Blog

kimler-ise-iade-davasi-acabilir_646x340Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.12.2015 tarihli 2015/22-1474 Esas ve 2015/2854 Karar sayılı ilamında özetle; dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, kural olarak, bu iddiasını ispat etmek zorundadır. İş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir, hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır. Belirtilmelidir ki, tanık beyanları arasında veya tanık beyanı ile diğer deliller arasında çelişki bulunduğu takdirde, sadece tanık sözlerine dayanılarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir. Davacı işçi fazla çalışma ücreti alacağını kanıtlamak bakımından tanık anlatımlarına dayanmış olup, dinlenen ve birbiri ile tutarlı tanık anlatımlarına göre, fazla çalışma ücreti alacağı ortaya çıkmıştır. Yargılama sırasında davalı taraf, tanık anlatımlarının aksini gösteren herhangi bir kayıt ve belge dosyaya sunmamıştır. Öte yandan, fazla çalışma ücreti alacağı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konudur. Bu nedenle hâkimin resen delil toplama yetkisinden de söz edilemez.

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 30.İş (Kapatılan Bakırköy 14. İş) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.02.2013 gün ve 2009/890 E.-2013/152 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan T….. Temizlik ve Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 22.Hukuk Dairesi’nin 12.07.2013 gün ve 2013/17266 E.-2013/17290 K. sayılı ilamıyla;

(…Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak işverence fesih edildiğini ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatıyla yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi, yol, yemek ve yakacak parası ve ödenmeyen ücret ALACAKLARI İSTEMİŞTİR.

Davalılar Cevaplarının Özeti:

Davalılar, davanın reddine karar verilmesi GEREKTİĞİNİ SAVUNMUŞLARDIR.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

Temyiz:

Kararı kanuni süresi içinde davalılar TEMYİZ ETMİŞTİR.

Gerekçe:

1-Davalılardan Belediye vekili kararı temyiz etmiş ise de, bilahare temyiz isteminden feragat etmiş olup, dosyada mevcut vekaletnamesinde temyizden feragata yetkisinin bulunduğu anlaşıldığından, davalı belediye vekilinin temyiz isteminin reddine,

2-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalılardan T….. temizlik Hizmetleri San. ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

3-Davacı işçinin, fazla çalışma yapıp yapmadığı UYUŞMAZLIK KONUSUDUR.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını İSPATLA YÜKÜMLÜDÜR. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin DELİL NİTELİĞİNDEDİR. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, DELİL NİTELİĞİNDEDİR. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanlarıyla sonuca GİDİLMESİ GEREKİR. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup OLMADIĞI ARAŞTIRILMALIDIR.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi MÜMKÜN DEĞİLDİR. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belgeyle bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille KANITLAMASI GEREKİR. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği SONUCUNU DOĞURMAKTADIR.

Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla çalışma konusunda hesap yapılırken davacıyla birlikte işten çıkarılan ve menfaat birliktelikleri olan tanık anlatımları DİKKATE ALINMIŞTIR. Mahkemece, fazla çalışma konusunda sadece bu tanıkların anlatımlarına dayanılarak hüküm KURULMASI HATALIDIR. Oysa çalışmanın geçtiği yer resmi kuruma ait olup alt işverene verilen temizlik işini alan firmalardaki tüm çalışma süresine ait bordrolar ve eğer banka hesabına ücret ödemesi yapılıyorsa bunlara ilişkin EKSTRELER GETİRTİLMELİDİR. Ayrıca işyerinde yapılan çalışmalara ilişkin görev tanımları, işyerine giriş ve çıkışları gösteren kayıtlarla puantaj belgeleri dosya arasına alınmalı, işyerinde kaç personel çalıştığı, bunların sözü edilen işyerinde haftada kaç gün, kaç saat çalıştıkları, işçilerin tümü için aynı saatlerde mi yoksa nöbet usulüne göre mi çalışmalar yapıldığı belirlenip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, gerekirse işyerinde uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak, fazla çalışma alacağının VARLIĞI SAPTANMALIDIR. Mahkemece, olabildiğince yazılı delillere ulaşılarak tanık beyanlarının denetlenmesinden sonra karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda: mahkemece önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Dava, işçilik alacaklarının tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

