işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutmak suretiyle yapılır. Oysa, olayımızda, işçinin rekabet yasağı karşılığından işverenin herhangi bir karşı edim ÜSTLENMEDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR.

Öte yandan, TBK’nın 445/2 nci maddesi uyarınca hakim, üre sınırı içermeyen rekabet yasağı için yasadaki iki yıllık üst sınırı; coğrafi sınır içermeyen rekabet yasağını işçinin çalıştığı il ile sınırlandırılarak sorunu çözebir çözülebilir. Ancak, TBK’nın 420/1 inci maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza KOŞULU GEÇERSİZDİR. Burada söz konusu olan kısmi geçersizlik olup sadece ceza KOŞULU GEÇERSİZDİR.

Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük GETİRİLMEDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi YERİNDE DEĞİLDİR.

Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ceza koşulu içeren sözleşme hükmü geçersiz olup bu geçersizlik, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir GEÇERSİZLİK DEĞİLDİR.

Davacı vekilinin istinaf sebepleri haklı olmadığından, davalının istinaf başvurusu ESASTAN REDDEDİLMİŞTİR. Ancak, TBK’nın 420/1 inci maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden, HMK’nın 355 inci maddesi uyarınca resen dikkate ALINMASI GEREKİR. Bu nedenle, HMK’nın 353/1 inci maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının sadece gerekçesinin düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki KARAR VERİLMİŞTİR.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

A-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 inci maddesi uyarınca esastan reddine,

B-HMK 355 ve 353/1.b.2 nci maddeleri uyarınca kararın gerekçesinin resen düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;

1-Davacının davasının TBK 420/1 inci maddesi uyarınca reddine,

2-Alınması gereken 35,90-TL harcın, peşin alınan 400,26-TL harçtan mahsubuyla artan 364,36-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,

4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,

5-Davalı kendisini vekil temsil ettirdiğinden, AAÜT hükümlerine göre hesaplanan 3.947,28-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,

7-Davacının istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,

8-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,

9-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;

HMK 353/1.b.1-2 nci maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.02.2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.

 

Bir önceki yazımız olan HIRSIZLIK başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.