Blog

madenYargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2016 tarihli 2015/8495 Esas ve 2016/885 Karar sayılı ilamında özetle;  dava; haksız fiil nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Her ne kadar davacı bozma ilamı sonrası alınan beyanında ısrarla kira ilişkisine dayanarak taşınmazda bulunduğunu belirtmiş ise de; gerek mahkemenin gerekçesinde gerek bozma ilamında davacının kira ilişkisini ispatlayamadığı açıkça kabul edilmiştir. Bu durumda taşınmazda bulunma nedenini kanıtlayamayan davacının fuzuli şagil olarak taşınmazda bulunduğunun ve TMK’nun 994.maddesi gereği iyiniyetli sayılamayacağının kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı haksız işgal tazminatı davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Dava; haksız fiil nedeniyle tazminat İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 18.319,34-TL tazminatın tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Davacı vekili, 2004 yılında Kalkınma Mah. Sahil C.100. Yıl park girişi Trabzon adresinde bulunan taşınmazın yola bakan kısmını dönemin malikinden sözlü kira akdiyle kiraladığını, kiralama sonrasında taşınmazda dolgu, çevre tanzimi gibi faaliyetler yürütülüp üzerine prefabrik bir idari bina kurduğunu ve ticari faaliyetine başladığını, taşınmazın tamamının maliki tarafından davalı şirkete satıldığını, davalı tarafından davacının kirasında bulunan kısma tecavüzde bulunularak binanın yıkılıp düzlendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 YTL’nın, 31.03.2008 tarihli dilekçesi ile ise dava ve talep miktarını 59.283,37 YTL daha ıslah ederek toplam 69.285,37 YTL’nın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.

Davalı vekili, müvekkilinin bahsi geçen alanda davacının iddia ettiği biçimde bir faaliyetinin söz konusu olmadığını, davacının fuzuli şağil durumda olup kiracılık sıfatını kanıtlamasının gerektiğini belirterek davanın REDDİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkemece, ilk olarak davanın kısmen kabulü ile (44.543,26) YTL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karar davalının temyizi üzerine YARGITAY 11. Hukuk Dairesinin 2008/12241 E. 2010/7761 K. sayılı 01.07.2010 tarihli kararı ile “davacının hangi sıfatla davaya konu taşınmaz üzerine bina yaparak ticari faaliyette bulunduğu MAHKEMECE DEĞERLENDİRİLMEMİŞTİR. Böyle bir belirlemenin önemi davacının iyiniyet veya kötü niyetli olup, olmadığının BELİRLENMESİNDE YATMAKTADIR. Mahkemece öncelikle bu belirlemenin yapılmasından sonra TMK’nun 994 ve 995 inci maddeleri uyarınca davacının neleri talep edip, neleri edemeyeceği belirlenip hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalı yararına bozulmasına karar VERMEK GEREKMİŞTİR.” denilerek hükmün bozulmasına KARAR VERİLMİŞTİR. Bozma ilamına uyan mahkemece davacının önceki malikin kiracısı olarak taşınmazda kiracı sıfatıyla bina yaparak faaliyette bulunduğundan kira parasının da alanda yapılan dolgu bedeli olduğunun ispatlandığından dolgu bedeli düşülerek davanın kısmen kabulü ile 18.319,34 TL nin yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş, hüküm bu defa davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2012/17620 E. 2013/9908 K. sayılı 05.06.2013 tarihli kararı ile “taraflar arasındaki kira ilişkisinin tanık beyanıyla ispatlanamayacağı, bu nedenle de davacının kira sözleşmesine istinaden taşınmazda ticari faaliyette bulunduğunun kabul edilmesinin isabetli olmadığı, önceki bozma kararının gereklerinin yerine getirilemediği, davacının taşınmazda hangi nedenle bina yaparak ticari faaliyette bulunduğu belirlenerek buna göre davalıdan TMK’nun 994 ve 995 inci maddeleri uyarınca talep edebileceği hakları olup olmadığı, varsa davacının neleri talep edip neleri edemeyeceği belirlenip hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bozma kararı gerekleri yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi DOĞRU DEĞİLDİR.” gerekçesiyle hükmün tekrar bozulmasına KARAR VERİLMİŞTİR.

Bozma ilamına uyan mahkemece bu defa davacının beyanı alınmakla yetinilerek, davacının faaliyetini önceki maliklerin bilgileri ve rızaları doğrultusunda sürdürdüğü dolayısıyla da iyiniyetli olduğu gerekçesiyle bir önceki hüküm doğrultusunda dolgu bedeli düşülerek davanın kısmen kabulü ile 18.319,34 TL nin yasal faiziyle tahsiline KARAR VERİLMİŞTİR. Her ne kadar davacı bozma ilamı sonrası alınan beyanında ısrarla kira ilişkisine dayanarak taşınmazda bulunduğunu belirtmiş ise de; gerek mahkemenin gerekçesinde gerek bozma ilamında davacının kira ilişkisini ispatlayamadığı açıkça KABUL EDİLMİŞTİR. Bu durumda taşınmazda bulunma nedenini kanıtlayamayan davacının fuzuli şagil olarak taşınmazda bulunduğunun ve TMK’nun 994 üncü maddesi gereği iyiniyetli sayılamayacağının KABULÜ GEREKİR. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi DOĞRU DEĞİLDİR.

Hüküm bu NEDENLE BOZULMALIDIR.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3 üncü madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 inci maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.02.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan İRTİFAK HAKKI BEDELİNİN TESPİTİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.