Davacı vekili, davacının davalı işyerinde aralıksız şekilde temizlik işçisi olarak fiilen çalıştığını, davalı Şirketin İstanbul’da çeşitli belediyelerin temizlik işlerini ihale yoluyla aldığını, işyeri bünyesinde çalışan işçileri değişik belediye sınırları içinde temizlik işlerinde çalıştırdığını, 23.10.2009 tarihinde işyeri bünyesinde çalışan 170 kişiden fazla temizlik işçisinin haksız aynı zamanda usule ve yasaya aykırı şekilde iş sözleşmelerini feshettiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini beyanla, kıdem ve ihbar tazminatı, asıl ücret, fazla çalışma ücreti, bayram tatili ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, AGİ-KDV iadesi, çocuk, yol, yemek ve yakacak parasıyla yıllık ücretli izin alacaklarının TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR.

Davalılardan Belediye vekili, davalı Belediyenin ihale makamı olmasının işveren konumunda olmasını engellediğini, davacının talepte bulunduğu dönem itibariyle sadece davalı belediyenin işinde değil, başkaca kurumların işlerinde de çalıştığını, bu nedenlerle T….. Temizlikle Belediye arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulamayacağını, davacının alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, belediyenin sözleşme gereği sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın husumetten ve esastan reddine karar VERİLMESİNİ SAVUNMUŞTUR.

Davalılardan Şirket vekili, davacıyla belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını ve ihale bitim tarihi olan 28.09.2009 tarihinin belirli süreli iş sözleşmesinin bitim süresi olarak sözleşmeye yazıldığını, bu nedenle yasal bildirim öneli tanınmayacağını ve ihbar tazminatı ödenmeyeceğini, davacının vardiya sistemine tabi olarak çalıştığını, işyerinde günde 3 vardiya olduğunu, bu nedenle bir işçinin günde 8 saatten fazla çalışma yapmasının mümkün olmadığını, işçilerin dini bayramlar ve tatillerde çalışmış olmaları halinde fazla çalışma ücretlerinin kendilerine ödendiğini veya ertesi gün izinli sayıldıklarını, davacının şirket bünyesinde çalıştığı süre içindeki yıllık ücretli iznini de kullandığını, maaşların banka aracılığıyla ödendiğini, talep ettiği AGİ gibi alacaklarının ödenmediği iddiasının gerçek olmadığını belirterek, davanın reddine karar VERİLMESİNİ SAVUNMUŞTUR.

Mahkeme, davacının çalışma şekline ilişkin tanık beyanları dışında, puantaj kaydı, işyerine giriş çıkışı gösteren belge gibi herhangi bir yazılı delil sunulmadığı, tanık beyanları değerlendirilmek suretiyle bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya itibar edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiş; davalılardan T….. Temizlik Hizmetleri Sanayi ve Dış Ticaret Ltd. Şti. vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan NEDENLERLE BOZULMUŞTUR.

Mahkeme, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle ilk kararında direnmiş; hükmü davalılardan T….. Temizlik Hizmetleri Sanayi ve Dış Ticaret Ltd. Şti. vekili TEMYİZE GETİRMİŞTİR.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının fazla çalışmalarının tesbiti açısından, davalı tarafça tutulmuş kayıt ve belgelerin mahkemece resen celp edilip edilemeyeceği, buna bağlı olarak da, fazla çalışma ücreti alacağının ispatlanıp ispatlanmadığı NOKTALARINDA TOPLANMAKTADIR.

Uyuşmazlığın çözümü için, hâkimin davayı aydınlatma yükümüyle davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde DURULMASI GEREKMEKTEDİR.

Bilindiği üzere, ispat yükü kural olarak davacıya düşer; yani, davacı davasını dayandırdığı olguları İSPAT ETMELİDİR.

Yine, kural olarak herkes iddiasını KANITLAMAKLA YÜKÜMLÜDÜR. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş sayılır.

