Blog

themiss.jpgYargıtay, yargılamanın makul sürede yapılmayarak adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi hususunda karar vermiştir. Başvurucu,1.7.2005 tarihinde İzmir 4. İş Mahkemesi’nde açtığı tazminat davasının halen devam ettiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek tazminat talep etmiştir. Başvurucu, bir işyerinde çalıştığı sırada 1.3.2005 tarihinde pres makinesine elini kaptırması sonucu sağ ve sol el başparmaklarını kaybetmiştir. Başvurucunun olayla ilgili olarak, pres makinesinin bakımının yapılmadığı ve gerekli önlemlerin alınmadığı iddiasıyla işyeri sahibi ve işyeri teknik sorumlusu aleyhine açmış olduğu davada, iş görme kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir. Yargılama, anılan mahkemede devam etmekte olup, 31.3.2014 tarihli duruşmada davanın 9.6.2014 tarihine ertelenmesine kara verilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi; ‘hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.’ şeklinde düzenlenmiştir. Başvurucu, 15.3.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonunda başparmaklarının koptuğunu, fiziksel, psikolojik ve ekonomik açıdan zarar gördüğünü, 1.7.2005 tarihinde İzmir 4. İş Mahkemesi’nde açtığı tazminat davasının 7 yıldan fazla süredir devam ettiğini, temyiz ve infaz aşamasının hiç başlamadığını, makul sürede yargılama yapılmadığını, dava dosyasının düzgün şekilde incelenmediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir. Anayasa’nın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesi, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olacağını düzenlemektedir.  Yine Anayasa’nın ‘duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması kenar başlıklı 141. maddesi ‘davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.’ şeklinde düzenlenmiştir.

Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dahil olup, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasanın bütünselliği ilkesi gereği makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyetleri nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetlerinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısında münferiden değerlendirilmesi gerekmektedir. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yüklemektedir. İş kazası sonucu yaralanan bir çalışanın, bu fiil sonucu ortaya çıkan zararının karşılanması için derhal bir yargı kararı verilmesinde önemli bir kişisel yararı bulunmaktadır. Zira çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybeden bir bireyin hukuki durumunun ivedilikle açıklığa kavuşturulması gerekir. Çalışanın, geçim kaynağı olmaksızın hukuki durumunun uzun süre belirsiz bırakılması halinde, birey bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bu nedenle kaza sonucu meydana gelen zararların derhal tazmin edilmesinde ve bu uyuşmazlıkların ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir.

Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklara makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, yani davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih, somut başvuru açısından 1.7.2005 tarihidir. Sürenin bitiş tarihi ise, icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul süre de yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir.

Başvuru konusu olayda, başvurucu tarafından 1.7.2005 tarihinde İzmir 4. İş Mahkemesi nezdinde açılan tazminat davasında yargılama halen devam etmektedir. Mahkemece, deliller toplanmış, tanık beyanları alınmış, SGK tarafından yapılan soruşturma ve maluliyet raporu beklenmiş, tarafların kusur tespiti amacıyla olay yerinde keşif yapılarak tek bilirkişiden rapor alınmış, anılan rapora itiraz üzerine tek kişi bilirkişiden yeniden rapor alınmasına karar verilmiş, bu rapora da itiraz edilmesi üzerine kusur oranlarının tespiti amacıyla üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınması yönünde hüküm kurulmuş, raporun gelmesinden sonra zarar miktarının hesaplanması amacıyla bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, mahkemece yine bu süre içerisinde başvurucunun maluliyet oranının ve maluliyet tarihinin belirlenmesi amacıyla Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmasına karar verilmiş, bu raporun gelmesinden sonra Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan rapor alınması yönünde hüküm kurulmuş, raporun gelmesinden sonra, raporlar arasında çelişki olduğu gerekçesiyle Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınmasına karar verilmiş, mahkemece halen Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu raporunun beklendiği anlaşılmıştır. Başvurunun konusu olan tazminat davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesinde uzun aralıklarla duruşma yapıldığı, birçok defa bilirkişi raporu alındığı ve yargılamanın 8 yıl 9 ay 2 gündür devam ettiği görülmüş, iş kazası dayalı tazminat davalarının niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında sürenin makul olmadığı kanaatine varılmıştır.

6216 sayılı Kanun 50. maddesine göre ‘tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında açıkladığı ihlali e sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.’ Başvurucunun iş kazası sonucu yaralanması nedeniyle açtığı tazminat davasındaki makul olmayan süre olan 8 yıl 9 ay 2 günlük yargılama süresi nazara alındığında, başvurucunun yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren 13.000,00TL manevi tazminat ödenmesine, başvuruya konu yargılamanın 8yıl 9 ay 2 günden beri sürdüğü ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bir önceki yazımız olan Avukatlık İçin Sınav Şartı başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.