Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2015 tarihli 2015/9219 Esas ve 2015/19587 Karar sayılı ilamında özetle; tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/1.maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. İki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki sürüm değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur. Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye tarihindeki sürüm değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Davacı-birleşen dosyada davalı ile davalı-birleşen dosyada davacı aralarındaki katkı payı alacağı davasının asıl ve birleşen dosyada kısmen kabul kısmen reddine dair Lüleburgaz 2. Hukuk Mahkemesi’nden verilen 19.02.2015 gün ve 104/57 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle YARGITAY’ca incelenmesi davacı-birleşen dosyada davalı vekili TARAFINDAN İSTENİLMİŞTİR. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.11.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.
KARAR
Davacı-birleşen dosyada davalı vekili, davalının emekli ikramiyesi, OYAK’tan toplu ödeme alacağı, üç taşınmazı ve bir aracıyla ilgili taraflar arasındaki katkı payı ve mal rejiminden kaynaklanan haklarının tespitiyle taşınmazlar için TMK’nın 226 ncı maddesi gereği malın bölünmeden davacıya aidiyetinin kabulüne, davalının hak etmiş olduğu toptan ödeme bedelleri ile 30 SA 052 plakalı aracın yarısının davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiş, birleşen davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR.
Davalı-birleşen dosyada davacı vekili, emekli ikramiyelerinin boşanma dava tarihinden sonra edinildiğini, üç adet taşınmazın miras malı olduğunu, aracın ise tarafların ayrı yaşadıkları dönemde müvekkilinin annesi tarafından alındığını açıklayarak davanın reddini savunmuş, birleşen dosyada ise Lüleburgaz 164 ada 13 parselde 5 numaralı meskenin müvekkilinin kullandığı OYAK kredisiyle ipotekli şekilde karşı davalı adına alındığını, borç ödemelerinin de devam ettiğini, karşı davalının kendi adına olan kadının adına olan bir takım hesaplardaki paraları boşanma davası açılmadan hemen önce çekerek hesapları boşalttığını açıklayarak tasfiyenin sona ermesinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte şimdilik fazla hakları saklı tutulmak üzere 20.000 TL’nin, karşı davalıdan tahsilini talep etmiş, harcını yatırdığı 02.02.2015 tarihli dilekçeyle talebini 118.316 TL.ye yükseltmiş, 5 numaralı meskenin tapusunun iptal edilerek müvekkili adına tescili veya bedelinin tahsiline, yine müvekkilinin katılma payı olan 35.000 TL’nin karşı davalı Dilek’ten tahsiline karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.
Mahkemece, asıl dosyada davacının davasının kısmen kabulüne, 9.250 TL katılma alacağının davalı Alper’den tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen dosyada ise davanın kabulü ile 39.382,21 TL katılma alacağının 19.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birleşen dosyanın davalısından tahsiline, fazlaya ilişkin talebiyle aynen iade isteğinin reddine karar verilmesi üzerine hüküm her iki taraf vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakıyla yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı-birleşen dosyada davalı Dilek vekilinin gerek asıl dosyada verilen hükme, gerekse birleşen dosyada verilen 35.000 TL. miktara yönelen temyiz itirazları yerinde görülmemiş, Dilek vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerektiği SONUCUNA VARILMIŞTIR.
2- Birleşen dosyada davacı vekili, 07.09.2009 tarihinde banka kredisi kullanılarak satın alınan Lüleburgaz ilçesi 164 ada 13 parselde 5 numaralı mesken yönünden, banka kredisinin Alper adına olduğunu ve halen ödemelerin devam ettiğini açıklamış ve öncelikle meskene ait tapu kaydının iptaliyle Alper adına tescilini, olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.
Mahkemece, bu taşınmaz yönünden hükme esas aldığı bilirkişi raporundan hareketle dava tarihindeki 103.316 TL meskenin değerinden, banka kredisinin boşanma dava tarihi sonrası bakiye borç 94.549,59 TL’nin düşülmesi sonucu kalan 8.766,41 TL’yi artık değer kabul etmiş, Alper lehine 4.382,21 TL katılma alacağına hükmedilmiş, mal rejiminin tasfiyesinin davacı eşe sadece alacak hakkı tanıdığı da gerekçede YER ALMIŞTIR.
Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının krediyle karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/1 inci maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı HAKLARI DOĞABİLECEKTİR. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeriyle çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanlarıyla karşıladıkları miktarlar ve oranlarıyla tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı AYRI BELİRLENMELİDİR.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz ÖNÜNDE BULUNDURULMALIDIR. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da YARDIM ALINMALIDIR.
Bu açıklamalar karşısında somut olaya bakıldığında; birleşen davada dava konusu yapılan 5 numaralı meskenin tapuda tamamının Dilek adına kayıtlı olması sebebiyle TMK’nın 226 ncı maddesinin olayda uygulanma imkanı olmadığı gibi, mal rejiminin tasfiyesi sonunda eşler tarafından ayın istenemeyeceğinden, sadece alacak isteğinde bulunulabileceğinden Alper vekilinin meskenin tapusunun iptaliyle Alper adına tesciline ilişkin talebinin REDDEDİLMESİ DOĞRUDUR.
Dava konusu 5 numaralı meskenin davacı vekili tarafından ispat edilemediğinden tamamının banka kredisiyle alındığının kabulü gerektiğinden, 120 aylık banka kredisinin 28 ayının evlilik içinde ödenmiş olduğu gözetilerek, karar tarihine en yakın meskenin piyasa sürüm değerinin 28/120’sinin artık değer kabul edilmesi ve bu miktarın yarısının da Alper lehine hükmedilecek katılma alacağı olduğunun KABULÜ GEREKMEKTEDİR. Mahkemenin karar tarihine en yakın değer yerine dava tarihindeki değeri dikkate alması ve bakiye kredi miktarını bu değerden düşerek artık değere ulaşması, bu şekilde Alper aleyhine sonuç doğuracak şekilde 4.382,21 TL’ye hükmetmesi DOĞRU DEĞİLDİR.
Ayrıca boşanma dava tarihinden sonra, diğer deyişle mal rejimi sona erdikten sonra 5 numaralı mesken için çekilen banka kredisi ödemelerinin meskenin malikiyle krediyi çeken eşin aynı kişi olması durumunda az yukarıda açıklandığı usule göre hesaplamada denkleştirmede dikkate alınması gereken ve dava konusu taşınmazın borcu olarak düşülmesi gereken değer olduğu konusunda bir İHTİLAF BULUNMAMAKTADIR. Ancak somut olayda meskenin maliki olmakla birlikte boşanma dava tarihi sonrasına isabet eden kredi ödemelerinden sorumlu olan eşin yani kredi borcu borçlusunun davalı olması sebebiyle bu kuralın uygulanmasının eşlerden davalı aleyhine bir durum doğuracağı, kuralın burada UYGULANAMAYACAĞI AÇIKTIR. Yine de evlilik dışına sarkan bu ödemelerin davalı lehine denkleştirmede dikkate alınması DA GEREKLİDİR. Fakat ödemelerin tümünün tamamlanmamış olması, davalının ödemeyeceği borçlar sebebiyle taşınmazının ipotekli olduğu gözetildiğinde bu ödemelerin artık davalı tarafından mal rejiminin tasfiyesi usulüne göre istenme imkanı veya eldeki davada Alper lehine hesaplanma imkanı olmayıp ancak 6098 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre sebepsiz zenginleşmeden hareketle Asliye Hukuk Mahkemesine açılacak davayla istenebileceğinin KABULÜ GEREKMEKTEDİR. Taşınmazın eşlerden biri adına alınması, taşınmaz için çekilen kredinin ise diğer eş adına kullanılması halinde bu şekilde hareket edilmesi adalet ve hakkaniyete DE UYGUNDUR.
Bu yüzden Mahkemenin boşanma dava tarihi sonrasına isabet eden ödemelerle ilgili vekilinin talebi hakkında da yukarıdaki açıklamalara göre bir karar vermesi gerekirken, yalnızca evlilik birliği içine isabet eden dönemle ilgili hüküm kurması da DOĞRU OLMAMIŞTIR.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin temyiz itirazları (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün birleşen dosyada dava konusu yapılan 164 ada 13 parselde 5 numaralı meskenle ilgili bölümünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince YARGITAY Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 157,75 TL peşin harcın istek halinde davalıya, 154,60 TL’nin de istek halinde davalı-birleşen dosya davacısına iadesine 03.11.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
Bir önceki yazımız olan SLOGAN ATILMASI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.