Fakat, kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, ispat yükü kendisinde olan diğer tarafın iddiasını ispat etmesini beklemeden, onun iddiasının aksini ispat için delil gösterebilir. İşte bu delile, karşı (mukabil) delil denir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun konuya ilişkin ve “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 194 üncü maddesi uyarınca:

“(1)Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.

(2)Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça BELİRTMELERİ ZORUNLUDUR.”

Hükmün gerekçesine göre: “Bu hükümle, somutlaştırma yükünün (194/1) delillerle ilişkisi ORTAYA KONULMUŞTUR. Dava açılırken ve cevap dilekçesi verilirken taraflar, dayandıkları vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini de belirtmek zorundadırlar.

Ancak iki hali birbirinden ayırt etmek gerekmektedir:

a)Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Davayla ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hakimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.

b)Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim, delillere kendiliğinden başvuramaz.

Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili BİR İLKEDİR. Buna göre, hâkim, kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme, sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.

Taraflarca getirilme ilkesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25 inci maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.

(2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”

Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dahildir (m. 25/2).

Fakat hâkim, bilirkişi ve keşif delillerine kendiliğinden de başvurabilir (m. 266 ve m. 288).

Hâkim isticvaba da kendiliğinden karar verebilir (m. 169/1). Bundan başka hâkim, davanın her safhasında, iki tarafın iddiaları sınırı içinde olmak üzere, tarafları dinleyebilir ve gerekli olan delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir (m. 31) (Kuru Baki, Arslan Ramazan, Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Baskı, s.377, 378).

Belirtilmelidir ki hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir, ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.

Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak HÂKİMİN GÖREVİDİR. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkan vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, BELİRLENMESİ SÖZKONUSUDUR.

Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez Hakan, Atalay Oğuz, Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd).

6100 s. Kanun’un “hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31 inci maddesine göre, “hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”

Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenlemeyle doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin BULUNABİLMESİ AMAÇLANMIŞTIR. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul ETMEK GEREKİR. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, age, s. 248 vd).

Görüldüğü üzere, hakimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31 inci maddede, hakimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini İSTEYEBİLECEĞİ BELİRTİLMİŞTİR.

Bu aşamada, davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde de DURULMASI GEREKMEKTEDİR.

Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse halen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatıyla ilgili olarak özel bir HÜKÜM BULUNMAMAKTADIR. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı, genel HÜKÜMLERE TABİDİR.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi uyarınca, “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını İSPATLA YÜKÜMLÜDÜR.”

Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, kural olarak, bu iddiasını ispat ETMEK ZORUNDADIR.

Fiili bir olgu söz konusu olduğundan, kural olarak, işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.

Bu kapsamda, iş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir, hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaatiyle karar veremez.
Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da EDİLMEDİĞİ AÇIKLANMALIDIR.

Belirtilmelidir ki, tanık beyanları arasında veya tanık beyanıyla diğer deliller arasında çelişki bulunduğu takdirde, sadece tanık sözlerine dayanılarak hüküm tesis edilmesi MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Somut uyuşmazlık incelendiğinde, davacı işçi fazla çalışma ücreti alacağını kanıtlamak bakımından tanık anlatımlarına dayanmış olup, dinlenen ve birbiriyle tutarlı tanık anlatımlarına göre, fazla çalışma ücreti alacağı ORTAYA ÇIKMIŞTIR. Mahkemece müzekkereyle istenilmesine rağmen, yargılama sırasında davalı taraf, tanık anlatımlarının aksini gösteren herhangi bir kayıt ve belge DOSYAYA SUNMAMIŞTIR. Öte yandan, fazla çalışma ücreti alacağı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri BİR KONUDUR. Bu nedenle hâkimin resen delil toplama yetkisinden de söz edilemez.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının ONANMASI GEREKİR.

SONUÇ: Davalılardan T….. Temizlik Hizmetleri Sanayi ve Dış Ticaret Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, istek halinde alınması gereken 145,85 TL onama harcının peşin harçtan mahsup edilerek fazla alınan 58,45 TL harcın temyiz edene iadesine, 09.12.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.