Dava, dava dışı sigortalı şirketin Rusya’ya ihraç ettiği emtianın davalı şirket tarafından taşınması sırasında hasara uğraması nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen zarar bedelinin davalıdan rücuen tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının sunduğu ibraname sigorta hukuku kapsamında düzenlenmiş bir ibraname olup Borçlar Kanununda tanımlanan anlamıyla alacağın temliki iradesini içermemektedir. Bu tespit ve değerlendirmeler ışığında, gerçek bir temlik iradesinin bulunmadığı, halefiyet ilkesine dayalı olarak talepte bulunulduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu durumda dava konusu taşıma karayolu taşıması olup, poliçe özel şartı gereğince davacı şirketin rücu hakkı bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında davacının aktif dava ehliyetinin (yani davacı sıfatının) bulunmadığı belirtilmiş, hüküm kısmında ise pasif husumet ehliyetinden söz edilmiş ise de, bu durum sonuca etkili değildir. Davanın, davacının aktif dava ehliyetinin (davacı sıfatının) bulunmaması nedeniyle reddi kararı sonucu itibariyle isabetli olup davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2017
NUMARASI : 2015/800- 2017/62 E.K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Davacı tarafından itirazın iptali istemiyle açılan davada, istinaf incelemesi sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddine dair Dairemizce verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/4643 Esas-2019/1539 karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine; Dairemizce duruşmalı olarak yapılan incelemede; gereği konuşulup, düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi tarafından nakliyat abonman sigorta sözleşmesi ile sigortalanan … Ltd. Şti’ne ait akrilik boyalı iplik emtiasının Türkiye’den Moskova/RUSYA’ya taşınması işini davalının ana taşıyıcı olarak üstlendiğini, emtiaların taşınması sırasında Romanya DN2E85 karayolu üzerinde kamyona bağlı römorkun tekerleklerinin alev alması sonucunda römork ve içindeki emtianın yandığını, hasarın oluş şekli ve niteliği ile miktarı konusunun tespiti için eksper raporu düzenlendiğini, fatura ve yapılan tespitlere göre 42.321,41USD (95.405,17 TL) sigortalı zararının sigortalısına ödendiğini, poliçe hükümleri ve alınan ibraname gereğince müvekkilinin sigortalısının halefi olarak ödediği bedelin rücuen tahsili için davalı aleyhine icra takibine giriştiğini, takibin davalının itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, nakliyat abonman sigorta poliçesinde davacının taşıyıcıya rücu etmemesinin taahhüt edildiğini, bu sebeple davacının aktif husumetinin bulunmadığını, davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, önlenmesine olanak bulunmayan durumlarda taşıyıcının sorumluluğunun bulunmadığını, meydana gelen zararın müvekkili taşıyıcı tarafından önlenmesinin mümkün olmadığını, talep edilen zararın fahiş olduğunu, CMR konvansiyonu hükümleri gereğince sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davacının yasal faiz talebinin uygun olmadığını, konvansiyonun 27. maddesi gereğince yabancı para cinsinden yapılan takiplerde %5 gecikme faizi istenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafından sunulan nakliyat abonman sigorta poliçesinin 1. sayfası sonundan başlayıp 2. sayfasında devam eden “Karayolu Tüzel Kişilik Şartı” başlığı altında yeralan düzenlemede “bu poliçe kapsamında yapılacak Karayolu taşımalarında nakliyeci firmanın tüzel kişilik olması şartı aranmayacak olup, gerçekleşecek hasarlarda sigortacı taşıyana karşı rücu hakkını kullanmayacaktır. Ancak Denizyolu Havayolu, demiryolu taşımalarında sigortacının rücu hakkı saklıdır. ” şeklindeki düzenlemede davacı sigorta şirketinin karayolu taşımaları ile sınırlı olarak rücu hakkından vazgeçtiği, buna ilişkin prim tahakkuk ettirildiği, bu sebeple davacının aktif husumetinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi hükmüne karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizin 16.07.2017 tarih, 2017/411-460 E.K sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Dairemizin bu kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.02.2019 tarih, 2017/4643 Esas-2019/1539 Karar sayılı kararı ile; “1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b. 2. maddesi ‘Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir. ‘ hükmünü haiz olup, anılan hüküm doğrultusunda bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin gerekçesi değiştirilmek suretiyle başvurunun esastan reddine dair karar verilmesi yerinde olmamış Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. ” gerekçesiyle, Dairemizin kararının bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, yargılamaya devam olunmuştur.
