Blog

Dava, “hata, hile, gabin” hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Bilindiği üzere; “hata, hile, gabin” her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı olmayıp, öğrenme tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Bu durumda; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 28/2. ve 39/1. maddelerinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin öğrenme tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup; diğer tarafın öğrenmenin daha önce olduğunu iddia etmesi durumunda bu iddiasını ispat zorunluluğunda olduğunda da kuşku bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; olayda hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin tarafların tüm delileri toplanmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, davanın süresinde açıldığı sonucuna varılması durumunda, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde işin esasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Dava, “hata, hile, gabin” hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR.

Mahkemece, dava tarihine kadar 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın redine KARAR VERİLMİŞTİR.

Bilindiği üzere; “hata, hile, gabin” her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı olmayıp, öğrenme tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olaya gelince; davacı, kandırıldığını kısa süre önce öğrendiğini ve eldeki davayı açtığını İLERİ SÜRMÜŞTÜR.

Bu durumda; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 28/2. ve 39/1 inci maddelerinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin öğrenme tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup; diğer tarafın öğrenmenin daha önce olduğunu iddia etmesi durumunda bu iddiasını ispat zorunluluğunda olduğunda da KUŞKU BULUNMAMAKTADIR. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 20.04.1983 gün ve 1980/1-1846-397 sayılı kararında da aynı hususa İŞARET EDİLMİŞTİR.

Hal böyle olunca; olayda hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin tarafların tüm delileri toplanmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, davanın süresinde açıldığı sonucuna varılması durumunda, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde işin esasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması DOĞRU DEĞİLDİR.

Davacının temyiz İTİRAZI YERİNDEDİR. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.03.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

Bir önceki yazımız olan HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.