Danıştay’ın 4. Dairesinin 04.06.2014 tarihli 2011/5086 esas 2014/4165 numaralı kararına göre;
şirket adına düzenlenen ödeme emirleri şirketin bilinen adresinde bulunamamasından dolayı ilanen tebliğ edilmiş ise de; şirketin kanuni temsilcisinin ikametgah adresi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101 inci maddesinde sayılan belgelerde yer alması halinde bu Kanun uyarınca bilinen adreslerden olup, ödeme emirlerinin kanuni temsilcinin ikametgah adresinde tebliğ yolu denenmeksizin ilanen tebliği yasaya uygun olmadığından ve şirket adına düzenlenen ödeme emirleri usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeden şirketten tahsili olanaksız hale gelmiş bir vergi borcundan söz edilemeyeceğinden, bu vergi borcundan dolayı davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibine yasal olanak bulunmamaktadır.
İstemin Özeti: A.. Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi’nden tahsil edilemeyen kamu alacağının kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili için düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle DAVA AÇILMIŞTIR. İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 31/01/2011 günlü ve E:2010/2103, K:2011/258 sayılı kararıyla; aynı kamu alacağının tahsili için şirketin yönetim kurulu üyesi Ömer Faruk Ocak adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali için açılan davada, İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 07/04/2009 günlü ve E:2008/3739, K:2009/1293 sayılı kararıyla kamu alacağının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdiği, buna göre zamanaşımı nedeniyle ortadan kalktığı anlaşılan kamu alacağının kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili için düzenlenen ödeme emirlerinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline KARAR VERİLMİŞTİR. Hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın BOZULMASI İSTENİLMEKTEDİR.
Savunmanın Özeti: SAVUNMA VERİLMEMİŞTİR.
Tetkik Hakimi Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi GEREKTİĞİ DÜŞÜNÜLMEKTEDİR.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı adına, …Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi’nin vergi borcu nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerini iptal eden Vergi Mahkemesi kararı TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 102 nci maddesinde amme alacağının vadesinin rastlandığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmış, 103 üncü maddesinde ise “ödeme” ve “ödeme emri tebliği” zamanaşımını kesen sebepler ARASINDA SAYILMIŞTIR.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 93 üncü maddesinde tahakkuk fişinden gayri vergilendirmeyle ilgili olup hüküm ifade eden bilimum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edileceği hükme bağlanmış; 101 inci maddesinde de, mükellef tarafından işe başlamada, adres değişikliğinde, işi bırakmada, vergi beyannamelerinde bildirilen, yoklama fişinde tespit edilen, vergi mahkemesinde dava açma dilekçelerinde ve cevaplarında gösterilen, yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen, bina ve arazi vergilerinde komisyonlarca tahrir varakalarında tespit edilen adreslerin bu Kanuna göre bilinen adresler OLDUĞU BELİRTİLMİŞTİR.
Aynı Kanunun 106 ncı maddesinde, ilan tarihinden başlayarak bir ay içinde ne vergi dairesine müracat yapmış ne de adresini bildirmiş olanlara bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılacağı; 112 nci maddesinin birinci fıkrasında ise, ikmalen, re’sen veya İdarece tarh olunan vergiler taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse, tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödeneceği hükmüne YER VERİLMİŞTİR.
Öte yandan, 213 s. Kanunun 10 uncu maddesine göre tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcinin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni temsilciden alınacağı belirtilmiş olup bu düzenlemeye göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için vergi alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmamış OLMASI GEREKMEKTEDİR.