GEREKÇE Dava, dava dışı sigortalı şirketin Rusya’ya ihraç ettiği emtianın davalı şirket tarafından taşınması sırasında hasara uğraması nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen zarar bedelinin davalıdan rücuen tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, sigorta poliçesinde belirtilen şart gereğince davacının karayolu taşımaları ile sınırlı olarak rücu hakkından vazgeçtiğinden karayolu taşımasında meydana gelen zarardan dolayı halefiyet ilkesine göre davalıya rücu hakkının bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Sigortalı … Ltd. Şti.’ne ait emtia davalı taşıyıcı tarafından Türkiye’den Moskova/RUSYA’ya karayolu ile taşınması sırasında hasara uğramıştır. Davacı sigorta şirketinin sigortalısına yaptığı ödeme poliçe kapsamında olup, ödeme ve alınan ibraname ile sigortalısının haklarına halef olmuştur. Ne var ki, Nakliyat Abonman Sigorta Poliçesinin 1. sayfası sonunda başlayıp 2. sayfasında devam eden “KARAYOLU TÜZEL KİŞİLİK ŞARTI” başlığı altında yeralan düzenlemede “Bu poliçe kapsamında yapılacak KARAYOLU taşımalarında nakliyeci firmanın tüzel kişilik olması şartı aranmayacak olup, gerçekleşecek hasarlarda sigortacı taşıyana karşı rücu hakkını kullanmayacaktır. Ancak Denizyolu Havayolu, demiryolu taşımalarında sigortacının rücu hakkı saklıdır. ” şeklindeki düzenleme karşısında davacı sigorta şirketi KARAYOLU TAŞIMALARI ile sınırlı olarak rücu hakkından vazgeçmiş, bunun karşılığında sigortalı şirketten ek prim almıştır. Ayrıca davacı takip alacaklısı takip talebine konu alacağın dayanağı olarak “…Talebimiz 3430/72127059 nolu poliçe ile ilgili olarak sigortalımızdan alınan ibraname mutabakat name ve tazminat makbuzu uyarınca zararın rücusudur. ” açıklamasında bulunmuştur. Davacının sunduğu ibraname ise sigorta hukuku kapsamında düzenlenmiş bir ibraname olup Borçlar Kanununda tanımlanan anlamıyla alacağın temliki iradesini içermemektedir. Bu tespit ve değerlendirmeler ışığında, gerçek bir temlik iradesinin bulunmadığı, halefiyet ilkesine dayalı olarak talepte bulunulduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu durumda dava konusu taşıma karayolu taşıması olup, poliçe özel şartı gereğince davacı şirketin rücu hakkı bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında davacının aktif dava ehliyetinin (yani davacı sıfatının) bulunmadığı belirtilmiş, hüküm kısmında ise pasif husumet ehliyetinden söz edilmiş ise de, bu durum sonuca etkili değildir. Davanın, davacının aktif dava ehliyetinin (davacı sıfatının) bulunmaması nedeniyle reddi kararı sonucu itibariyle isabetli olup davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak, uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının resen düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesi kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine, davalı yararına maktu avukatlık ücreti tayinine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine; ancak, uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 33 ve 355. maddeleri uyarınca resen düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davacının aktif husumet ehliyeti (davacı sıfatı) bulunmadığından, davanın husumet yönünden reddine 2-Alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 1.152,69TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.108,29 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi dikkate alınarak belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki harç ve giderler yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 31,40 istinaf peşin harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, c-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru aşamasında yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,8-Kararın kesinleşmesinden sonra dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 344. maddesi uyarınca yapılan duruşmada davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/06/2019
Bir önceki yazımız olan HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.