Blog

  222A0518-300x138 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.01.2016 tarihli 2015/9602 Esas ve 2016/479 Karar sayılı ilamında özetle; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşulları, ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra akdedilen sözleşmelere uygulanacak olup, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 01/02/2007 tarihinde akdedildiği göz önüne alındığında mahkemenin yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi dahi doğru olmamıştır. Mahkemece, davacının kullandığı kredinin borcunun tümünü kapatmak üzere 15/01/2009’da ödeme yaptığı ancak davalı bankanın davalıdan 5 günlük faizi fazla tahsil ettiği gerekçesiyle bu kalem yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamından davalı bankaca kapama işleminin hangi tarihte yapıldığı ve davacıdan kaç günlük gecikme faizi tahsil edildiği denetlenememektedir. Bu itibarla mahkemece davacının erken ödeme tarihinden kaç gün sonra davalı tarafından kapama işleminin yapıldığı, kaç günlük haksız gecikme faizi tahsil edildiği belirlendikten sonra hüküm kurulması gerekir.

Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan ticari kredi kullandığını, bunun karşılığı olarak şirkete ait taşınmaz üzerine bankaca ipotek konulduğunu, ayrıca müvekkilinin dava dışı kiracısından olan kira alacağının bir kısmının bankaya temlik edildiğini, müvekkilinin bu krediyi 15/01/2009 tarihinde erken ödeme yaparak kapattığını, ancak bu sırada müvekkilinden mükerrer tahsilat yapıldığını ileri sürerek, temliğin serbest bırakılmasını, hesaplar üzerindeki blokenin kaldırılmasını ve bu hesaplarda bulunan paralarla mükerrer tahsil olunan 55.640 TL’nin faiziyle birlikte tahsilini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Davalı vekili, mükerrer tahsilat olarak belirtilen hususun erken kapama ücreti olduğunu, yapılan sözleşme uyarınca müvekkilinin erken kapama ücreti alabileceğini savunarak davanın REDDİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesi uyarınca davacının kullandığı kredinin tüm borcunu 23. taksit sırasında ödeyerek kapatmak üzere 15/01/2009’da ödeme yaptığı, davalı bankanın daha sonra davacıdan 5 günlük faiz tahsil ettiği ancak bunu dayandırdığı bir nedeni açıklayamadığı, diğer taraftan davalı bankanın aldığı erken kapama ücretini aralarındaki sözleşmeye dayandırmış ise de, taraflar arasında bu sözleşme dışında sürekli ilişki bulunduğu, müşteriyle müzakere edilmeden ve alınacak miktar bilinmeden yapılan sözleşmenin BK m. 20 kapsamında değerlendirileceği gerekçeleriyle davanın kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

Kararı davalı vekili TEMYİZ ETMİŞTİR.

Dava, davalı banka tarafından davacı şirkete kullandırılan kredinin erken kapatılması nedeniyle davalı tarafından davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin iadesi ve erken kapama işleminin davalı banka tarafından geç yapılması nedeniyle haksız olarak tahakkuk ettirilen gecikme faizinin tahsili İSTEMLERİNE İLİŞKİNDİR.

Mahkemece, verilen ilk kararla davalının davacıyla yaptığı sözleşmeye göre erken kapama ücreti alabileceği belirlenerek davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce, davalı bankanın aradaki sözleşme hükmü uyarınca erken ödeme ücreti talep etme hakkı var ise de, bunun fahiş olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı bulunduğu yönünde değerlendirme yapılarak karar bozulmuş, mahkemece de Dairemizin bu bozma ilamına uyulmasına KARAR VERİLMİŞTİR. Mahkeme Dairemizin bu bozma ilamına uyduğuna göre, artık bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm VERMEK ZORUNDADIR. Çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış HAK DOĞMUŞTUR. Bu itibarla mahkemece Dairemiz bozma ilamında belirlendiği üzere, bankanın uyguladığı erken kapama komisyonunun oranının ve buna göre tahsil edilen erken kapama ücretinin fahiş olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.

Kaldı ki, mahkemece her ne kadar yukarıda anılan sözleşme hükmünün genel işlem şartı olup TBK m. 20 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşulları, ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra akdedilen sözleşmelere uygulanacak olup, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 01/02/2007 tarihinde akdedildiği göz önüne alındığında mahkemenin yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi dahi DOĞRU OLMAMIŞTIR.

Diğer taraftan, mahkemece, davacının kullandığı kredinin borcunun tümünü kapatmak üzere 15/01/2009’da ödeme yaptığı ancak davalı bankanın davalıdan 5 günlük faizi fazla tahsil ettiği gerekçesiyle bu kalem yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamından davalı bankaca kapama işleminin hangi tarihte yapıldığı ve davacıdan kaç günlük gecikme faizi tahsil EDİLDİĞİ DENETLENEMEMEKTEDİR. Bu itibarla mahkemece davacının erken ödeme tarihinden kaç gün sonra davalı tarafından kapama işleminin yapıldığı, kaç günlük haksız gecikme faizi tahsil edildiği belirlendikten sonra hüküm kurulması gerekirken, bu yönden de eksik inceleme sonucu hüküm kurulması doğru bulunmamış, hükmün bu nedenlerle davalı yararına BOZULMASI GEREKMİŞTİR.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.01.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan ORTAKLIĞIN TASFİYESİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.