Vergi Mahkemesince, İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 07/04/2009 günlü E:2008/3739, K:2009/1293 sayılı kararına atfen şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin 30/11/2000 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, zamanaşımı süresinin 31/12/2005 tarihinde sona erdiği, şirket tarafından yapıldığı ileri sürülen cüz’i miktardaki ödemelerin şirket tarafından zamanaşımını kesecek olmasına rağmen, kendi aleyhine sonuç doğuracak şekilde yapılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan zamanaşımının kesildiğinden söz edilemeyeceği, şirket adına düzenlenen ödeme emirleri, amme alacağı zamanaşımına uğradıktan sonra 20/11/2006 tarihinde ilanen tebliğ edildiğinden, zamanaşımına uğrayan vergi borcu için davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiş ise de, dava konusu ödeme emri içeriğinde yer alan vergi borcuna ilişkin ihbarnameler 15/11/2000 ve 30/11/2000 tarihlerinde ilanen tebliğ edilmiş olup, 213 s. Kanunun 106 ncı maddesi uyarınca bu tarihlerden bir ay sonra tebliğ edilmiş sayılması nedeniyle, vadesi 2001 yılı Ocak ayında dolan amme alacağı için zamanaşımı süresinin 31/12/2006 tarihinde dolması nedeniyle bu gerekçe yönünden kararda hukuka UYARLIK BULUNMAMAKTADIR.
Ancak, şirket adına düzenlenen ödeme emirleri şirketin bilinen adresinde bulunamamasından dolayı ilanen tebliğ edilmiş ise de; şirketin kanuni temsilcisinin ikametgah adresi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101 inci maddesinde sayılan belgelerde yer alması halinde bu Kanun uyarınca bilinen adreslerden olup, ödeme emirlerinin kanuni temsilcinin ikametgah adresinde tebliğ yolu denenmeksizin ilanen tebliği yasaya uygun olmadığından ve şirket adına düzenlenen ödeme emirleri usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeden şirketten tahsili olanaksız hale gelmiş bir vergi borcundan söz edilemeyeceğinden, bu vergi borcundan dolayı davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibine yasal OLANAK BULUNMAMAKTADIR.
Bu nedenle, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden Mahkeme kararı sonucu itibariyla hukuka UYGUN BULUNMUŞTUR.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 31.01.2011 günlü ve E:2010/2103, K:2011/258 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına 04/06/2014 tarihinde OYÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLDİ.
K A R Ş I O Y (X)
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 93 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında tahakkuk fişinden gayrı, vergilendirmeyle ilgili olup, hüküm ifade eden vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edileceği belirtilmiş, aynı Kanunun 101 inci maddesinde de bu Kanuna göre bilinen adresler 8 bent halinde sayılarak mektupların gönderilmesinde bu adreslerden tarih itibariyle tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanın nazara alınacağı HÜKME BAĞLANMIŞTIR.
Dosyanın incelenmesinden, davacının kanuni temsilcisi olduğu Anttur Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi adına düzenlenen ihbarname ve ödeme emirlerinin şirket adresinde tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ edildiği ve şirketten tahsil imkanı bulunmadığı ileri sürülerek ödenmeyen amme alacağının tahsili için kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu ödeme emirlerinin DÜZENLENDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR.
Yukarıda belirtilen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101 inci maddesinde sayılan “bilinen adresler” arasında şirketin kanuni temsilcisinin veya ortaklarının ev yada iş adresleri sayılmadığından bu adreslerde tebliğ yoluna gidilmemesi, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin ilanen tebliğinin usulsüz olduğunu göstermez.Uyuşmazlıkta, şirketin adreste bulunamama halinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 102 nci maddesinde öngörüldüğü gibi muhtara da imzalatılarak, usulüne uygun şekilde tespit edildiği görüldüğünden ödeme emirlerinin ilanen tebliğ şartlarının oluştuğu anlaşılmakla birlikte, şirket hakkında yasal takip yolları tüketilmeden kanuni temsilcinin takibine geçilmesi olanaklı olmadığından temyiz isteminin kabulüyle, amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsil imkanı bulunup bulunmadığının araştırılarak bir karar verilmek üzere Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara karşıyım.
Bir önceki yazımız olan İLERİDE DOĞMASI MUHTEMEL EMEKLİ İKRAMİYESİNE HACİZ KONULMASI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.