Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 06.04.2016 tarihli 2014/22421 Esas ve 2016/4214 Karar sayılı ilamında özetle; dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir. Paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. Somut olayda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hâl böyle olunca, konunun uzmanı bilirkişiler ile yerinde keşif yapılarak dava konusu taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının araştırılması, oluşmuş ise hangi bölümün hangi paydaşa bırakıldığının belirlenmesi ve bu durumun bilirkişilerce krokilerinde işaretlenmesi ve davacının kullanımına bırakılan bölüme bir elatma var ise ecrimisil hesabı yapılması, eğer fiili kullanım biçiminin oluşmadığı saptanır ise de paylı mülkiyet hükümlerine göre payından az yer kullandığını iddia eden davacının davası dinlenemeyeceğinden davanın tümden reddi gerekir.
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, YEREL MAHKEMECE davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ;
KARAR-
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR.
Davacı, davalılar Mehmet, Mehmet Ali, Recep ve dava dışı kişilerle birlikte kayden paydaş oldukları çekişme konusu 1108 parsel sayılı taşınmazda payına isabet eden miktarın büyük bir bölümünün davalılarca kullanıldığını, haksız kullanım nedeniyle önceki dönemler için davalılara karşı açtığı ecrimisil davalılarının kabulle sonuçlanıp kararların kesinleştiğini ileri sürerek 30.01.2012 – 21.03.2013 tarihleri arasındaki döneme ilişkin ecrimisile karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.
Davalılar, çekişme konusu taşınmazı davacıya teslim ettiklerini, ayrıca istenilen ecrimisilin fahiş olduğunu belirterek davanın REDDİNİ SAVUNMUŞLARDIR.
Mahkemece, taşınmazın davalılar tarafından haksız olarak kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.
Çekişme konusu 1108 sayılı parselin davacı Mustafa, davalılar Mehmet Ali, Recep ve Mehmetle dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı OLDUĞU SABİTTİR.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme OLANAĞI YOKTUR. Yerleşmiş YARGITAY içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle ÇÖZÜMLEMESİ GEREKMEKTEDİR.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş OLMASINA BAĞLIDIR. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım İSTİSNALARI VARDIR. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış OLMASI HALLERİDİR. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına GEREK BULUNMAMAKTADIR.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü DELİLLE KANITLANABİLECEKTİR. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler uyarınca hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme OLANAĞI YOKTUR.
Hâl böyle olunca, konunun uzmanı bilirkişilerle yerinde keşif yapılarak dava konusu taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının araştırılması, oluşmuş ise hangi bölümün hangi paydaşa bırakıldığının belirlenmesi ve bu durumun bilirkişilerce krokilerinde işaretlenmesi ve davacının kullanımına bırakılan bölüme bir elatma var ise ecrimisil hesabı yapılması, eğer fiili kullanım biçiminin oluşmadığı saptanır ise de paylı mülkiyet hükümlerine göre payından az yer kullandığını iddia eden davacının davası dinlenemeyeceğinden davanın tümden reddi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi DOĞRU DEĞİLDİR.
Davalıların temyiz İTİRAZLARI YERİNDEDİR. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.04.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
Bir önceki yazımız olan KARŞILIKLI BOŞANMA başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.