Blog

kamulaştırma   Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 12.10.2015 tarihli 20157217 Esas ve 2015/11595 Karar sayılı kararında özetle; müşterek malik durumundaki davalıların kabul beyanlarının ancak kendi payları yönünden geçerli olacağı, buna karşılık somut olayda davayı kabul etmeyen davalı payı yönünden yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli olmadığından, doğru neticeye ulaşabilmek için mahallinde yaşlı ve yansız, yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişiler, taraf tanıkları ve tespit bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılması, keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğunun, kime ait olduğunun, kimden nasıl intikal ettiğinin, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığının sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde yüzleştirme yapılarak çelişkinin giderilmesi, tespite aykırı sonuca varılması halinde tespit bilirkişilerinin tanık sıfatıyla ve gerekirse yüzleştirme yapılarak dinlenerek aykırılığın giderilmesine çalışılması, yapılacak değerlendirmede de nizalı taşınmaz üzerinde davacı lehine 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen hususların gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmesi gerektiği gözetilmelidir.     

Kadastro sırasında A… Köyü çalışma alanında bulunan 103 ada 55 parsel sayılı 2.019,55 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ve payları da gösterilmek suretiyle davalılar Abdurrahman, Ahmet ve Bahattin adına TESPİT EDİLMİŞTİR. Davacı Nafiye irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak Bahattin ise irsen intikal, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın adlarına tescili istemiyle ayrı ayrı DAVA AÇMIŞLARDIR. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacı Bahattin tarafından açılan davanın reddine, davacı Nafiye tarafından açılan davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın davacı Nafiye adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı/davalı Bahattin tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Mahkemece, çekişmeli taşınmazda davacı/davalı Bahattin’in 4-5 yıllık zilyetliğinin olduğu bu nedenle de 3402 s. Kanun’un 14 üncü maddesinde de öngörülen koşulların lehine oluşmadığı, davacı Nafiye’nin ise, kadastro tespit gününe kadar dava konusu taşınmaz üzerinde hak kazandıran zilyetliği bulunduğu gerekçesiyle HÜKÜM KURULMUŞTUR. Yalnızca davacı tanığı Cevdet’in 1985 1993 yılları arasında dava konusu taşınmazı davacı adına ektiğine ilişkin beyanla davalı Abdurrahman ve Ahmet’in davayı kabul beyanlarına dayanılarak hüküm kurulmuş olması nedeniyle davalı Bahattin payı yönünden yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye YETERLİ BULUNMAMAKTADIR. Müşterek malik durumundaki davalıların kabul beyanlarının ancak kendi payları yönünden geçerli OLACAĞI KUŞKUSUZDUR. Hal böyle olunca, sağlıklı sonuca varılabilmesi için, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve tespit bilirkişilerinin katılımıyla KEŞİF YAPILMALIDIR. Taşınmazın başında yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeli; alınacak beyanlara göre tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde, tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla ve gerekirse yüzleştirme yapılmak suretiyle dinlenilerek aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, yapılacak değerlendirmede çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı Nafiye lehine 3402 s. Kanun’un 14 üncü maddesinde de öngörülen hususların gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli davacı Nafiye’nin davasını kanıtlayamaması durumunda, davalı Bahattin adına tespit edilen payın kendi üzerinde bırakılması gerektiği düşünülmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre KARAR VERİLMELİDİR. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı/davalı Bahattin’in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 12.10.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan İMZALARIN BAĞIMSIZLIĞI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.