Blog

Afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuş olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın faaliyetinde afet yönetimi anlamında ‘bütünleşik afet yönetimi sistemi’ kabul edilmiş olup, bu sistemin en önemli unsurlarından biri olan ‘yerelde etkin ve verimli bir sistem kurulması’ dikkate alındığında, bu sistemin etkinliğini en iyi şekilde sağlayacak birimlerin yerel teşkilatlar olduğu görülmektedir. Zira yerel teşkilatlar nezdinde gerçekleştirilemediği takdirde bütünleşik afet yönetimi sistemi, yerel yönetim içerisinde varlık bulamayan her sistemin başına geleceği gibi çökecektir. Bu doğrultuda, ülke genelinde daha etkin ve güçlü bütünleşik afet yönetimi sisteminin yerelde kurulmasını sağlayabilmek adına kanuni düzenlemeler yapılması gereği hasıl olmuş, bu nedenle de 31.01.2014 tarihinde meclise sunulmuş olan kanun teklifinde afet işleri konusunda yapılması gereken düzenlemelerin hassasiyetle üzerinde durulmuştur.

Söz konusu teklife göre, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 28. Maddesi hassas bir konu olan acil çağrılar bakımından yeniden düzenlenmiştir. Tüm acil çağrıları karşılamak, sevk ve koordinasyonu sağlamak üzere büyükşehir yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı bünyesinde, diğer illerde ise valilikler bünyesinde 112 acil çağrı merkezlerinin kurularak, acil çağrı hizmeti veren kurumların çağrı hizmetlerini yürütmekle görevli personelinin buralarda görevlendirileceği, bu personellerin aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatları ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımlarının kendi kurumları tarafından karşılanacağı ve önemli bir husus olarak, 112 Acil Çağrı Merkezinin asılsız ihbarda bulunmak suretiyle meşgul ettiği tespit edilen şahıslara 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’na göre 250TL, tekerrür halinde iki katı olarak 500TL idari para cezası verileceği öngörülmüştür.

Teklifteki ayrı bir husus, illerde bütünleşik afet ve acil durum yönetiminin tüm unsurlarını içerecek şekilde, Başkanlığın taşra teşkilatı olarak valiye bağlı il afet ve acil durum müdürlüklerinin kurulmasıdır. Buna göre, il afet ve acil durum müdürlüklerinin görevleri; ilin afet ve acil durum tehlike ve risklerini belirlemek, afet ve acil durum hazırlıklarını yapmak, riskleri azaltmak, müdahale ve iyileştirme il planlarını, mahalli idareler ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği ve koordinasyon içinde yapmak, merkezi yönetmek, kesintisiz ve güvenli haberleşme sağlamak, afet ve acil durumda meydana gelen kayıp ve hasarı tespit etmek veya ettirmek, afet ve acil durumlara ilişkin eğitim faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak, sivil toplum kuruluşları ile gönüllülerin afet ve acil durum yönetimi ile ilgili akreditasyonunu yaparak belgelendirmek, afet ve acil durumda, gerekli arama ve kurtarma malzemeleri ile halkın barınma, beslenme ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacak gıda, araç, gereç ve malzemeler için depolar kurarak yönetmek, seferberlik ve savaş hazırlıkları ile sivil savunma hizmetlerine ilişkin görevleri ilde yerine getirmek ve kimyasal, biyolojik radyolojik ve nükleer maddeler ile benzeri diğer teknolojik maddelerin tespiti, teşhisi ve arındırması ile ilgili hizmetleri yürütmek, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak olarak belirtilmiştir.

Afetlerin doğası gereği yerel nitelikte olduğu ve afet risk ve tehlikelerinin de ağırlıklı olarak yerel karakter taşıdığı göz önünde bulundurulduğunda, afetlerle mücadelede ve afet ve acil durumlarla müdahalede yerel kapasitenin gücü ve yetkinliği büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede il özel idaresi bünyesinde valiye bağlı olarak kurulmuş olan il afet ve acil durum müdürlükleri, büyükşehirlerde il özel idarelerinin tüzel kişiliğinin sona ermesi sonucunda bu kanun teklifi ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın taşra teşkilatı olarak valiye bağlı daha güçlü ve etkin bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Bir önceki yazımız olan Tüzel Kişiler ve Kooperatif, Muhtaçlık Yardımı başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.