Blog

Davadaki talebin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen iştirak nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Talep, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir. Mahkemelerin görevinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden anılan kanun hükmüne aykırı şekilde genel mahkeme tarafından hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalıyla yaklaşık 2 yıl kadar önce gayri resmi birlikte yaşadıklarını, bu birliktelikten bir çocuklarının olduğunu, resmi nikahları olmadığından çocuğu kendi nüfus kütüğüne kaydettirdiğini, doğumdan sonra davalıyla aralarında sorunlar olduğunu ve birlikte yaşamaya son verdiklerini, çocuğun anne bakımına muhtaç olması sebebiyle çocuğuyla baba evine sığındığını ve ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını belirterek 1000 TL nafaka verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Davalı duruşmada, davacının bahsettiği dönemde birlikte yaşadıklarını, çocuğun kendi çocuğu olduğunu, davacının bir gün kendisi işteyken evden ayrıldığını, kendisinin de bir başkasıyla evlendiğini ve bir çocuğunun daha bulunduğunu, tarım işçisi olarak iş buldukça çalıştığını, aylık ortalama gelirinin 400-500 TL OLDUĞUNU SAVUNMUŞTUR.

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, tarafların müşterek çocukları için aylık 200,00 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

1-) 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı (vesayet) hariç olmak üzere ikinci kitabıyla 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.

Davadaki talebin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen iştirak nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” ilişkin BULUNDUĞU ANLAŞILMAKTADIR. Talep, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı yasanın 4 üncü maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde BAKILMASI GEREKMEKTEDİR.

Mahkemelerin görevinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate ALINMASI GEREKİR. Bu nedenle o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden anılan kanun hükmüne aykırı şekilde genel mahkeme tarafından hüküm verilmesi usul ve YASAYA AYKIRIDIR.

2-) Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine GEREK GÖRÜLMEMİŞTİR.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazı bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.04.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.